İsanbul!
Ne destanlar yeter seni anlatmaya,
Ne savaşlar yeter seni almaya.
Padişahlar, vezirler, köleler saklamışsın,
Derin zindan zamanlarında.
İstanbul!
Peri kızlarının memleketi!
Ne zamandır sığdın şiirlere?
Gözlere sığmayan güzelliğini,
Ne zaman sergilendin şu gezegene?
İstanbul!
Uğruna bilmem kaç kelle feda olmuş,
Yağlı yollar icat edilmiş,
Sene bindörtyüzelliüç olmuş,
Eski çağ bitmiş, yenisi başlamış!
İstanbul!
Ey hayat-ı diyarım!
Seneler evvelinden siyah beyazken geçmişin,
Ne şekillere, renklere boyamışsın geleceğini!
Tertemiz yüzünü padişah soytarısına,
Mis kokulu havanı egzoz dumanına,
Berrak suyunu pis mundara,
Sade sokaklarını tenhalara çevirtmişsin!
İstanbul!
Kimler için bu yapılar?
Köşkler, saraylar, mabetler...
Kapış kapış edilirken her karış toprağın,
Ağır mı geldi üstüste betonların?
'Bana sadelik yaraşır!
Fazlası haram gelir! ' deyip yıktırdın.
İstanbul!
Neydi kalplere çeken seni?
Nerede gizemin?
Bir boğaz manzaran mı?
Camilerin mi ihtişamıyla, kubbeleriyle?
Sarayların mı endamı eserleriyle?
Yoksa ahşap evlerin mi sade huzuruyla?
Göçebe gibi kendine çektin yetmişiki ırktan milleti.
Yerleşik hayatta çamuruna buladın,
Göğe yükselttin önde gidenleri...
İstanbul!
Sigarayı bile yasaklamışken kahvehanelerinde,
Bu kadar dumanda boğulmadın mı?
'Her yerde kitap okunacak! ' derken
Diskolarını da kumarhanelerini de demedin mi?
İstanbul!
Sana gelirken deliye dönen sultansa,
Sendeyken mukayet olan var mı aklına?
Sen gülerken etrafına saflığınla,
Ağlayanları görmedin mi karanlığında?
İstanbul!
Hangi şiirlere sığdın?
Hangi sözlere sığındın?
Kıt-aları bir tutan şehir!
Bir milim kaymazsın özünden,
'Eski toprağım ben! ' diyen sözünde!
İstanbul!
Seni yaşamasını bilenlere sor!
Taşın mı altın?
Güzelliğin mi yek?
Söyle de bilek!
Yürek bir söz bir,
'Adı İstabul İstanbol'un! ' diyek!
İstanbul!
Osmanlı'nın son fethi!
Bir adımın ilk izi,
Sultan-ı Fatih'in baş kenti,
Evrenin şehr-i şiiri...
İstanbul!
Sana şiir yazmayan şair değil,
Sana dizelenmeyen şiir değil,
Sıradan sayılır sensiz beyit,
Bir ilhamdır sana bu şehit!
İstanbul!
Dünyanın gözbebeği, odak merkezi,
Türk'ün gurur meselesi...
Hayalin gerçek yüzlü şehri,
Şarkılarımın buğulu sesi...
İstanbul!
Bir narayla coşarsın,
Heybetinle göğsünü kabartırsın.
Sel olur ağlarsın pamuk gözlerle,
Bir toz bulutu olur aklımı karıştırısın!
İstanbul!
Sen benim İstanbul adlı şiirimsin.
Bir kelimeyle başlayıp, sonu gelmeyensin.
İstanbul!
Sen benim kaybettiğim sevgi,
Sen benim değil,
Âlemin sevdiğisin!
Kayıt Tarihi : 15.4.2006 19:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (3)