Şems’le Tanışma Şiiri - Ayşegül Bütünbaş

Ayşegül Bütünbaş
1

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Şems’le Tanışma

Ey can-ı cân ‘dinle’,
Ney bu aşkın derdini söylemeden çok önce,
Ben sarhoştum seninle!
Hoş geldin ey naz, nazenîn,
Hane-i dîl senin, dîl senin, dîldar senin.
Dilsiz, kelimesiz, sessiz,
Söylenen her mısra,
Alınan nefes senin.
İşte bak,
Aşıkların sultanı diz çöktü önünde,
Fenaya bir yolculuk dilersen,
kan da emrinde ten de.
Bilirsin ey yâr,
Hâr senin, bahar senin, gülbehâr senin,
Dîde senin, dâr senin, dîdar senin..

Ben Celaleddin, Şemsî
“Be” ile içerim aşk şarabından,
Her yudum bir leyla, her şarab bir aşk-ı remzî,
“La” derim,
“Celal”e gelir rabb-i meşrık ve mağribî
“İlla” derim, dirilir kalkar yeryüzü mezarlığı
“Hu” derim, dalgalanır, coşar, köpürür canlar
Ney inler,
İki denizin kavuştuğu yerde “İllâ” derim,
Huşyâr olur can
İlle de yâr der,
Gökler şaha kalkar sarhoş,
Yeryüzü sema eder
Alem hayran mesnevi söyler,
Arap acem cümle cihan mesnevi dinler.
Ey yâr der mesnevi,
Hal senin, makam senin, fena senin,
Semâhâne-i dünyadan kanat çırpan
Can senin.

Ben Celaleddin, Belhî, doğumum 1207
Seni bilmeseydim ey Şems,
Yakmasadın kalbimi
ne alem beni bilirdi, ne ben alemi…
Şimdi, sesin Semerkand’dan da duyulur Belh’den de
Elbet alem de sensin, ben de
Ey aşk-ı perende
Şems de değildir adım, Celaleddin de
Sen ‘ateşsin ben rüzgar’
Adımız “aşk”tır, hakikat-i halde.

İşte budur aşk-ı ezelî,
Kameri de döndürür Şemsi de
mevlevî mevlevî..
Hacet yok başka söze ey yâr bilirsin
Bağ senin, bağban senin, can senin.
Sözden kelimeden öte aranan mana senin.

Ben Celaleddin, Rûmi,
Akar giderim meyhaneden, meyden, serden,
Dilsiz, kelimesiz, sessiz,
sözler söylerim,
Kimse bilmez, sırr-ı ezelden.
Yıllardır sürer feryadım, gizliden, neyden…
Serr senin, sera senin, sır senin
Irkın dilin dinin adı yok
Göründüğün her aynada sevdiğim can senin.
Sensiz varlıktan dem vurmaya icazet yok
Rumuz senin, Rum senin, Rûmî senin..
Can senin, canan senin, yâr senin.

Hey söyle demirci,
Mevlevi dergahından mıdır bu nağmeler
Ne der demirci dükkanından yükselen çekiç sesi,
İlk sondadır diyor sanki,
Öyleyse bil ki sevgili,
Sarhoş senin, agâh senin, huşyâr senin,
Cana can katan alemde yarla visal senin.
İlk Sondadır
Öyleyse dinle,
Bir semazenin kalbi semaya kanat çırpmada,
Ney sesi yükselmede derûni
Şeb-i Aruzdur artık,
Aşkla coşkun hüzün mevsimi,
Yani, vecd,
Yani aşk,
yani sınırsızca kucaklayan bir şefkat
Mevlana, Şems yani,
yani ölüler diyarını şaha kaldıran sema
kayıtsız şartsız sevenin ismi
yani
Mevlevi, Mevlevi, Mevlevi..

Ayşegül Bütünbaş
Kayıt Tarihi : 23.5.2008 09:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
ÖNCEKİ ŞİİR
SONRAKİ ŞİİR
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mümin Daştan
    Mümin Daştan

    TEBRİK EDERİM HANIMEFENDİ BAŞARILAER.

