Söylenmemiş sözler arıyorum.
Bir araya gelmemiş kelimeler,
Kurulmamış cümleler,
Görülmemiş düşler...
Hangisini bulsam,
Ben Mehmet’in kızı Gevher
Bu sabah bir simitçi tablasında uyandım güne.
Yüzümde gezinen poyrazdan bildim şehrimi;
Toprağıma istiflenmiş bina kutularında,
Birer ikişer sokağa dağılan yorgun ve asık yüzlerde
Gördüm, İstanbul’un yeni haritasını.
Şehrimden otobüsler geçer.
İçinde de insanlar...
Gecenin uykusuz farlarıyla
Bir evden, bir uzak eve
Kavuşmaya gidenler...
Beklerken eş, anne, dost
Dilim varmıyor; ama
Bu ismi veriyorum bu dizelere.
Diyorum: İstanbul’da beklenen bir gece...
İstanbul’da deprem oluyor.
Beşiktaş’ta, Kadıköy’de,
Üsküdar’da, Bakırköy’de...
Sana geldim,
Kapına...
Sırtımda,
hoyratça kullandığım emanetin:
Bedenim...
Sana geldim...
Ben en çok vapurlu İstanbul’u severim.
Kaç tane İstanbul varsa hepsi bir tarafa
İlla da vapurlu olanı derim.
Öyle ki,
Vapur, benim gözümde İstanbul’dur.
Zaman tüneline girer gibi
Daracık sokaklarına daldım
Yukarıçarşı’nın.
Caddenin alüminyumlu, büyük camekanlı
Soğuk gösterişine inat
Kırmızı beyaz kenarlıklı
Geceleyin kokar en güzel çiçekler.
Serazad uzanır göğe karanlıkta.
Görünmez şekiller, renkler.
Kapat gözlerini,
Bir kayığın denize değmesini seyret.
Büyükcami avlusunda bir sabah
Asırlardır
Süleymaniye’den, Selimiye’den önce
Yıldırım Beyazıt’ın avlusunu aydınlatır
Doğudan gelen sabah güneşi
Şiirler yazıyorum
Denizde kum
Kainatta göktaşı
Beş milyarda bir
Olmamak için
Dünyaya bir çentik için
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!