ŞEMS SURESİ
Mekkidir. Nuzül sırasına göre 26, Resmi sıralamada 91, sıradadır.
Kadir suresinden sonra gelmesi, Kur’an’ın güneş olmasını vurguluyor.
Adını birinci ayetinden alır.
Güneş şahit olsun, güneşe and olsun.
Bu surenin indiği zamanlarda dünyanın birçok yerinde güneşe tapıyorlardı.
Konusu: insan ve onun ebedi saadeti ve bunu engelleyenler.
7 ayrı şeye yemin ediyor, 7 ayrı unsura. Güneş, ay, gece, gündüz, gök, yer ve en sonunda insan. Güneş ve ay çift. Gök ve yer çift. Gece ve gündüz çift. İnsan. İlginçtir, diğerleri insanın emrine amade kılınmış. İnsan ise kimin emrine amade kılınmış?
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
1. Güneş şahit olsun ve onun göz alıcı aydınlığı şahit olsun, yemin olsun.
Güneş sadece kuzuları değil, kurtları da ısıtır ve aydınlatır. Güneş ve ağaçlar hep secde anındadırlar. Bugün çok yoruldum demeden her an Allah’ın rahmetine şahitlik yapıyor.
Güneşin ışığı da bir nimet. Güneş bir nimet ise ışığı bin nimet. Yoksa güneş yıldızlardan bir yıldız olur. Işığı olmasaydı ondan haberimiz dahi olmayacaktı.
Kur’an da güneşin ışığından “ZİYA” (Yunus/5) olarak söz edilir. Ayın ışığından ise “nûr” olarak söz edilir. Nûr hem kaynaktan gelen ışığa denir, hem de yansıyan ışığa denir. Fakat dıyâen kaynatan gelen ışığa denir. Dolayısıyla bu fark ta bize fark ettirilmiş olunuyor.
Güneş üzerine yemin, onlara tapanlara da bir mesaj veriliyor. O Allah’ın emrinde bir mahlûk, o tanrı değil ki. Onu senin hizmetine verene teşekkür etsene.
Güneş Allah’ı, ay Resülullah’ı temsil eder.
2. Güneşi izleyen ay şahit olsun.
Tülüv; tabi olmak, birine uyup ardınca gitmektir. Okumak mânâsına tilavet de bu köktendir.
Ay sanki hareketleriyle, evreleriyle güneşi okumaktadır. Mesela ay on dördüne eriştiğinde “izâ telâha” güneşi tam olarak okumuş olur. Neden? Güneşi tam olarak yansıtmış olur on dördünde. Ay güneşi tam okuduğunda, onu tam takip ettiğinde, onu tam izlediğinde.
3. Güneş, ışık olmasaydı gündüzümüzün delili olmayacaktı. Güneş dünyayı gündüz yaptı. Allah dünyanın etrafını atmosfer tabakalarıyla döşemiştir. Bir ışık kaynağı olması yetmez. İlla o ortamı kullanılması gereken bir şey olması gerekir.
Yani gördüğümüz gündüz, güneş ışığının; ışık da güneşin varlığını gösterir. Güneşin görülmesi ışığının görülmesi vasıtasıyladır. Gündüz hava bulutlu olunca güneş doğrudan doğruya görülmez, dolayısıyla aklen bilinir.
4. Gündüzün ışığını gizleyen, kapayan gece şahit olsun. Gündüz cevher, gece araz.
Günah işlemek için gündüzden kaçıp geceye sığınanlar unutmayın ki gecede şahittir. Allah’tan hiçbir şey kaçıramazsınız.
5. Semaya ve semayı ayakta tutan nizam şahit olsun.
6. Demek ki bizi yaratan, ama yarattığı gibi öyle başı boş bırakmayan, kendi halimize terk etmeyen ve hayatımızın devamı için dünyada yaşam şartlarımızı da ayarlayan bir Rable karşı karşıyayız.
Hayat, ama en az onun kadar önemli olan bu hayatın devamı. Dünyayı bizim için yaşam yeri olarak hazırlayıvermiş Rabbimiz.
Kimin ekmeğini yiyip kimin kılıcını salladığınızı bir düşünün. Kimin nimetlerinden istifade edipte kimlere kulluk ettiğinizi bir düşünün.
7. Evet, insan var bir de yaratılış amacı var. İnsan amaçsız yaratılmamıştır.
İnsanoğlu Allah’ın hesaba çekeceği bir şah eserdir.
8. İnsan benliğine iyiyi ve kötüyü tanıma yeteneği ihsan eden Allah, şahit olsun.
İLHÂM, Bir mânâyı gönüle düşürmek ve telkin etmek mânâsında meşhur olmuştur.
FÜCÛR, haktan sapmak, hak yolu yarıp düzeninden çıkarak kötülük ve isyana düşmektir. Bilhassa zina etmek, yalan söylemek, daha Türkçesi edepsizlik etmek mânâsında kullanılır. Böyle kötü ve günah olan fiillere de fücur denilir.
TAKVA da fücurun zıddı olarak, nefsi kurtarmanın, Allah'ın koruması altında fenalıktan sakınmanın ismidir. HUCURAT 7
9. Yeminin cevabı geldi; Nefsini temizleyen başarmıştır. Burada biz başarılı kime diyoruz, Allah kime diyor. Kendini geliştiren kurtuluşa ermiştir. 8, ayetle ele alırsak: insan her yaptığı işte, eylemde ya cennet tohumu sular ya da cehennem tohumu. Birinden Tuba diğerinden Zakkum çıkar.
