İçmeyecektim zehirden şehrinizi
Banmayacaktım toprağınıza
Yollarınızda dinmeyecektim soluksuz
Dalmayacaktım ırmağınıza
Siz, öyle lezzetli içince…
Öpmeyecektim de saçlarınızdan
Görmeyecektim gözlerinizde gül dikenini
Kollarınızda açmayacaktım tomursuz
Demlenmeyecektim rüzgârınızda
Siz, öyle kuvvetli çekince…
Gelmeyecektim vadinize hiç
Ummayacaktım fırtınanızı
Kuyunuzda çocuk, yüzünüzde gül olup
Yar’ınızda kalmayacaktım tutuksuz
Siz, öyle şehvetli çizince…
Sevmeyecektim ben aslında sizi…
Tonlarınızda açmayacaktım yelkenimi
Girmeyecektim rüyanıza uykusuz
Ermeyecektim hiç sırrınıza
Siz, öyle vermeli sevince…
Aynur Uluç
Evrensel Kültür
2009 / Sayı 215
Kayıt Tarihi : 28.3.2008 08:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
cami minaresi düzleminde
önce
üst
üste
üç halka
sonra alttan son halkaya teğet açılmış iki kanatlı defter yaprağı çeklinde iki yapışık kutucuk
üzerinde
kutucukların ortasına teğet bir halka
sonra tepedeki
halkaya teğet alttaki kutucukların aynısı.
yere böyle bişey çizerdi kızlar.kızlar diyorum nadiren erkeklerin de oynadığına şahit oldum.
ellerinde taş parçasını yere atar tek ayaklarını kaldırır yerdeki tek ayaklarının ucuyla zıplaya zıplaya ve taşı sürüye sürüye halkaların içinde dolaştırırlardı.
taş itildiğinde çizginin üzerinde kalır ya da sıradaki halka veya kutunun dışına giderse oyuncu yanmış olurdu.
aynur hanım yetkin bir şair de yazar olduğu kadar.
taşı hep güzel dolaştırıyor.
belki de şairliğini gözlemciliğine gözlemciliğini de çocukluğunda bolca oynadığı seksek oyununa borçludur.
yine güzeldi.
kutlarım.
seher vakti bağınıza girdim girmez olayıdım..
diye pişmanlığını anlatıyordu sevgisine..
şiir onu çağrıştırdı..
Niçin?
Okuduğum bir makalede yazar,anladığım sözlerle toparlarsam bu ülke insanı diyordu gerçekliği efsaneleşmesi halinde dikkate değer bulur..Gerçeklikten daha çok efsanelerin aynasında görünen gerçekliği sever ve seyreder..
Aynur Uluç farkını tam da burada ortaya koyar..O efsanelerin dumanlı havasına direniş gösteren bir çabanın yanındadır..
Gerçekliği bir fotoğraf makinasının objektifi kadar kendisi olarak verebilmeyi aydın namusu olarak görür..
Ama kendisinin bir fotoğraf makinası olmadığı bilgisini bilecek bir erdem içinde, düşünce namusuna sahip çıkmaktır bu aynı zamanda...
İnsanların yalnızken ağlamasında riya olmaz sözüyle bir yerlerde akraba bir kişiliktir bu...
yara yara yürüdükleri 'yol'dur
varmaksa,sonu olmayan bir şeydir yolda...
başkalarının yolundan gidenler vardır bir de
-aslında her yol önceden yürünsede- yönünü bilenlerin
sonudur başladığı yer yola.
şiir ağır bir işçilik,bagajın -yüke- döndüğü bu yolda.
yara yara açılan yol belki.(yürümeyi düşlediğimiz yolsuzlukta)
senden önce yürüyenlerin
ayak izlerine basarak
kendini yürümek kim bilir
hep kendini yürümek, sonunda kendine döndüğün bu yollarda.(yoldaşça)
ardından su dökülmüş anlamlara,
yorulmuşların sığındığı bir parça hüz-ün
yaşamak dediğin, yürüdüğün yolların toplamı işte
aşksa -ne sen sor ne ben söylim- yolsuzluk işte...
erilmiş sırların toplamında....
:)
Bir şiir okudum...sabah sabah iyi geldi vallahi...Kaleminiz daim olsun efendim...yüreğinize sağlık...saygıyla kalınız...
TÜM YORUMLAR (5)