Rabbinin kapısında ne kıymetlidir insan
Benim dediği her şey Rahman’ın bağışıdır.
Bin bir renk ve ahenkle donanmış tüm varlığı
Her zerresi Sâni’in* mükemmel nakışıdır.
Yollarda birer gölgedir insanlar
Ağaç bulamaz garip kumruları
Betonlar arasında kayboluştur
Yedi tepenin güzeli İstanbul
Nefessiz bırakır sarp yokuşları
Bana kaderden bahset,
Bir bebeğin doğumundan,
Dünyanın aydınlanmasından,
Güneşten ve rüzgârdan
Sulardan ve yıldızlardan bahset,
Gözünün gördüğünden,
Kan lalelerinden bir tarla büyüttüğünde
Bil ki güneşe borçlusun,
Kırmızıya boyayan tohuma borçlu.
Sarıyı kırmızıdan, akı siyahtan
Geceyi gündüzden ayırana borçlusun!
Gülmeyi öğrenirken sağanaklardan,
Sana yakalandım çıkmaz sokaklarda.
Islanınca açıldı yokluk kelepçem,
Göğsü kızıl kan ağaran sabahlarda.
Yanmayı öğrendim gölgede seninle
Madem çabuk geçer bahar mevsimi
Vaktinde görmeli açan gülleri.
Ömrümüz ahenkli bir fon müziği
Besteye uymalı ince telleri.
Madem bu dünyada kalamaz kimse
Nerede yağmurların? Gözlerin nerede?
Bir dar ağacı bekliyor seni,
Geleceğim dediğin yerde
Biliyorsun nefes alamadığını,
Kafeslerde kuşların
Geri çağrılan seneler, dostluklar
Kışa dönüş yapmış güneşin ışığında
Unutturur yeni çaresizlikleri.
Kıvrandıran bir eski zaman fırtınası
Yalnızlığın ötesindeki akılları dağıtır.
İner ve çıkar ya gözkapakları aynı gözde,
Biz şehirlerin büyüttüğü köy çocukları,
Toprak kokmaz üstümüz, nasırsız ellerimiz.
Fark edilmez hayatımızın kopya olduğu,
Hâlâ köylü ve geniş, sıcaktır yüreğimiz.
Biz şehirlerin büyüttüğü köy çocukları.
En sıradan sokak bile
Ne kadar güzeldi seninle
Bir çocuk gibi unuturdum
Ezberimdeki şiirleri
Çünkü sen gelince
İstanbul’da erguvanlar açardı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!