Zekâ; artmak demek. Kullandıkça arttığı için zekâ denilmiştir zaten. Zekâta da zekât denilmesinin sebebi budur. Zekât malın budanmasıydı değil mi, budandıkça ürün artar, budanmayan çubukta üzüm azalır. Çubuk çoğalır ama üzüm azalır. Dolayısıyla zekâta da budandıkça meyvesi arttığı için zekât denmiştir, zekât verdikçe artar.
İşte burada böyle bir benzetme yapabiliriz. İnsan her yaptığı şeyle ya içinde ki cennet tohumunu sulamakta, ya cehennem tohumunu sulamaktadır. Onun için ilham edilmiştir içinde. Rabbimiz istiyor ki insan cennet tohumunu sulasın.
10. İçindeki tohumu çürüten, eksilten mahvolmuştur.
Belki zıtlar çerçevesinde, mütekabiliyet çerçevesinde okursak “zekkâha” ile “desseha” yı birbirinin zıddına yerleştirmemiz lazım. Evet artan kurtuldu eksilen veya yerinde sayan. Çünkü “Men istevâ yevma fe hüve mağbünün.” Kimin iki günü bir ise o aldanmıştır diyor, zarardadır, ziyandadır, aldanmıştır.
Allah’ın içine ektiği cennet tohumuna bakmamıştır, sevap sularıyla sulamamıştır, namaz suyu ile sulamamıştır, oruç güneşiyle güneşlendirmemiştir, bakmamıştır bakımını yapmamıştır. Hayır hasenat yapmamıştır. Emr-i bil ma’ruf yapmamıştır, cihad yapmamıştır dolayısıyla tohum çürümüştür. İyi tohum eğer uzun süre çimlenmezse çürür.
11. Ne gibi, kim gibi mi diyorsunuz? Semud çığırından çıktığı için, haddini aştığı için yoldan çıktı.
Evet, “kezzebet” o toplum yalanladı. Semud toplumu “Bitağvâha” Ne yüzünden yalanladı? Haddini aştığı için, kendini unuttuğu için. Tuğyan haddi aşmaktır. Haddi aşmak aslında kendini kaybetmektir, kendini kaybettiği için yalanladı. Demek ki hakikati yalanlayan özünde tuğyan etmiş bir tağuttur.
12. Toplumun en şakisi kışkırtılıp saldırdığında Allah’ın devesine, sonrada Semud Kavmi helak oldu ya.
İçlerinden eşkıyanın teki böylesine hunharca bir cinayet işledi diye koca bir kavim helak edilir mi diyecekseniz eğer, ötekiler de teşvik etmişti, suça ortak olmuşlardı, günaha ortak olmuşlardı. Kavmin en eşkıyası fırlayıp öne çıktı zıvanadan çıktı diye tercüme edebiliriz.
13. Allah’ın devesi ya Allah versin, Allah sulasın. Zaten Semud kavminin bulunduğu yerde su az. Semud az su demek zaten. Bir devenin içeceği ne olacak, ama esirgemişler.
Hem Allah’a bağışlıyorlar hem esirgiyorlar. Peki neyi esirgiyorlar? Suyu. Su kimin? Allah’ın. Allah’ın suyunu Allah’ın devesinden esirgiyorlar. Bu ne yaman çelişki Allah’ım. İşte onu, bu çelişkiyi dile getiriyor ayet.
14. Fe’akaruha; ‘akara; hunharca kesmektir, boğazlamaktır ama öyle normal bir boğazlama değil. Bacaklarını kırarak boğazlamadır. İşkence ettiler yani.
Dikkat buyurun çevreciler, hayvan haklarını savunduğunu söyleyenler dikkat buyurun. Tarihte bir kavim kamu malı, sahipsiz bir deveye işkence etti, onu susuz bıraktı, işkenceyle öldürdüğü için Allah tarafından helak ediliyor. Çok ilginç bir kıssa gerçekten.
Allah’ın insan için koyduğu amacı insan unutursa Allah bu seferde onu yerle bir eder. yani tesviye eder, dümdüz eder. Allah’ın insan için koyduğu amacı insan göz ardı ederse Allah’ta insanı göz ardı eder.
15. Yani bu toplum o kadar büyük bir uygarlık kurmuştu ki başımıza hiçbir şey gelmez diye bakıyordu. Yani taş gibi bir uygarlığımız var, Ad gibi de değiliz, çölün kenarına yapmadık uygarlığımızı.
Kayalardan dağları yontarak bir uygarlık meydana getirdik, bize kim ne yapabilir ki? Diyorlardı. Dolayısıyla akıbetlerinden endişe etmiyorlardı.
İşte rabbimizi hesap dışı bırakmışlardı, Allah yokmuş gibi konuşuyorlardı, Allah’ı hesaba katmıyorlardı ve başlarına en sonunda hesaba katmadıkları Allah’ın gazabı ve azabı geliverdi.
ŞEMS SURESİNİ HAYATA TAŞIMAK
1. ASIL BİZİ AYDINLATAM VE ISITAN GÜNEŞİN KUR’AN OLDUĞUNU.
2. YARATILAN HER ŞEYİN İNSANA HİZMET ETTİĞİNİ.
3. FÜCUR VE TAKVA ÖZELLİĞİNİN İNSANIN FITRATINA YERLEŞTİRİLDİĞİNİ.
4. ALLAH’I YOK SAYARAK YAŞAYANLARIN BAŞLARINA NELER GELECEĞİNİ SEMUD KAVMİ ÜZERİNDEN ANLAMAK.
Osman Erdoğmuş
Kayıt Tarihi : 27.2.2019 22:44:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!