Bir yer var hayallerimin ufkunda,
Aş olur açlara, mekân olur aşıklara,
Öyle ya altın derlerdi taşına toprağına.
Ah İstanbul! Kandım ya ben de sana...
Hoşuna gidiyor değil mi?
Yorgun medetlerini arayanlar sahil kenarında,
İltifatlarla dolu hayran bakışlar Haydar Paşa Garı'nda,
Yaradan'a yakaranlar Sultan Ahmet safında, Ayasofyanda.
Geldim işte İstanbul!
Güvercinlerinin kanatlarına taktım umutlarımı,
Bir damla gözyaşımla kapattım hatıraları,
Gelirken de köyüme gömdüm Leylamı.
Boğaz vapularında hangi dertleri taşıyorsun İstanbul?
Türbelerinden taşan hangi duaları Allah katına ulaştırıyorsun?
Hangi yetimleri soğuk betonlarında avutuyorsun?
Mübarek Ramazanlarda kurduğun sofranda kimleri doyuruyorsun?
İstanbul, sen de mi ağlıyorsun? ...
Kız kulesindeki güzel kız öldü diye mi bu yakarış?
Üzdümüseni Topkapı Haremindeki yasak bir bakış?
Kıskandırdı mı yoksa Galata'dan son atlayış?
Be hey İstanbul! ...
Gül kokan aşıkların şehri,
Yanıp tutuşan gönüllerin alevi,
Umutların köprüden atıldığı şehir...
Koca İstanbul!
Kanadı kırık sevgileri,
Tükenmiş gelecekleri kucaklayan şehir...
Niceleri kaldı, niceleri gitti,
Sen hep sularında boğdun yokluğu, sefilliği.
Özledim hani o tatlı macunlarını, renkli balonlarını,
Dünyaya meydan okurcasına dönen topaçlarını,
Sokaklarında ip atlayan, kırmızı çoraplı, saf kızlarını.
Hayallerimi koşturdum yokuşlarından aşağı.
Kız kulesi eskisi gibi parlamıyor İstanbul!
Yolunu kaybeden hayatları toplamış kapısında.
Hüzün dolmuş çukurlarına yağmur yerine.
Kimiarıyorsun İstanbul?
İşte ya yüreğim ellerinde...
Kayıt Tarihi : 22.4.2006 16:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!