..İstanbul, dünyanın en güzel kentlerinden biri…yeni
yapılan gökdelenleri ve saçkıran olmuş insan kafasına
benzeyen ağaçsız gecekondu bölgelerini saymazsak,
insan yapısı bir kent ancak bu kadar güzel olabilir.
..Cennetten düşmüş bir tablo gibi İstanbul..
*
..Piyer Lotı Tepesi’nden İstanbul; Eyüp Sultan Cami ,
Sultanahmet ,Yeni Cami, Süleymaniye, Kılıç Ali Paşa
Cami,Galata Kulesi, Beyazıt Cami, Ayasofya, Topkapı
Sarayı,yamalı görüntüsüyle İstanbul surları ve çook
uzaktan,bulutları delercesine göğe uzanan iki minare-
siyle, kendini izleyenlere el sallayan Ok Meydanı Ca-
mi ve Haliç’iyle; “İstanbul, rüya gibi bir kent!” dedir-
tecek türden bir görüntü sergilemekte…
*
..Piyor Loti Tepesi’nde, İstanbul’un muhteşem görün-
tüsüne bakarak çayınızı yudumlarken, büyük üstad
Münir Nurettin Selçuk’un bestelediği :
“Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul
Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer
Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer..”
şarkısının sözlerini ,Yahya Kemal Beyatlı, herhalde
İstanbul’a bu tepeden baktıktan sonra yazmış olmalı,
diye düşünüyorsunuz.
*
…Yahya Kemal’e bu şiiri yazdıran tepe, Piyor Loti Te-
pesi’nden başka ,Süleymaniye Camii’nin bulunduğu
tepe, Çamlıca Tepesi ya da bir başka tepe de olabilir
elbet..
. .Ancak şurası kesin ki,Piyor Loti Tepesi ‘nden İstan-
bul, Boğaz’a sereserpe uzanmış en güzel görüntüle-
rinden birini sergilemekte..
…İstanbul’u bu tepeden izleyince , İstanbul’un diğer
tepelerden görünen görüntüsünü de merak ediyor
ve İstanbul adındaki yedi tepeli bu tavus kuşunun
renkli tüylerini İstanbul’un yedi tepesinden de gör-
mek için, içinizde karşı konulmaz bir isteğin oluştuğu-
nu duyumsuyorsunuz..
..Ve eşsiz güzellikteki Eyüp Sultan Cami yanından Pi-
yer Loti Tepesi’ne yürüyerek çıkarken, Boğaz manza-
larına baka baka içinden geçtiğiniz Eyüp Sultan Mezar-
lığı’nda yatan Necip Fazıl Kısakürek’in şu dizeleri dö-
külüyor dudaklarınızdan: “Ruhumu eritip te kalıpta
don-durmuşlar O’nu İstanbul diye toprağa kondur-
muşlar…”
*
…İstanbul’u, Boğaz Kıyıları’na öylesine uyumlu kondur-
muşlar ki, Rumeli Yakası’nda ,sahil şeridi boyunca olta-
larla balık tutmaya çalışan amatör balıkçılar ,belediye
otobüsleri ve tramvaylarla ulaştığınız Bahçe Köy’deki
canlı bitki müzesi anlamına gelen Atatürk Arboretumu
ve bu arboretum içindeki, dünyanın farklı bölgelerin-
den getirtilip yetiştirilmiş çeşit çeşit bitkiler, kuğulu ha-
vuz ,dev gibi ağaçların bol yapraklı dalları arasından
kulaklarınızı okşayan kuş sesleri, Emirgan Koruluğu’n-
daki lalelerle süslü toprak parçaları, yapay şelalerden
şırıl şırıl akan suyun oluşturduğu ördekli gölet ,beyaz,
sarı ve pembe ev olarak adlandırılan tarihi yalılar, 65 yaş
insanına sunulan bedava tuvaletler ve buraya gelirken
sahil boyundan izlediğiniz, Çamlıca Tepesi’nden Süley-
maniye Camii’ne selam veren Çamlıca Camii’nin altı
minareli görüntüsü, insanın tekrar tekrar görmeyi arzu
ettiği yerler olarak belleğinizde yer ediyor..
