Şehr'i İstanbul
ŞEHR-İ İSTANBUL
On sekiz yaşında tahta oturdun
Kocaman gemileri hep karadan yürüttün.
Peygamberimizin hadisine mahzar oldun
Rahmetler olsun sana padişahım,
Senden sonra İstanbul’da hür yaşarım
Tarih; bin dört yüz elli üç diye yazmıştır deftere
Yirmi bir yaşında askeriyle ulaşmıştır zafere
İsmini kazımıştır altın harflerle tarihe
Rahmetler olsun sana padişahım,
Senden sonra İstanbul’da hür yaşarım
Asıl amaç; İstanbul’u yazmaktı şiirime,
Fatih Sultan’ı anmadan geçmek yakışırmıydı bize?
Nasıl da getirmişti, Bizans ordusunu dize
Dinleyin dostlar; İstanbul’u az da olsa anlatayım sizlere:
Sağında durur yemyeşil Çamlıca Tepesi,
İnsanları serinletir ağaçların gölgesi,
Ne güzel olur Sultan Ahmet’te ezan sesi,
Efsanelere konu olmuş Üsküdar Kız Kulesi.
Bir tarafın Avrupa, diğer yanın Anadolu
Tekirdağ’ı İstanbul’a bağlar Boğaz köprüsünün yolu
Müslüman’ı, Hıristiyan’ı, Yahudi, Rum’u
Fetihten sonra bu şehirse huzur buldu.
Kuzeyinde durur hırçın Karadeniz’i
Seni ikiye böler Marmara’nın denizi,
Sağında Beykoz’u, solunda İstinye’si
Depremle ilgilidir Kandilli Rasathanesi.
Boğaza asılan bir incidir Fatih Sultan Mehmet Köprüsü
Her gün binlerce insan bu köprünün yolcusu
Yüce Allah bahşetmiş bizlere bu güzel süsü
Kardeşçe yaşamalı bu şehirde Lazı, Çerkezi. Kürdü
Gemilere yol gösterir Rumeli Feneri
Boylu boyunca uzanmış yatıyor, Yuşa Hazretleri.
Ah..ah! Birde olmasa bu yüksek gök delenleri
Eğlencesiyle meşhurdur Taksim İstiklal geceleri.
Güzel yurdumun en büyük şehri oldun,
Uçsuz bucaksız topraklarda taş binalarla doldun.
Fakir fukaranın umudu, zenginin kulu oldun.
Söyle bana ey İstanbul; kimlere mezar oldun?
Uçakların gürültüsü Yeşilköy’ü kaplar,
Trenlerinin düdüğü, gönlümde yaralar açar.
Bu ezanların sesi kalbime huzur saçar,
Söyle bana ey İstanbul; gidenler seni niye arar?
İskelelerinde vapurların dumanı tüter,
Yıldız parkı, Belgrat ormanında bülbüller öter,
Ortasında büyük gemiler süzülüp gider
Söyle bana ey İstanbul; trafik derdin ne zaman biter?
Topkapı semtin kale surlarıyla çevrili,
Galata köprüsünde balık ekmek yemeli.
Zamanın varsa Çemberli taş’ı görmeli,
Halı almak için Sultan Ahmet’e gitmeli.
Fatih ilçesi camilerle doludur,
Mubarek Eyüp Sultan şehitlerle uludur.
Galata köprüsü Beyoğlu’nun süsüdür,
Lale ise İstanbul’un vazgeçilmez gülüdür.
Kutsal Ramazan ayı gelince İstanbul şenlenir,
Minareler mahyalarla süslenir.
Mevlit-i şeriflere dualarda eklenir
Bir sonraki Ramazan sabırsızlıkla beklenir.
Meşhurdur Kanlıca’nın yoğurdu
Rumeli Kavağı Telli Babanın yurdu
Kar yağınca kapanır Arnavutköy’ün yolu
Seni kirletenin kırılsın kanadı kolu.
Ramazan ayında yemek veren çok olur,
Meydanlarında büyük çadırlar kurulur,
Minarelerinden iftar vakti okunur,
Fakir, fukara, garip, gureba buradan karnını doyurur.
Dinimizde kutsaldır Hırka-i Şerif’i öpmek,
Huzur verir insana, Eyüp Sultan’da dua etmek.
Edirnekapı Şehitliği, Ayasofya’ya gitmek,
Bir başkadır Çamlıca’dan İstanbul’u seyretmek.
Habib der ki; İstanbul’u az da olsa döktüm dizelere
Dua edelim Fatih Sultan Mehmet’e
Sahip çıkalım tarihine, denizine, yeşiline
Şiirime dinlediğiniz için çok teşekkür ederim sizlere.
HABİB GEDİK
Habib GedikKayıt Tarihi : 23.4.2006 12:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)