ŞEHR – i ADIYAMAN’IM Şiiri - Feride Bektaş

Feride Bektaş
222

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

ŞEHR – i ADIYAMAN’IM

ŞEHR –İ ADIYAMAN’IM

Bir kolun güneşin doğduğu yer Anadolu’da,
Bir kollun bol oksijenli Toroslar da,
Hayat bulursun Fırat, Dicle sularında
Hititler', Pers, Roma, Asurlar ve Commagene Krallığı
Nice İmparatorlar saltanat sürdü toprağında
Uygarlığın beşiğisin ŞEHR –İ ADIYAMAN’IM

Derin kayaların, oyuk volkanik sığınıkların,
Vadilerin, kat kat kuyuların, yer altı şehirlerin,
Değirmen taşı misali dönüp Pirin Mağaraların
Demir kalen,Haydaran kabartmaların,
Dünyayı taşır Cendere ve Göksu köprün
Daha neler neler…
Hangi birin sığdırayım üç beş mısra şiire
Sen dünüm, bugünüm yarınımsın,
Büyük Adıyaman’ım, Asil Adıyaman’ım

Uyanır asırlık uykusundan,
Anka kuşu; KARAKUŞ
Çıka gelir,
Ebruli bahçelerinde…..
Esrarlı sesler yankılanır,
Yaşlı kayalar hikâyeler anlatır her öğün
Masal kahramanları, çıka gelir bir bir
Bura da bir başka doğar, her yeni gün,
Her şafak söküşünde bir başka can bulur efsaneler,
Burası düşler ülkesi ŞEHR –İ ADIYAMAN’IM ….

Eskisaray’ım Çınar ağacın hala durur dipdiri.
Dalların kimsesiz kuşların yuvası,
Gölgen bikeslerin duldası,
Şehrimin merkezidir o asırlık Çınar Camisi.

Adıyaman’ımın dört yanı evliya enbiya türbesi,
Ali dağ’da Mashmut Ensari,Akdağ’da Ulubaba,
Ovada Ebuzer Gaffari,,Zey,Hacı Yusuf daha nicesi…
Sılamı bekleyen koruyan ulu erenler,
Bayrak gibi mukaddestir HISN-I MANSUR KALESİ.

Selam edin Çırçır pınara, selam verin sıtma pınarına,
Ne çok taşıdılar sırtlarında çocukluğumu,
Deniz feneri gibi hep gösterdiler yolumu.
“Hacı Ahmet’in düzü,Kürt’ün gelini,Nemrutun Kızı “,
Türkülerin dizi dizi…..

Nasıl unutulur cıvılı cıvıl Marul bahçeleri,
Karpuz çatlatan Gürlevik’i,süt kokuluy Kırkgözü,
Ya çıngırakçıların BOYAM ŞERBETİNE ne demeli?
“Bir bardağ için canınıza gan (kan) olsun BABO “ diyişini.

Nemrut dağıdır sekizinci harika,
Zirveye doğru doğan GÜNEŞ “VUSLATI”,
Batan GÜNEŞ “AYRILIĞI” Anlatır…
Türk’ü,Kürt’ü Çerkez’i hep Ademin oğlu kızı.
Yetmiş iki millet sinesinde toplanır…

Gökyüzüne şahlanır petrolün yakuttan kuleleri,
Yeryüzünde mantar mantar zümrütten kuyuları,
Şehrimin tükenmez petrolü eşsiz zenginliği,
Bereket diyarı ŞEHR –İ ADIYAMAN’IM……

Kaldır başını bir kulak ver, Adıyaman’ı dinle,
Gök kubbende duyulan bu ses neyin nesi
Kab,Ulu,Musalla, Çarşı Camisin de;
“Allah ü Ekber” sedasıyla, arş ü ala inliyor,
Kurt kuş,her can bu İlahi sesi dinliyor….

Bir nine torununa anlatmakta tarihi;
Esaretten esarete… Cepheden cepheye koşan
Mehmetçiklerimizi anlatır;
Ve ardından öyle bir off! Çeker ki;
İsimsiz şehitleremi üzülür,
Gazilerle, miğfersiz erlerlemi ÖVÜNÜR,
Sevinçmi hüzünmü kestirmek mümkün değil,
Nine “bu ne iştir gülerken ağlarsın? ”
“Oğul ben ağlamayım da kimler ağlasın?
Neden şu vatan toprağımız da;
ŞEHİT KANI KURUMAZ Kİ?
………………………………..
Can oğul Canım oğul,
Şairimiz Mithat Cemal Kuntay çok eyi demiş has demiş
“BAYRAĞI BAYRAK YAPAN ÜSTÜNDEKİ KANDIR,
TOPRAK EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR'..
Şükürler olsun oğul şükürler;
Bayrağımız da var, Vatanımız da,
Uğrunda ölecek canımız da ….
Ebetten ezele ADIYAMAN’IMIZ da VAR.

RUMUZ; ÇALIKUŞU….

Feride Bektaş
Kayıt Tarihi : 8.12.2009 12:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Feride Bektaş