Şiir, usul bir sızı gibi
ruhunun derinliklerine akar…
Düşünmeyi, anlamayı, insan olmanın
o ince sızısını
yavaşça işler iç dünyana.
Yanlışa “dur” demeyi,
gerekirse kudret sahiplerine bile inanmamayı,
hakikati söyleme cesaretini
damarlarına fısıldar şiir;
belki de bu yüzden kaçar hüzünden, aşktan
yıllanmış kalpler…
Oysa şehrin insanı,
yiğitlik yükünü taşıyacak takatte değildir çoğu zaman;
paçavraya dönmüş ruhunu
ve zamansız dağılan karakterini
toparlamak gelmez elinden.
Nefsine yenildiği her savaşın ardından
bırakıp gitmek yerine
sığınır kaçışlara;
şiirin ağır sükûtuna değil
gülüşlerin hafifliğine meyleder.
Öfkeler geçince
umursamaz olur ölümü bile;
gülüşlerin gölgesinde
kendini sonsuz sanır insan—
hep yaşayacakmış gibi…
Artık hiçbir ölüm dokunmaz ona;
ölümün hep başkalarına uğradığını sanır
şehrin kaypak, düşünmeyi çoktan terk etmiş yüzleri.
Yaşamak fikrini kutsar;
yükselme arzusunu,
para denen serabın tatlı vaadini…
Hayatın ritmi, böyle uyuşturur kalbini.
Ve böylece…
ölümü düşünmek,
yanlışa ses yükseltmek—
çoktan çıkar payına düşen işlerden.
Kayıt Tarihi : 12.3.2016 15:48:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!