*
..Eminönü ve Sirkeci’deki vapurları, buradan izlemeye
doyum olmayan Yeni Cami, Süleymaniye, Süleymaniye-
nin hemen önündeki Rüstem Paşa Cami,Beyazıt Cami
ve Galata Kulesi’nin görüntüsü, on liraya satılan ekmek
içindeki balık kokuları, güvercin gurultuları, Samatya,
Taksim, Beyoğlu,Beşiktaş, Maslak,Ortaköy, Bebek, Emir-
gan, Aşiyan ve buralardaki yatlar,vapurlar ,kayıklar,köp-
rüler, oltayla balık tutanlar ve birbirini umursamayan bi-
reylerden oluşan insan kalabalıklığı; her biri, inanın her
biri tek başlarına anlatılmaya değer güzelliklere sahipler..
*
..Kim demiş “İstanbul’da zaman makinesi yok” diye..
..Ben sadece Fatih İlçesi’nde ,sekiz günlük zaman dili-
minde, yirmiden fazla zaman makinesi içinde şükür
namazı kılıp, dua ettim birader..
…İçinde binlerce acı-tatlı hatıra saklayan İstanbul Sur-
ları ,Örümceksiz Cami,Cafer Ağa Cami, Şeyh Raşit Cami,
İbrahim Çavuş Cami,İskender Ağa Cami, Arakiyeci Meh-
met Ağa Cami, Evliya Cami,Veledi Karabaş Cami, Örüm-
cesiz Cami yakınındaki Hasan Sezai Sokak’ta bulunan
Kılıç Baba Türbesi, Çivicizade Cami, Kalburcu Mehmet
Cami ,Hasırcı Melek Hatun Cami, Melek Hatun Camii,
Çavuşzade Cami (Cerahpaşa’da), Aydın Kethüda Cami,
0ruç Baba Türbesi, Sümbüllü Baba (Topkapı),Kürkçü-
başı Mehmet Efendi Cami ve Türbesi, Beyazıt Ağa Ca-
mi, Pazar Tekkesi Cami ( Topkapı), Merkez Gazi Kara
Ahmet Paşa Cami, Mustafa Çavuş Mescidi (Topkapı),
Süleymaniye Cami, Beyazıt Cami, Eyüp Sultan ,Sakallı
Mehmet Ağa Cami, Seyyid Ömer Cami, Şeyh Hüsamet-
tin Cami,Has Odabaşı Behruz Efendi Cami, Merkez
Efendi Tekkesi, Fatih Cami ve Çapa Yolu’ndaki Ceylani
Tekkesi Cami, Saraç Doğan Cami…herbiri , evet her biri
sizi iki yüz yıl,üç yüz yıl,dört yüz yıl ve hatta beş yüz yıl
gerilere götürecek güzelliklere ve özelliklere sahip birer
zaman makinesi gibi.
...Bu zaman makinelerinin kiminde Haliç’e gemi indirir-
ken beyaz yeleli atını Haliç’in köpüklü sularına süren
Fatih Sultan Mehmet’i görüyor, kiminde Ulubatlı Ha-
sanla birlikte surlara tırmanıyor, kiminde cami duvarı-
na harç taşıyıp, taş üstüne taş koyarken, ıslıkla mem-
leket türküleri çalan işçilere “kolay gelsin!” diyorsunuz..
*
..Kiminde de Fatihin Hocası Ak Şemsettin ile birlikte sec-
deye varıyor; kiminde, Medine’ye hicret olayında, Hz .
Muhammed’i evinde aylarca misafir eden Eyüp Sultan
adına yaptırılan Eyüp Sultan Cami’nin bahçesindeki
dev çınar ağaçlarının önünde, Eyüp Sultan’ın buralara
geldiğini düşlüyorsunuz.
