Şekerle çizilmiş seksekten çıkıyorduk,
çocukluğumun kırık
dizine tutunup.
Oysa kimseye göstermemek lazımmış
sakat yanlarındaki sızıyı.
Yer bildirimi yapınca, ilk oradan
geliyormuş öldürücü darbe.
Kadraja tek kare düşüremeden saydırdık sekseği;
bir, iki, dört, beş...
Onun inanmadığı,
benim Hak’kımın hakkıydı ortada kalan.
Şekerden yapılmış hayatları vurunca yağmur,
oturup iki çay söyledik; adam gibi demli, hatun gibi ince
belli...
Adımı kaç heceye bölsem de çaresizdi dillere.
Tanışamadık....
Diller, çaresiz kalınca kabullenilmiş sığınak kelimelerdi.
Beni anlatacak sözlerin iflasında sarılmıştım kağıt kaleme.
Biliyordum, "Anlamını anlatamadığımız anlamsızlıklar"
hep kürtaj masasında hortlamıştı, tam da kurtuldum
derken...
İşim olmazdı kelimelerle.
Öğrenmiştim, şairlerin fahişesiydi martılar.
Gidelim, dedim.
Gidilebilecek yerleri arkama alıp, en
olmaza.
Morfini tam da damardan verip, kendimden
kaçmaya kestim bileti, mümkünmüş gibi....
Halbuki tüm biletlerimin ucu yırtıktı benim.
Tüm seferlere
geç kalınmış, her garda unutulmuş valizdim.
Karşımda sessizce oturup gözlerime asılmış, kendini
kurutmaya çalışıyordu geçmişinden.
Çantamızda geçmemiş yaraların ilaçları dururken,
nefessiz kalmamak elde miydi?
Dozunu fazla kaçırdığımız umutlarların komasında,
bakışlarına gömüldüm;
ne çok şeydi...
Üstü örtülmemiş, kafayı üşütmüş hayallerimin maduru,
kimliğimi sorgulamaya çalışıyordu.
Yazılmamış yanları bulmak zordu elbet,
kolaya kaçmak
isteyenlere sunulacak pasaportumsa herzaman
masadaydı.
Ama bu ona göre değildi.
Bilmiyordu; adımın tersine bir hayatın içinde kökümü
terlettiğimi.
Bilmiyordu; insanın doğduğu vakit, sadece ölümüne atılan
bir başlangıç imzasıydı.
Bilemezdi; nereli olduğumu.
Aslını korurken kayıp düşen, düşmanlarını kendi kanında
taşıyan bir ülkeydim.
Kime neydim, kimsenin kimi, kimliksiz bir kimliktim,
dahası ne?
Bilmediğim adreslerde, bilmediğim insanlarla,
bilemediğim
kaderlerin kesişimine yürüyordum.
Doğduğum adreste, tanıdığım insanlardan gördüğüm
zararın zerresine ihtimal yoktu orda.
Sadece
hissediyordum...
Benim hislerimden başka mal varlığım yoktu kayda
düşürülecek.
Adımı ezberden geçip,
uzattım kaderimin haritasını
boynuna.
Yangın yeri, kendini izleyemez aynaları yanmadan.
Yandıkça yaktım, izledim yangındaki yerimi;
ne çok kan
damlatmışım ardıma...
Gözlerinde saklı binlerce kozayı o göremiyordu.
Aynalar
gösteremezdi ona benim gözümü,
onda gördüğüm cenneti.
Varlığı yangın yeriydi tam da.
Ama gitmem lazımdı,
ardımda daha fazla kan damlası bırakmadan.
Bekareti bozulmuş hayatlara nikahlanmışken,
yalnızlığıma döndüm
kayıp düşüp....
Şekerle çizilmiş yollar
çoktan erimişti yağmurda.
Kayıt Tarihi : 6.1.2017 22:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!