SELİKÂ
Sen susunca
Bir üveyik kanatlanırdı
Alaca karanlıkta.
Zambaklar açardı tenhada,
Ateş böcekleri aydınlatırdı geceyi,
Karanfil kokan bir meltem eserdi
Gün batımından.
Göz kırpardı çoban yıldızı
Güller menekşeler dökülürdü Bakışlarından,
Erken Çiçek açardı kiraz ağacı,
Bir cennet bahçesine dönüşürdü yüreğin...
Sen susunca
Bir kelebeğin kanatları kadar,
Hassas yüreğinden utanırdım.
Sen susunca
Ellerin konuşurdu Selika,
Gözlerin konuşurdu en edebî dilden.
Şiirlerin şahı olurdu,
Rüzgarda uçuşan saçların.
Kuruyan dudaklarını ıslatan dilin,
Konuşmadan Bülbül kesilirdi
Papucu dama atılırdı
En edebî eserin...
Sen susunca
Kuşlar haya ederdi ötmekten,
Sessizliğe bürünürdü kainat,
Taa maveradan duyulurdu
Suskunluğun...
Sen susunca
Zaman dururdu,
Bir çivi gibi yerinde mıhlanıp kalırdı
Yelkovan ile akrep
Kıpırdamazdı dalında yaprak.
Kuşlar susardı.
Gök susardı.
Sağır dilsiz olurdu taş Toprak
Sen susunca duyulmazdı
Kalp atışları kimsenin...
Sen susunca
Dinlerdim seni suskun,
Bir mucize izlercesine
Dinledikçe seni bir daha
Bir daha sevesim gelirdi
Yeni baştan...
Seni sevmek
Sekiz milyar nüfusa sahip dünyayı,
Bir kişiden ibaret sanmaktı.
Seni sevmek
Gök yüzünde kanatsız uçmaktı.
Seni sevmek
Ölmeden cenneti yaşamaktı...
Sen susunca
Gözlerin konuşurdu en edebî dilden
Sen susunca
Gözlerin konuşurdu Selika
Seni izlerdim
Bir mucize izlercesine...
Şükrullah Yavuzer
Kayıt Tarihi : 12.4.2021 20:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!