Sunuyorum gözlerimi gökyüzüne
anlayabilirsiniz hiçten doğmuyor yağmurlar
TOPRAĞA DÜŞEN CEMRE
(Bütün şehitlerimize)
Şafaklar sayar parmaklarım
gözlerim bulutlarda sayar
sonsuzluğuna sürdüğün yıldızlar ışıl ışıl
sonsuzluğundan sürdürdüğün yıldızlar ışıl ışıl
samanyollarından süreyyalarından
evrenin büyüklüğünden büyüklük taşınca
oluyorum taşın altındaki karınca
Yüzünü gömmüş aynaya
tereddütler yüzünde kımıl kımıl
kalbi titrek
ve elleri çizgi çizgi
Zamanı ihmal ettikleri doğru kansız açmıyor çiçek
dirilerin hatırı olmadığından ölüler onca çok
onca çok dostça değil bakan düşmanca
onca çok yaşamı esirgeyen yası yeğleyen
yasaklayan sevinçleri üç günlük güneşe…
ellerin elsizlerin mi bahtsız serüveni
çıkarının çarkı çeviriyor hileleri
örüyor parmaklarından ölümcül kafesler
uygarmış elleri(!) sönüyor yaşamsal ezgi
hangi çağ, taşı taşa sürtelim ateş çıksın
taşlar dillendirsin merhamet efsanesini
mezarlar görüntüden öteyi verir ve ölümden
uzayan uçurum açığıyla okyanus
düşünürüz güneşin devamı karşı kıyı
kurşunsuz kuş ve düş olasılığımız
sağ uzam ölülerimiz ölümlerimiz
Kök yapışkanlığı toprakta
toparlanıp gidemez dalda öyle çok kuşlar
kozalaklar çürür çam diplerinde
tohum, derinliklerdeki seyahat
(Gelsin gelsin aşkıyla Mecnun
Her çağda)
Güneşten yanmış aşk karıldı rüzgârla
Çöl önüne düştü
Bu biraz ben değilim kabuklar ceplerimde
Ve çakıl taşları gözlerim
Ağaçlardan rüzgârı dolayıp dilime
Beni dikkatle dinle ölecek sesim ya da dinleme
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!