Bu nasıl manasız bir aynaysa ses var görüntü yok! Bas bas bağırıyor fakat kesinlikle göstermiyor nesilden nesile onurla(!) taşıdığımız çirkinliklerimizi. Galiba o da utanıyor artık insanlığımızdan. Baksana sırra kadem basıyor karşımda!
Zihnime bir yağmur yağdı inceden, adı Dün
Rengini pamuk şekerlerinden alan günler
Mevlitlerden rica minnet istenen tavuklu pilavla avunmayı
Çok erken yaşlarda öğrenmiş memnuniyetsiz bir yüz
Kalabalıktan estetik bir çalımla sıyrılarak girdi kadraja
Saklambaçtaki vakitlerini limonküfü veya yavruağzı arayarak
Ya da ebeye dair gün yüzü görmemiş küfürler üreterek geçiren
Karanlıkta izini kaybetmekte hayli marifetli birkaç ahlaksız çocuktuk
Aynı semtin göz kararı dizilmiş sokaklarında
Lanetle imzalanmış mektuplar yollardık yedi uğursuz adrese
Kuka oyununun mucidi meraklarımız
Birçok kertenkelenin kuyruk katili can sıkıntılarımız
Ve de kız kaçıran arsızlıklarımızın gölgesinde büyüdük neticede
Serseri mayın gibi köşe başı nöbetlerimize ne demeliydi peki
Ne demeliydi delikanlıca hayata karşı duruşlarımıza
Hani kırılırdı esrar, ortamı bir mavra alırdı
O sıra salaş bir kebap salonunun kıytırık kartviziti
Zıvana olup da zehir boca ederdi çekingen dudaklarımıza
Kıyasıya meydan kavgalarına tutuşulurdu sonra
Cılız yumrukları muşta ile desteklenen hani
Yüze teğet usturalar mı dersin, kollarda simetrik façalar mı?
Masumane bir ifadeydi varlığım ağır abilerin dünyasında!
Uçurtmaları çok idealist bulan
Martılarla benzer yanlarına şaşıran bir gençdamar
-ki hiç kaçarı yok akacaktı mutlaka!
Tabii bir de mahalleye madara olmamak adına
Kerhanelerdeki o hız rekoru denemeleri var
F1 pilotlarını kıskandıracak başlangıç pozisyonlarıyla
Düz duvara tırmanmayı adet edinmiş erkekler
Kadınlar ve de, bacaklarının arasındaki evrenin farkında olan…
Ağızlarımıza biber sürmeyi gerektiren şeyler işte!
Zihnime Dün’ler yağdı inceden
Bu yağmur da vadesi dolduğunda dinecekti kuşkusuz
Yazık ki otokontrolü kaybettim ben biraz
Freni boşaldı hayatımın da
çarpacak yer aradım geçmişin duvarlarında
Öyle yavaş bir darbe de olmayacaktı belli ki
Anılarımdan yokuş aşağı inerken önünü alamadım
Önünü alamadım yalnızlıkla kalkıştığım ilk öze dönüş seferimin
Mazime de mecbur, şarampolden yuvarlanmak kaldı!
-Sadece zaman azalır…
Zihnime bir yağmur yağıyor inceden, adı Şimdi
Asgari maaşlı bir gönül işçisiyim halen
Bütün hislerim devlet güvencesinde
Sicilim tertemiz, bal dök yala!
Asla tek çizgi olarak ütülenmemiş kumaş pantolonlar
“Hayır o kan bana ait değil! ” diyalogunu
Sık sık tekrarlamak zorunda bırakılan beyaz gömlekler
Dedemin şuan burada anmak istemediğim bir uzvu gibi
Hep babam tarafından o kıldan ince boynuma düğümlenen
Eğri büğrü, pazar malı kravatlar sonra
Kısacası, tıraş olurken hayal kırıklarını da kesmeye uğraşan
Resmiyetten nefret etmekteki bir ömür benimki!
Sırf bu nedenle eş dost düğünlerine bahaneler üretirken
Aslında içindeki gelincik çiçeklerini kirletmekten korkan
Romantik bir yönüm de yok değil hani
Tüyler ürpertici o açılış konuşmasının ardından
Vicdan sızılarının büyük cesaretle sergilendiği
Tarihten de eski bir müzayede salonu sanki yüreğim
Paha biçilemiyor sana aldanışlarıma
Mimarimde restorasyon yapmaya hiç de sıcak bakmayan
Aşk Cumhuriyeti’nin o gayriciddî iktidarı
hâlâ ödeyemiyor borcunu kendi ulusuna!