    Cevap Yaz
  • Yaşar Bayar
    Yaşar Bayar

    Bismihi Teâla

    Ödüle lâyık görülmek güzel bir şey. Bu tür ödüller, insana ciddi mesuliyetler yükler. Ancak ben yaptığım işin, şiir olmadığını belirtmek istiyorum. Böyle bir hevesim ve niyetim de olmadı. Mevlâna Mesnevi’sine; “Dinle ney’den kim hikâyet etmede/Ayrılıklardan şikâyet etmede” mısralarıyla başlıyor;dünya bozkırına düşmüş, hakiki kaynaktan uzaklarda gurbet havası soluyan birinin başka ne derdi olabilir. Dünyaya dâir olduğunu düşündüğümüz bütün dert ve ızdıraplar bu dertle bağlantısı nispetinde mânâ kazanıyor aslında. ‘Elest Bezmi’nde verdiğimiz sözün neresinde sürdürüyoruz dünya sahnesindeki rolümüzü? Ne kadar sâdık kalabildik özümüze? Asıl önemli olan bu. Dünyevî dertler, ızdıraplar ve sevinçler haddizatında birer unsurdur; birer perdedir. Dah önceleri altını çizdiğim ‘hayatın kırılma noktası’ ifadesini, ‘insan kaderi’nin kırılma noktası olarak değiştirmek istiyorum. İnsan kaderinin kırılma noktası, ana kaynağından koptuğu anda başlamıştır. Hz. Âdem Aleyhi’s-selâm’ın dünya serüveni aynı anda hepimizin serüveni… O’nun (as) yeryüzünde yaşadığı ayrılık acısını, vuslat arzusunu, gurbet, hasret, heyecan ve üzüntülerini birer nüve olarak hepimiz taşıyoruz.
    Başıboş bırakılmamışız. Mümin olarak bize uyan ve uymayan hususlar, yakışan ve yakışmayan bazı renk ve duruşlar var. Mümin olmanın getirdiği mesuliyet, duygu, düşünce ve tavırlarımız hayattaki duruşumuza yön veriyor. Bütün bu hususiyetlerin imbiğinden geçen seçiciliğimiz sayesinde, bir şahsiyet olduğumuzu ifade edebiliyor/gösterebiliyoruz. Ondan sonra dostlarımızı, arkadaşımızı, eşimizi seçiyoruz. Hayatın kendi de zaten bir seçmeler antolojisi değil mi? Cüz’î iradenin insana ihsan edilmesinin hikmetlerinden biridir aslında seçicilik. Seçeceksin ki mesuliyeti üstlendiğin anlaşılsın. Seçiciliğimizin teşekkülünde, mizaç ve karakterimize dâir hususiyetlerin de büyük önemi var. Hayata, kâinata ve eşyaya bakarken kişiliğimizle kaynaşmış olan bu hususiyet dürbününü kullandığımızdan seçicilik kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bazen iyiler arasında da seçim söz konusu oluyor. Böyle durumlarda bazen yapılan tercih, bir kaybedişi de ihtiva edebiliyor. Önemli olan yollar çiftleştiğinde, vicdanın sesine uyabilmek… Uzattım galiba.. Bana hakkınızı helal ediniz..Bu vesile ile çalışmanızı ve başarınızı kutluyorum...Baki selam..
    Yaşar BAYAR

    Cevap Yaz
  • Aytekin Kaya
    Aytekin Kaya

    bence birinciliğe layık bir coşku ve anlatım var.İfadeleriniz o kadar dolgun ki fazlasıyla övgüye değer

    Cevap Yaz
  • Ahmet Sımsıkı
    Ahmet Sımsıkı

    bir konyalı olarak söyleyeceklerime nacizane bir şiir aşığı olarak ta hislerimi ilave ederek bir söz söylemem gerekirse 2.ve 3. seçilen şiirlerden daha fevkalade bir anlatım ve coşkuya sahip hanfendinin şiiri.tebrik ediyorum kendisini şiir olsun diye değil aşk olsun diye kaleme almasından dolayı.

    Cevap Yaz
  • Hayrullah Gürdağ
    Hayrullah Gürdağ

    Şairimizi tebrik bu güzel anlatımı için tebrik ederim. Ancak şeb-i Aruz bir ifade var...
    Umarım ki yazım hatasıdır.
    Bu ifadenin bir kez daha gözden geçirilmesi gerekir.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (10)

Ayşegül Bütünbaş