Seni gidi Pelin seni.
Bilmezdim kış günleri,
gökyüzünde parlayan güneşi,
sen çağırırmışsın.
Seni gidi Pelin seni.
iyi değilim çünkü,
bu bakışı tanıyorum.
Soğukta ıslanmış bir kedi yavrusuna bakar gibi.
Hele bir de elimi sıkmıyormusun arkadaş gibi.
Gökkuşağının bir ucundan tuttum,
eğiyorum, büküyorum.
Keşke ile söylenmeye başlar bütün cümleler.
Geçmişte gezinmekten bitkin düşer çaresiz gözler.
Nereden çıktı şimdi bu iç geçirmeler.
Ansızın bastıran karanlıktan şaşkın,
bir han odası arıyor yorgun kalpler.
Dönüp denize uzun uzun baktı.
Beş kardeşmişler,
beşide denizci.
Kimisi balık tutarmış,
kimisi yolcu taşırmış.
Hiç buralardan gittin mi dedim.
Uzun uzun ağlamışımda,
sanki hıçkırıklarım dinmek üzere.
Al al olmuş yanaklarım,
sanki gözyaşlarım kurumak üzere.
Çetin geçen kıştan yorgunum,
Kalabalık şehrin ıssız insanları,
adımlıyorlar solgun kaldırımları.
Sokakların bezgin lambaları,
herbirinin yüzüne dokuyor kaygılarını.
Kalabalık şehrin ıssız insanları,
Yamaçlara papatyalar ektim,
sonbahar farkına varmadan.
Tutarlar, büyürler sandım,
üzerlerine basmadan.
Meğer ne güneş, ne yağmur,
çiçekler açmazmış sevgi olmadan.
Tamamlanmamış bir heykel gibi
önce gözlerin silindi,
sonra dudakların.
Duvardan indirilmiş bir resim gibi,
önce sözlerin kayboldu,
sonra hatıraların.
Dalgalara anlattım söylediklerini,
onlar da çok üzüldüler.
Kafası karışıkmış şimdi,
hiç sırası değilmiş.
Dalgalar bana söz verdiler,
senin yürüdüğün sahile artık gelmeyecekler.
Ne yediğimin tadı var,
ne içtiğimin.
Sen gittiğinden beri.
Ne gökyüzü eskisi kadar parlak,
ne bulutlar eskisi kadar muzip.
Bir tek yıldızlar yerli yerinde,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!