Yağmurlu bir insan bir güne çok şey anlatır
Mesela gözler, bakışlar ve dudaklar birdir
Güzelliktir ve derinlik
Seni o özel anda ağız dolusu öpmektir
Şehveti çiğnemeden yut
(Azmine hayranım)
Şimdi yeni bir mısraya başlıyorum
Yanımda yün yıkayan kadınlar geçiyor
İncelmiş inançlarına çamurdan sıva yapan kıştan çıkmış yorgun erkekler görüyorum
Ve buğdayın kökünden koparılırken çıkardığı çığlık sesini duyuyorum
Ayın, gecenin karanlığına vurduğu kesik
Kavak ağaçlarını kesen insanlarla köy bekçilerinin politika ile imtihanı
Hüma kuşunun gölgesi bize cenneti vadetse de (devlet hariç)
Aydınlığımı ve sadeliğimi paketleyip vergisini aldılar ( devlet dâhil)
Oysa inebilseydik seninle ölülerin arasına
Bir anlamsızlık yükleyebilirdik yaşam hakkının vergisine
Durmadan yeşeren bir çayırın tam ortasına bir elma ağacı diktim
Kendimi kopardım ilkin
İlk günah
İlk kovulma
Doğanın ilk sancısına tanık olmak
İşte budur bendeki boyutun
Ah! Mefruke
Uzun ve bozuk yollarla büyütülmüş bir ömür seninkisi
Ömrün vakitsiz yağan bir yağmuru dinleyip türkü söylemeye benzer
Ömrün; nefesi tutuk bir çocuk, kuyuya atılmış bir peygambere benzer
Siyaset ve fıkıh konuşulan misafir odasının gizemli kapısı, devlet kapısının merhametiyle son bulur
Devlet ki talihle anılır
O yüzden kuşlara yem dahi vermeyenler kuşun dışkısından medet umarlar( Hüma kuşundan bihaber)
Dilinin ağzıma misafir olduğu o rutubetli uzamda sabun kokulu içlikler giyerdim
Çocukluğumun şu an bana benzemeyen yıllarında
Bir de Ömer Bey vardı iç sızımı anlattığım
Kasabaların yoksullukla birleştiği gün batımları annemin küçükken cebime koyduğu mendil gibi dolduruyor anılarımın paslanmış boşluğunu
Bir gün doğumu bir gün batımı bir de ben
Ben bilge sayılabilirdim hatıralarımı ensemin boşluğunda unutmasaydım
Karınca katarlarıyla yaşamak isterdim ömrümüzün en yoksul yıllarını
Kimsenin uğramadığı, kimsenin bizi düşünmediği, kimsenin bizi sevmediği bir dünya
Ne güzel olurdu değil mi Mefruke?
Geceleri yıldızları kimseyle paylaşmadan izlemek ne güzel bir duygu
Bu gözlerimi yakan kuru karanlık
Ne zaman bitecek Naim Bey?
Hep çalacak mı bu anlaşılmaz notalar?
Sanırım Ayup Ogado’nun Kothbiro’su
…
Gözlerimi yakan kuru karanlık
Bu sabah durmadan uçan iki kuşun kanadıyla başladı
Kalktım ve baktım
Zamanı arkasına bakmadan koşarken yakaladım
Yaşlı bir kuş penceremin önüne tünemiş bana bakıyor
Benim mi bu pencere?
Bu ev?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!