ve geçtin mi
haykırmam için sin şehri surlarından
şimdi o herkesçe ezberlenen çağın korkusu içinde
bütün kılıçlar yenik düşer
karşılaşınca, oğul ağusunu yüzünde taşıyan bir annenin...
İlk fasıla başlar...
cebindeki bronz bileziğe çarpan yağmurun bulutlar ardındaki gri çelimsizliğini gördü.uykunun denizinde katreleşen düşleri ve kıta sahanlığında izbelik arayan umudun, revnak yıldızlardan uzak nasıl da soğuduğunu.ayaklarını göğümden sarkıtan ay’ın tanrısı sin,gider susuzluğunu bronz levhada halka halka büyüyen,suya düşen ilk cemrede.
kız çocuğu yüzümde oku:
hangi dalın közüydü
neydi iskender’in aradığı pers kumaşı eteğimde
sıcacık klişe deyişle gerçekten 'insanı yüreğinden yakalıyor şiirlerin' eksik olma devamın olsun