Sen gidince
su da yandı
işçiler kapıma dayandı
solgundu yüzleri
yüzleri fenersizdi
yüzleri bizim köydü akşamları
çamurlu yolların izleğine düşen
bir umudun
asfalt yüzeyi gibiydi yüzleri
yüzleri aynasızdı
saçları taraksız
ve kendilerinden öyle çok habersiz
sen gidince
garlara aktı sevgililer
ve tüm sevgiyle ilgililer
tayini çıktı öğretmenlerin hiç yoktan
köyler boşaltıldı
okullar tatil edildi
şafak uzadı… karakollar ısındı
anneler çığlık oldu
bir dağdan ötekine
çocuklar dağlara kaydı
ve tek tek vuruldu
dağlar ünlem oldu
çığ düştü sen gidince
kar yağdı
kardan kahır düştü şehirlere
şehirler kurşunlanıyordu ardından
onun için elektrikler kesildi
yollar kapandı
heyetler durduruldu
ve insanlık sustu
sen gidince bahardı
bazen inceden bir yağmur yağardı
sahilde gece
gecede kumsaldı umudum
zaten kumdandı kalbim
en çok ezilen
ezildikçe çoğalan
çoğaldıkça büyüyen
ve basıldıkça ufalanan kalbimdi
kalbim kum kaldı şimdi
ayaklarından arda kalan
yarım bir türkü kaldı
yelkovanın ardına takılan
sen gidince
bir geçmez vakit oldu zaman
yer sustu
gök durdu
yokluğun dilimi vurdu
II
Sen gidince
bir semender düştü içime
yüzüme de bulaştı çıkardığın yangın
bir şehir kül oldun kederinden
bir yoksul tutuştu ellerinden… gökyüzüne
gece kırmızıydı ve bağlıydı dilinden
gece kollarından sokağa atıldı
sokaklar yarıldı
tinerler döküldü
yel oldu yokluğunda çocuklar
çocuklar titredi
herkes ışıklarını söndürdü
mumlar eridi
yağmur yağdı… gözlerim taştı
ama yinede sönmedi çıkardığın yangın
sen gidince
korkun nabzıma dayandı
kalitem düştü
iletişim koptu
bilgi toplumu yorumsuz kaldı
çağcıl demokrasi uzaktaydı
temas bir tür kaostu
güven kayboldu
ölçü kaçtı
düzey düştü
matematik yaygındı yine her hafızada
plazalar kendinden emin
analizler derin
rus ruletine düşülen bir aşkta,
kendi gibi vurulanda mağdurdu
ve her cinayetin sağlaması yapıldığında
katilin faili meçhuldü
saldırganlık bir tür denklemdi
ve anlaşılamadı
öngörülemeyen ihanetlerde
yağmalandı kalpler bir gece
ve çocuklar öyle çok savunmasızdılar ki
alınterinin haddi vardı ama hesabı yoktu
semaha durulan bir gecede
taksiler gündüz tarifesine döndü
çocuklar boğazlandı
ve içine girdikleri heyecandan
çıkamadılar bir daha
III
Sen gidince
ezan okundu
başımı örttüm sen gidince
ağıt yaktım
saçlarımı uzattım
namaz kıldım… göğsümü yırttım
ayin yaptım
sen gidince töreme sığındım
lâl oldum
parmaklarımı kırdım
ve kırdığım parmaklarımdan bir kuş yaptım
kırlangıç oldum
kanat açtım çıkarttığın yangının orta yerine
sen gidince
gözlerimi gökten aldım
ağzımı bağladım
ve dilime kin tutturdum
onun için çocuklar birden sustu
kuşlar dondu
şehir gözlerini yumdu
Sen gidince
bir çakmak gibi girdin içimin ahşabına
çıkardığın yangında
halksız türkülerde yandı
bir kanser gibi yayıldın
vücudumun her yerine
seni her düşündüğümde
öksürdüm
kan döktüm
ve kendimi dostla boğdurdum
Sen gidince
ülke bölünmez bir bütündü
azınlık aşklar yaşanırdı o zamanlar
esmeri vardı aşkın… sarışını
döküleni vardı… birde direneni
ayrılıklar ritmikti o sıralar
ağlamak siyah-beyazdı yanaklarda
şan'sız sesler dönemiydi
ve bağırmak modaydı
ben de bağırdım!
sen gidince her dilden yokluğunu anlattım
her gözden ağladım
her yüzden soldum
ben seni etnik duygularla sevdim
02 ARALIK 2001
Ferhat EpözdemirKayıt Tarihi : 17.6.2004 14:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!