31 Ağustos bin dokuz yüz dokuzan dokuz,
Akşam saat yirmi otuz da ay parladı,
Yıldızlar sıraya dizildiler delilo oynayarak,
Bir bambaşka olmuştu Diyarbakır sokakları.
Sabaha kadar parladı yıldızlar,
Kasım ayında bizim ellerde,
Beyaza bürünürdü her yer.
Kasım aralık gelip geçti,
Her taraf kara, mevsimler değişti
Ocak ayında karı aradık,
Bugün bizimkilerin keyfi yerinde,
Ergani'ye gitmiş Suat bey,
Ne olmuş dersiniz, öyle demeyin.
Sakatat getirecek kamp sakinlerine.
Suat bey geldi, Ergani'de,
Ben ağladıkça
sende ağladın,
Beni büyüdükçe,
kendin soldun,
Bıkmadan usanmadan
beşik salladın,
Sen yine dalmış,
Uzunca bir yola girmişsin.
Bir türlü Çözülmez bir kördüğüm gibisin.
Ulaşılmaz yüce bir dağ ve ,
Gürül, gürül akan Dicle nehri gibisin.
Ah bugün bitseydi,
Yarınları hep özleyerek,
Bugünün dünde ki farkı neydi ki ?
Seni geleceğe bağlayan.
Eylül Ekim derken Haziran geldi geçti.
Seni anlmak,
Seni çözmek
Senin gözlerinle dünyayı görmek,
Ah ne güzel olurdu,
seninle yaşamak.
Yüzün nurda,kalbin sıcak,
Açtın bana hemen kucak.
Dünyada en aziz kişi,
Sensin benim güzel babam.
Bir annem sensin benim,
Sende neşe yok,
Beni açan sohbet yok.
Süsün yok,püsün yok,
Sana düşen işim yok.
Hepsinden önemlisi,
Bana verecek PARAN yok.
Sen gittin gideli, yeni uğradım
İnciraltına.
Sen yoksun yanımda .
Sahilde kol kola gezip ,
Sohbet edişimizi.
Hatırlatır belki de
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!