Sanki çok da umrumda bu dünya,
Sanki bilmem günümü gün etmeyi.
Öldürüyorken beni bu yangın yeri,
Değmiyor vallahi çabalamaya dünya.
Ne emek eden alıyor karşılığını,
Ömrümün ilk senelerini büyük zevkle yaşadım.
Baharın mutlu şölenlerinden farksızdı hayatım.
Bir ömrün tadabileceği en güzel meyveleri tattım.
Hayatım şölen edasıyla karşılandı, bayram gibi
En şaşalı yemekler de önüme yer yer serildi,
Büyükçe bir gülümsemeyle suratımda,
Uzanmış yatıyorum kocaman bir çayırda.
Görkemli manzaralar, sanki elle çizilmiş
Yüce çayır, işlenmiş gibiydi altın nakışla.
Büyük ipekten beyaz kelebekler uçuşuyor,
Yürüyorum karanlık bir diyarda,
Geçiyorum karanlık sokaklardan.
Adı umut olan cesetler arasında,
Arıyorum ufak bir selam kaderden.
Bekliyorum sabah akşam ayakta.
Çıktım yavaş adımlarla dinlenmeden tepesine bir çayırın,
Yavaşça batarken gün, kaybolurken aydınlığı güneşin.
Binbir çeşit çiçek, binbir türlü ot ve diz boyunda çimenler
Bakire bir toprakta gezdim, değmemişti eli hiçbir insanın.
Ayağım takıldı ufacık bir taşa, düşer gibi oldum yürürken,
Bitmeyen bir yolda, ışıksız bir tüneldeyiz.
Hayat bize acı dersler veriyor her an,
Hep bize demlediği acı şerbeti yudumluyoruz.
Aklımızı kurcalıyor çeşit çeşit şeyler,
Bazılarıyla gülerken bazılarıyla ağlıyoruz.
Dikenli tellere sarılmış bir şekilde,
Vurmuştum bu cayır cayır ateşi zincirlere,
Susturmuştum sefil yüreğimi, kanlı ellerle.
Bir minare kadar dik ve gururluydum ben,
Ama onu gördüğümde hatırladım hislerimi.
Kaybetmiştim beni insan yapan her şeyi,
Tıpkı karaya vurmuş bir balina gibi,
Yavaşça çürütüyor sanki güneş bizi.
Can çekişirken biz, ak martılar gibi
Parçalar koparıyor dostlar etimizden.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!