..Kiminde padişah I.Ahmet’in ,altı minareli Sultan Ahmet
Camii’ni hangi mimara yaptırdığını , kiminde Mimar Si-
nan’ın, Süleymaniye Camii’nin minarelerine neden on
tane şerefe koydurduğunu sorup öğrenirken, ister iste-
mez Yahya Kemal’in “Süleymaniye Bayram Sabahı “ şii-
rini hatırlıyor,ve Süleymaniye’den Haliç’in görüntüsüne
bakmaya doyamıyorsunuz.
....Kısaca , kiminde II.Mahmut, kiminde Yıldırım Beyazıt,
kiminde II.Beyazıt, kiminde Abdülaziz ya da Abdülhamit-
li günlere uzanıyor; işgal günlerinde, Yıldız Sarayı’nın
pencerelerinden Boğaz’a demir atmış İngiliz gemilerini
hayal ederken, 12.mart.1921 tarihinde T.B.M.M’de ,
zamanın Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver
tarafından defalarca okunduktan sonra İstiklal Marşı
olarak kabul edilen Mehmet Akif’in şiirini içinizden tek-
rarlıyorsunuz .
”Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde en son ocak…”
..ve Aksaray’dan geçerken, II.Mahmut’un ilk eşi ve Abdül-
aziz’in annesi olan Pertevniyal Sultanla birlikte, Pertevni-
yal Valide Sultan Camii ve Pertevniyal Valide Lisesi’nin ,
insanı kendine çağıran duvarlarını okşuyorsunuz...
*
…İstanbul’da aktivitenizin azalması mümkün değil..
..Çünkü İstanbul ,insana yaşama enerjisi pompalayan
sihirli bir şehir..…
…İşte Haseki!..Haseki Cami önünden Cerrah Mehmet
Paşa Camii’ne doğru giderken de, Haseki Semti’nde
kurulan esir pazarında, saraya cariye olarak satılan köle
kızların,hasekilik makamına nasıl ulaştıklarını ve dünya
tarihinde İngiltere’den sonra köleliği kaldıran II.Devle-
tin 0smanlı Devleti olduğunu hatırlıyor ve 1847 yılında
köle ticaretini yasakladığı için ve Beşiktaş’taki Küçük
Mecidiye Camii, Fatihteki Hırka-i Şerif Camii, Dolma-
bahçe Camii, Ortaköy Camii, Fuat Paşa Camii, Dolma-
bahçe Sarayı, Mecidiye Kasrı ve Sultanahmet Darülfü-
nun Binası gibi eserleri İstanbul’a hediye ettiği için,
II.Mahmut ile ikinci eşi Bezm-i Alem Valide Sultan’ın
oğulları olan, “25 karılı, 43 çocuklu” Abdülmecit Han’a ,
gıyabında teşekkür ediyorsunuz..
(Kaynak:Google-Murat Bardakçı)
….Ayrıca, 1839 yılında Tazminat Fermanı’nı imzaladığı
günlerle yaşadığımız günlerin bir benzerliği olup olma-
dığını düşünüyorsunuz..
..Ve II.Mahmut’un türbesinde , padişah II.Mahmut’un
tarihe, “Vaka-Hayriye 0layı “ olarak geçen Yeniçeri Ocak-
ları’nı kaldırışı olayını, Kavalalı Mehmet Ali Paşa Orduları
karşısındaki geçici yenilgisini, kitaplardan öğrendiğiniz
kadarıyla belleğinizde canlandırıyor , meşrutiyeti ilan e-
den padişah ve halife II.Abdülhamit’e,” İstanbul “ adını
verdiğimiz on bin yıllık geçmişi olan bu kentte açtığı
okullar ve yaptığı hizmetler için minnet duygularınızı
tazeliyorsunuz..