İki kişiyi idare etmekteki yönetim biçimlerinde coğrafyam
Gidene dağ dayanmaz klişesiyle
Mevcut haritalarını sil baştan şekillendirirken
Katli vacip sevdaların toprakları çatlamış o kurak göğsünde
Yokluğuna armağan ediyorum günah tohumlarımı
Hani şu cehennemden başka yerde yeşermeyenleri!
Şeytanın en sevdiği hobisi senin kibir ayinlerini izlemektir kesin
Yazgı gereği onunla aranızı hoş tutarken
Arafın tercih meselesi tamamen
Sırat Köprüsü’nü irisinin tonlarına boyamak!
Fırsattan istifade söyleyeyim ki, senin gözlerin
Cennetin yaradılış amacıdır!
Zihnime Şimdi’ler yağıyor inceden
Bu yağmur da vadesi dolduğunda diner nasılsa
Farkındaysan bilincimi yitiriyorum ben biraz
Herhangi bir ilahi koşulda ahir_et_imden bahsediliyorsa
Çoğu gitti azı saklı biliyorum
Bir gün yoksunluğuma, çıkıp da geleceksin
Mahşer başlı başına bir fiyaskoya dönüşecek kuşkusuz
O yüzden işte, yalnızca o yüzden
Tanrıyla o kadar kafa kafaya veriyoruz da
Seninle huzuru aynı senaryoya yazamıyoruz bir türlü!
-Sadece zaman azalır
Dilersen bildiğin her şeyi yeniden tart!
Zihnime bir yağmur yağacak inceden, adı Yarın
Bu geçim sıkıntısı çeken hava şartlarında dahi
İlk evladına haziran ismini veren delice bir mevsim
Takvimleri işgal edecek bir süre
Yapış yapış sinemalarda makul yaz tarifeleri
E-5 karayollarınca uzanan sucu veletler
Akşamları fevkalade çarpan o umarsız rakı özlemleri
Ptt’deki ortanca t’ye hayli öykünen alelacele telgraflar
Adamın bam teline sanrılar mı konar?
Herkes sevdiğine canım işkence mi yapar?
…diyerek işlenmiş türkü cinayetleri
Unutulur ilk yaralar, taze olanların tortusunda hani
Voltajı yüksek hatıralar sayesinde edinilmiş yanık bir bağır
Birkaç düğme sonra üstlerden panikle açılmış
Dekoltesinden taşar hanımın, irili ufaklı hüzünler
Kalçaları ise son derece oval!
Geçecek kaldırımlarımdan kırıtarak ah o fahişe olasılıklar!
Bütün kimyası bozulacak kimsesizliğimin
Dünyam hesapta olmayan ecellerle boğuşurken
Kelebek Humması benzeri garip hastalıklar türeyecek daha
Gen Etik adında ayrı bir bilim dalı öne sürülebilir hatta
Fikirlerini pervasızca savunmanın dahi suç kabul edildiği bir evrede
Akıl hapishaneleri kurulacak -yarı açık
Keza benim düşüncelerimin asırlarca yatarı var belki müebbet
Zihnime Yarın’lar yağacak inceden
Bu yağmur da vadesi dolduğunda dinecek nasılsa
Jilet gibi çocuk diye anılırken onca senelerdir
Kadınlığındaki tüm misyonerlik faaliyetlerim boyunca
Onca ikili mücadelemiz sayesinde seninle
Hatırı sayılır kanamalar meydana gelirken vücudumda
Yaralarım inatla kabuk bağlamayacak
Durma hadi bizi ilk yardımsız cephelerden geri getir!
-Sadece zaman azalır
Etrafına bak da söylemedi deme!
Kendimi okuyorum bugünlerde
Eski kanamalarımı tekrar gözden geçiriyorum
Ortalama yaşam süresi de kısaldı ey Cahit Sıtkı
Elliyi ya görürüz ya görmeyiz
Yolu yarılamışken bir geriye bakayım dedim
Ardımda afili, koca bir sıfır…
Ve sen bu şiirime de girmeyi ihmal etmeyen
Konsantre sevişmelerimdeki su ihtiyacım
Suyla tendeş kadın!
Kelimelerimden sana yeni bir milat hazırladım…
Dedim ki ulan, ne gereği var bunca laf cambazlığının
Artan onca dünyevi kavramın tam ortasında;
Sadece zaman azalır!
Özgür GümüşsoyKayıt Tarihi : 29.10.2010 18:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!