insan neyi arıyor,
sessiz bir çığlık gibi dolanıyor ortalıkta,
bazı odalarda sessizlik,
bir derin yara,
çoluk çocuk perişan,
geçim sıkıntısı var memlekette,
insan üzülüyor,
çoğulcu bir katliam var parklarda,
anaların yüzü kabarmış,
dağlarda savaşanlar, fişek sıkıyor,
insan üşüyor.
pırtlak bir diyar burası,
bir elmas zerresi kayaya çarpıyor.
parçalanan aydınlık,
ışık hüzmesi doğum sancılarına vuruyor genç bir kadının,
yüzünde kekremsi bir acı,
lanet bir bulanıklık var suda,
bir tepsi üzerinde geliyor ölüm,
kucağında çocuk,
anneler ağlıyor,
babalar ise perişan,
suya rengini veren nedir.
ey Hülya,
suyun rengi neden beyaz değil.
ey gece.
kuşlar kurşun sıkıyor,
alınlarına geçmişin.
ben derin yaraları avutuyorum.
Kürt meselesi gibi tarihin derinlikli tarafında,
yüzüyorum.
alnım secdeye gelmiyor bir türlü,
bir genç adamla tanışıyorum,
sonra o da bana anlatıyor,
barıştan bahsediyor, utku arzulayan gözlerle
elimde bir çift güvercin,
ben ona elmas satıyorum,
kayın validelerimiz bir parkta,
60 larını devirmişler,
çekirdek çitliyorlar,
yanlarında buzlu karpuz,
süregelen bir yalnızlık çığırtısı olarak dolaşıyor bekçi,
parkı bekleyen genç delikanlı bir kaç serseri,
hayat hakkında ileri geri konuşuyor.
ben de öylece kırık bir ıslıkla dolaşıyorum,
şehrin ıslak kaldırımlarında...
2022
Nurullah KaragözKayıt Tarihi : 17.9.2023 11:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!