Duyduğumda bir yaprak gibi titredim.. Mutlaka beni sevmeyecek, beni dövecek, yemek vermeyecek, hatta işkenceler edecek, biricik babamın paralarını har vurup harman savuracak, akşam da babama beni şikayet edecekti.
Sarardım soldum,ateşlendim,yatağıma girdim.Terden saçlarım ıpıslaktı.Atletim sırtıma yapışıyordu. Demek babam evleniyordu. Hem de o güzel annemin ölümünden sonra.Onu hiç affetmeyecektim. Yatağımda döndüm. Baktım işte O.. O üvey anne..Odanın ortasında duruyor. Elleri belinde, saçları sarı sapsarı, dudakları boyalı, elinde sigara, ayağında uzun topuklu, üzeri tüylü ponponlu terlikleri.
_'Kalk' diyor. 'Yeter uyuduğun. Mutfağı paspaslayacaksın,banyoyu yıkayacaksın.Misafirler gelecek, onlara pasta, börek yapılacak.”
Evet,O gelecek, tüm böyle olacaktı. Yatağımda döndüm. Babam artık benimle ilgilenmeyecek, beni sevdiğim deniz kıyısına götürmeyecekti. Çünkü onu sevecek, beni unutacaktı. Eve gelinliklerle gelecek. Belki beni yatılı okula yollayacaklardı.
Yarın cumartesi. O gelecek. Gelin olacaktı çünkü. Yataktan çıkmayacaktım. O beni hiç görmeyecekti. Babam da O da..
İşte korktuğum o an geldi. Kapının zili çaldı. Halam açtı kapıyı. Ben biraz geride bekliyordum. Gelinlikler, bir sürü çantalar beklerken, babamın yanında elinde el çantası ve bir küçük valizle duran biri vardı. Gelini aradı gözlerim.Sıcacık bir el uzandı.
_”Ben Suna” dedi. “Sen Perinur olmalısın. Ne güzel gözlerin var senin öyle, yeşil yeşil.”
Tokalaşırken elin,in sıcaklığını duymayayım diye hızla elimi çektim.
_” Teşekkür ederim.” dedim. “Annemin gözlerine benziyor.”
Yüzüne, gözlerine baktım, soluverdi. Saçları kısa kesilmiş, düzgün taranmıştı.. Sarı sapsarı değildi saçları…Siyah saçlıydı.
_”Hani gelinliğiniz? ” dedim.
_”Gelinlik mi? ”dedi,güldü. “Gereksiz masraflardan kaçınalım. Yeni bir aile olduk.
Ellerini ayaklarını gözledim.Elleri temiz, incecik, boyasız tırnakları pırıl pırıldı. Ayakları narin çocuk ayağı gibiydi. Çantasını açtı. İçinden spor terliklerini çıkardı, diş fırçasını, diş macununu, sabununu….
_”Hadi, bunları banyoya yerleştirelim! ”
Babam ceketini, kravatını çıkarıyordu. İkimize bakıyordu. Hazırlanan yemekleri yemek masasına yerleştiriyorduk. Tabakları o, çatalları kaşıkları ben taşıyordum. Bardakların yerini sordu.
_”Siz bilmezsiniz” dedim. “İşte bardaklar burada. Annem, hep bu dolaba koyardı.”
_”Evet! ” dedi. En uygun yer bu yer. Ne güzel olmuş.”
Yemekten sonra, babam heyecanını yenmiş,keyifliydi. Elimden düşen bardak, mutfağın ortasında bomba gibi patladı. Şimdi bana kızacak, bağıracaktı.. Ama o
_” Olabilir Perinur” dedi. “Üzülme şimdi süpürürüz.”
Birlikte süpürdük. Eli elime değince sıcacıktı. Halam masadan tabakları topluyordu.
_Sen otur Suna” dedi.”Kahveyi ben getiririm.”
_”Hayır olmaz” dedi. Kahveyi ben yaparım. Sen bugün çok yoruldun. “
Kahveleri dağıtıyordu.
_“Bu senin Can “dedi.. Babam uzattığı kahveyi alırken gözlerine baktı, gülümsedi. Halam da gülümseyerek aldı kahvesini.
_”Bu da senin kakaolu sütün.”
_”Teşekkür ederim” dedim. Ama bu böyle olmamalıydı, bana hiç yemek vermeyecektin, hiç özen göstermeyecektin. Üvey anneler böyle olurdu.
