NEDEN
BENDEN BU KADAR UZAKSIN NEDNE ARAMIZDAKİ ENGEL NE
oysa belki ben seni görmedim belki hic dokunmadım
hani o eski bizim dönemimiz var ya siyah önlüklü annesinin sacını belki yaptığı güneş yanığı o jkücük kızken bir arada değildik aynı havayı solumadık ama aynı dönemi yaşadık
kurşun kokan tebeşir tozan o sınıflardan gectik tahataya p yaparken kırdığın tebeşirler var aklımda şimdi o eller caps lock tuşuna basıyor
ozaman masum bakan gözler var aklımda oda yüreğimi dağlıyor..
devir değişti o tarihlerde kadınlarla erkekler aynı anda yaşlandığı icin kimse bu kadar havalı değildi
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bence bu siirinde biraz kizginlik ve kin var,anlam veremedim..
anlam,huzun,sevgi ve yurek yarasi: hepsi birarada tebrik ederim..calismalarinizin devamini dilerim.
Ben zifiri bir karanlığım,üç beş gün dışında hiç güneşle karşılaşmayan bir karanlık
Sen ise üç beş gün dışında hiçbir şekilde karanlık görmemiş bir aydınlıksın
Yüzümdeki bu sert ifade,bu dik bakış,canım ülkemin sokak arası savaşlarından miras bana
Ve yüreğim,kaybettiklerimin ardından,tepeden tırnağa siyah bir matem havasında
Seni kavrayacak bileklerim kelepçelerden nasibini almış,yüzünü okşayamayacak kadar mahkum
Ben ölüm denen kaypak pusunun korkusunu,çocukluğumun en güzel düşleriyle aynı mezara gömdüm
Her savaştan bir yara taşıyan bu naçiz vücudum,gün gelir iki üç metre küp toprağa gebe olur
Sevgi sözcüklerinden uzak,karakol tutanaklarım ve tutanaklarla yürüdüğüm adliye koridorları
Seni uyutmayı bir türlü hayal edemediğim dizlerim,paslanmış bir yatak gibi sert ve soğuk
Ve benim etrafımda ölümle burun buruna yaşayan,dev fırtınalarla sınanmış insanlar var
Ben kaçtıkça,sen yüzündeki güneşin parıltısıyla geliyorsun üzerime,karanlığımı hiçe sayarak
Köşe başlarında öpüşemem ben,aşıklar tepesinden izleyip,şehrin kahpeliklerine kayıtsız kalamam
Dün gece kaldığım otele geldin,odamdaki karanlığa inat girdin içeri,gece 19 Mayıs a adım atmıştı
Gözlerin kömür karası gibi kara ve cesur,yüreğinin aydınlığıyla aydınlandı odam,karanlığa inat geldin
Korkularım uzun zaman sonra ilk kez tavan yapmıştı,sonra korkularımı özlemişliğim geldi aklıma
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta