Şehir…
Bir suskun dev gibi uzanır ufka,
Çelik damarlarında hayat akar durmadan.
Her köşe bir hikâye, her pencere bir yalnızlık,
Ve her adımda yankılanır, unutulmuş bir çağrının sesi.
Işıklar yanar birer birer,
Karanlığın kucağında ürkek yıldızlar gibi.
Kimisi bir umudu büyütür soğuk bir camın ardında,
Kimisi bir vedayı anlatır, sararmış bir perdenin gerisinde.
Gökyüzü ağlar yavaşça,
Yağmur taneleri usulca iner taş kaldırımlara.
Sokak lambalarının altında dans eder her damla,
Kırık bir melodinin ritminde, sonsuz bir geceye.
Sessizlik…
Gürültünün en kalabalık olduğu yerde saklıdır aslında.
Bir çocuğun uyuyan yüzünde,
Bir kadının elinde titreyen sigarada,
Bir adamın gözünde birikmiş hatıralarda…
Şehir nefes alır, ağır ağır,
Sokağın köşesinde bir kedi ürperir yağmurdan,
Paslı bir banka yaslanmış adam,
Kendine değil, belki bir hayaline gülümser.
Karanlık bastıkça büyür,
Binalar daha da yalnız, yollar daha da uzun olur.
Işıklar göz kırpar uzaklarda - bir umut gibi,
Belki sabaha, belki hiç gelmeyecek birine.
Ve ben yürürüm bu şehrin damarlarında,
Islak kaldırımların serinliğinde ararım kendimi.
Yağmur ıslatır saçlarımı,
Karanlık örter adımlarımı,
Sessizlik sarar içimi…
Şehir konuşmaz.
O suskunluğuyla anlatır her şeyi:
Kayboluşu, hatırayı, özlemi,
Ve hep yarım kalan o cümleyi.
Belki bir gün,
Bu ışıkların altında yeniden bulurum seni.
Ya da yağmurun ardından doğan sabah,
Unutturur karanlığın içindeki beni.
Ama bu gece - evet, bu gece -
Şehirle baş başayım yine.
Karanlığın kalbinde ışık arar gözlerim,
Ve sessizliğin içinden yükselir yağmurun şarkısı
Sabit Süreyya Sirer
Kayıt Tarihi : 3.10.2025 17:19:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!