Umduğumun tam tersi oldu. Ne sarı saçlar,ne ojeli tırnaklar, ne boyalı dudaklar, kötü sözler….hiçbiri, hiçbiri olmadı. Hep benimle ilgilendi. Beni bir anne kuşun beslediği gibi besledi. Beni korudu, kolladı. Birlikte güldük, birlikte gezdik. Sinemaya birlikte kaçtık babamdan habersiz..
Yine bir gün, ellerimizde popcorn, gülerek sinemadan çıkıyorduk.O kötü haberi orada aldım. Demek ki, bir kardeşim olacaktı. Benim sevgime ortak. Artık, beni sevmeyecek, birlikte sinemaya kaçamayacak, benim derslerimle ilgilenmeyecekti. Babamla onun çocukları olacaktı. Onun maması, onun oyuncakları, onun biberonu.. Her şey onunda.. Masanın üzerinde, aylar geçtikçe onun eşyaları çoğaldı. Bu kez onu sevmeyecektim. Düzenimiz bozan oydu.
Beklenen gün yaklaştıkça, yüzü solgunlaşıyor, yüzünde çiller oluşuyor, gözlerinden yorgunluk akıyordu. Ama o, yine benim dersimle, testlerimle ilgileniyordu.
_”Bak” diyordu. ”Şimdi bebek yüzünden masaya bile sığamıyorum. Hele bir rahatlayayım,neler neler yapacağız seninle..”
Ben onu, böyle üzeni, böyle rahatsız edeni, hasta edeni sever miydim hiç? Sevmeyecektim.
Babam annemi hastaneye götürmüştü. Halamla evde yalnızdık. Ev onsuz soğuktu. Hastaneye giderken, ertesi gün okula giderken giyeceğim ceketimi hazırlamış, sandalyenin arkasına özenle koymuştu. Kendi sıkıntısına bakmada, beni düşünüyordu.Halama saati sordum.
_”Saat iki. Gelirler şimdi.. Merak etme.” Dedi. Araba evin önünde durdu. Arabadan indi. Annemin elinden, onu aldı. İşte annem..Yüzü solmuş,hasta olduğu belliydi. Onu böylesine hasta edeni sever miydim hiç? .. Sevmeyecektim. Pembe tülün altından minicik burnu görünüyordu. Kıpkırmızı dudakları, bir şeyler arar gibi, bir şey fısıldar gibi açıldı. Kucağıma, oradan yüreğime esine hasta eden, babamın kucağındaydı. Kapıdan içeri girince babam, onu kucağıma verdi. Onu kucağıma alınca bir sıcaklık aktı içime. İçim, yanaklarım sıcacık oldu. Hafifçe kucağımda sardım. “Üşüyebilir” dedim, içimden. Usulca yatağına yatırdım.
Geceleri ağlıyordu. Annem hasta yatağından kalkamıyordu.
Halama: _”Biraz sen yat.” Dedim. “ Ben biraz beklerim. Annem biraz dinlensin.”
Dudağına çay kaşığıyla su verdim. Minicik gül dudaklarını açtı kapattı.. Susamış…
Sevmeyecektim onu, kendi kendime söz vermiştim. Ama o da öyle tatlıydı ki.. Bazen ağladığında mutfakta yoğurt hazırlıyordum ona, içine biraz da şeker. En sevdiği ŞEKERLİ YOĞURT... Dudağına çay kaşığıyla verdiğimde dudaklarını şapırdatıyordu. Anneme bakıyordum,saçımı tarıyor, yeni aldığı tokayı saçıma takarken ben Barış’ın biberonunu hazırlıyorum. Babamı işine yolcu ediyor, sevgisi hiç bitmiyordu.
_”İyi ki geldin Annem. Ne güzel! “ diyorum. “Yuvamıza hoş geldin Barış.”
Şimdi Barış’ımdan uzağım.Telefonda konuşuyoruz. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ikinci sınıfında okuyorum.
Telefonda:”_Ablacığım, seni çok özledim.' diyor. 'Büyük tatil ne zaman? '
_”Geleceğim” diyorum. “Bugün 3 Mayıs.. Anneler Gününde oradayım. Gelince ne pişireyim sana?
_”Şekerli Yoğurt “ diyor.. Gülüyorum…..
1995 Mersin
Perinur OlgunKayıt Tarihi : 17.6.2007 18:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Sürükleyici ve güzeldi.
İlhamınız artsın, eksilmesin, taşsın, dökülmesin.
Saygı ve sevgiyle..
TÜM YORUMLAR (1)