*
…Beşiktaş’ta’ki- Barbaros Bulvarı’ndan geçerken Cahit
Sıtkı Tarancı’ya, 0’nun şiiriyle “merhaba!” diyorsunuz..
“Haydi Abbas vakit tamam/Akşam diyordun işte oldu ak-
şam/Kur bakalım çilingir soframızı/Dinsin artık bu kap ağ-
rısı/Şu ağacın gölgesinde olsun/Tam kenarında havuzun
Aya haber sal çıksın bu gece/Görünsün şöyle gönlümce
Bas kırbacı sihirli seccadeye/Göster hükmettiğini mesafe-
ye ve zamana /Katıp toz dumana var git/Böyle ferman
etti Cahit/Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan/Yaşamak isti-
yorum gençliğimi yeni baştan…”
**
..Ya Mustafa Kemal ?0'nu zaten her yerde görüyorsunuz!
0 olmasa, İstanbul bizim mi olurdu şimdi?....Yeni yapılan
yollarda,köprülerde, okullarda,alt ve üst geçitlerde, met-
rolarda, tüp geçitlerde,Dolmabahçe'de ..kısaca her yerde :
”Ben size manevi miras olarak hiç bir doğma, hiçbir don-
muş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum…Benim manevi
mirasım bilim ve akıldır..Benden sonrakiler, bizim aşmak
zorunda olduğumuz köklü zorluklar karşısında belki tama-
men başarıya erişemediğimizi , fakat asla taviz vermediği-
mizi , akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir..
..Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ve başarma-
ya çalıştıklarım ortadadır…Benden sonra beni benimse-
mek isteyenler , bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin
rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım sayılır-
lar..” diyen Mustafa Kemal var..
*
...Bu duygu ve düşüncelerle Galata Kulesi’ne baka baka
Yeni Cami çevresinde uçuşan güvercinler arasında ve Sir-
keci Bulvarları’nda gezinirken, içinize doğan ani bir arzu
ile, İngiliz askerlerinin İstanbul’u işgal ettiği haberini telg-
rafla Ankara Hükümeti’ne bildiren Manastırlı Hamdi Efen-
di’yi makamında ziyaret etmek için, Sirkeci’deki Büyük
Postane’ye yöneliyorsunuz..
..Bu semtte,binalar arasında sıkışıp kalmış HOCA PAŞA
CAMİi’ni, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Vezir Camii’-
ni, Hamit Sokak’ta, Çınar Altı’nda ,Sultan II.Ahmet’in ve
Rabia Şermi Kadınefendi’nin oğulları olan,Topkapı Sara-
yı’nda doğan ve dindar bir padişah olarak tanınan I.Ab-
dülhamit Han’ın Türbesi’yle , türbe içinde yatan aile ef-
radını ve bir niş içinde muhafaza edilen, Hz.Muham-
met’e ait olduğu söylenen iki ayak izi ile Hz Muham-
met’in sakalından küçük bir tutamı ,bahçedeki çeşitli
motiflierle süslü mezar taşlarını görünce, İstanbul’un
sadece doğal güzelliği ile değil, tarihi kültürel zenginlikle-
ri ile de eşsiz bir kent olduğunu anlıyorsunuz..
..Ve ister istemez, 15 yıl tahta kalan I.Abdülhamit Han’ın
yaptığı yeniliklere rağmen (93 harbi’nden yüz yıl kadar
önce) Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım’ın Rusların
eline geçtiğini, Ruslara kapitülasyonlar verildiğini ve İs-
tanbul’da çıkan yangını söndürmek için, 0’nun bir itfaiye
eri gibi nasıl canla-başla uğraştığını hayal ediyorsunuz
*
..Daha da eskilere gitmek isterseniz ,başka zaman maki-
nelerine binmeniz gerekiyor elbet.
