Kendime has ağrılarım var benim.
Istıraplarım var, bir benim kalıbıma uygun.
Şehrin en yalnız en kokuşmuş günlerini sıyırıp
Atmışlığım var kabuğumdan içime peşi sıra.
Ben yeterince gebe kalmışım zaten.
Sis dolu, sırça bıyık, küf dolu, kalpak giyen
Sel dolu, yağmur içen dansözlerin
kıvrımlı döllerinden gelen şehirciklerden.
Ben yeterince yakın kalmışım zaten gövdesinin
sarıp sakladığı karanlık kuytulara.
O halde bana umutlarınızı zorla dost etmeniz de ne?
Çekip çıkarın kalıplarınızın içinden bedenimi.
Zorlamıştım hem biliyordum
Birkaç adımdan öte gitmek bilmez ayaklarım,
Parmaklarım düşman kesilmiş aciz gözlerimin izlediği
sis çökük şehir kalıntılarına.
Evet, biliyorum gerçekliğin saf haliyle haşır neşir olmadan,
totemlere kudurtmuşum beynimin en saklı hücrelerini bile!
Peki, ben böyle iken sunulan hediyeleriniz de niye?
Kaldırın kafanızı bakın görün artık!
Benim gökyüzüm yalnızca yağmurlara gebe
Yalnızca ıslanmaya mahkum ve yalnızca
dilinde ki çay yanığına çilek tadı katan
aromatik küfürlere bağımlı halde.
Ben, kendim ve acılarım bu yıkık şehrin içinde
Ölesiye aciz ölesiye fakir ölesiye viran
Ölesiye de razı,
Sadece sessizlik bana en büyük hediye.
Kayıt Tarihi : 12.3.2018 18:20:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Kahraman Hakyemez](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/03/12/sehre-aciz-agrilar.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!