…Örneğin;YEREBATAN SARNICI’yla ,M.S.530’lu yıllara
uçabilir,Yerebatan Sarnıcı’nın dev mermer sütunları
üzerinde, Perseus'un kestiği yılan saçlı güzel MEDUSA-
'nın kesik başını arayabilirsiniz…Eğer, Sultanahmet Cami
yanındaki Ayasofya Camii" denen zaman makinesinin
içine girerseniz ,aşağı yukarı aynı yıllara kanat açar,
At Meydanı’nda, İmparator Justinianos’la birlikte Aya-
sofya’nın açılış törenine katıldığınızı hayal edebilirsiniz..
(Kynk:Google:Milliyet.Medusa’nın Öyküsü ..).
...Hatta ,son yıllarda Yenikapı’da yapılan arkeolojik kazı-
larda elde edilen bulguları bakarak,,İstanbul’un on bin
yıllık geçmişine gidebilirsiniz..
*
…Başınız döndü değil mi?..0ysa ben, bu zaman makine-
lerinin hepsinde seyahat ettim bu sefer..
…Hem de sekiz gün içinde birader..
..Topkapı Sarayı, Dolmabahçe ,Çırağan, Rumeli Hisarı,
Anadolu Hisarı,Gülhane Parkı ve bunun gibi daha pek
çok zaman makinesinin içine giremedim henüz…Çünkü,
İstanbul’daki zaman makineleri, sekiz günde bitecek
gibi değil ...
..Daha geniş bir zaman dilimi içinde zaman makineleri
ile geçmişe uçmak en iyisi bence..ve Rumeli Hisarı’nın
surları üzerinden Orhan Veli’yi de anmak elbette..
“İstanbul’da Boğaziçi’nde/Bir fakir 0rhan Veli’yim
Veli’nin oğluyum/Tarifsiz kederler içindeyim/Rumeli
Hisarı’na oturmuşum/0turmuş ta bir türkü tutturmu-
şum…/İstanbul’un orta yeri sinema/Garipliğim, mah-
zunluğum duyurmayın anama/El konuşur, görüşür-
müş bana ne!Sevdalım..Boynuna vebalim!..”
*
..Ömrüm olursa eğer, bir başka zaman, İstanbul mezar-
lıklarında yatan şairlerin, ediplerin, sultanların, pirlerin
kabirlerini de ziyaret edeceğim elbette..
..Şimdilik ,Moda’daki Barış Manço Müzesi’ni gezebil-
dim sadece…
…Barış Manço Müzesi’nin bahçe kapısından girer gir-
mez “hoş geldiniz” deyiverdi rengarenk güller..Baktım,
sağ taraftaki minik bahçe içinde kocaman kocaman do-
matesler-patlıcanlar-biberler..
..Müze haline getiren Moda’daki Barış Manço Evi’ni
gezdikçe ,kulağımda o unutulmaz türküler tınılandı bi-
rer birer..
..Örneğin;bir odada “kol düğmeleri”, bir başkasında “ar-
kadaşım eşek”, bir diğerinde “bugün bayram/erken kal-
kın çocuklar”
..Yapan üstat, Barış Manço’nun o kadar mükemmel bir
balmumu heykelini yapmış ki ,Barış’ın, gözlerine baka-
mıyorsunuz birader....Geç karşısına sohbet et…0 söylesin,
sen eşlik et..Gir koluna dans et….0ğulları sevgili Batukan
ile Doğukan’ın odalarını birlikte ziyaret et..”Adam olacak
çocuk” programından bir sahne rica et..Ben bütün bunları
yaptım ve yaşadım....Sizlere de tavsiye ederim..Hoşça ve
iyi gezilerle kalın..yüreğinizdeki sevgi eksik olmasın.
***
24.Mayıs.2017/Çarşamba
*
Not: Yazıda geçen padişah bilgileri için, Google’den yararlanıldı
Ali Koç Elegeçmez
Kayıt Tarihi : 24.5.2017 21:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sekiz Günlük İstanbul Misafirliği' de Kalanlar

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!