Şehit mi Olacağım Acaba-Hikaye

Menekşe Gülay
848

ŞİİR


27

TAKİPÇİ

Şehit mi Olacağım Acaba-Hikaye

Sonbahar artık kendini göstermeye başlamıştı. Altın sarısı yapraklar bir bir yerlere düşüyordu.
Güneş bulutların arkasında bir gizleniyor bir ortaya çıkıyordu. Ama yaz gibi ısıtamıyordu insanları. Akşam ezanı okunuyordu. Hava da soğumaya başlamıştı. Ezan sesini duyanlar bir bir camiye, namazlarını kılmak için gidiyorlardı. Namaz bittikten sonra yüzlerinde bir rahatlık huzurla camiden uzaklaşmaya başladılar.

Ahmet bey de camiden çıkmış evin yolunu tutmuştu. Hava soğuktu ama üşümüyordu. Parka uğrayıp bir sigara içip öyle eve gitmeyi düşündü. Parkın kapısından içeri girdi. Bir banka oturdu sigara pakedini çıkardı. O sırada kulağına bir ses geldi.
-Allah Allah kedi sesine benziyor nerden geliyor demesine kalmadan bir bebek ağlaması duydu. Sigara pakedini aceleyle cebine koydu. Sesin geldiği yere doğru gitti. Ses bir bankın üzerinde bulunan sepetten geliyordu.
-Hayret bu da ne böyle diyerek sepetin örtüsünü kaldırdı. Bir de ne görsün içinde yeni doğmuş bir bebek hiç durmadan ağlıyor.
-Ne yapacağım bunu şimdi? neyse bir eve gideyim Sevim ne derse onu yaparım diye düşündü.
Sevim eşiydi. Evleneli 25 yıl olmuştu. O kadar dua ettikleri halde çocuk sahibi olamamışlardı. Herzaman çocuklara olan özlemleriyle geçmişti koca yirmibeş yıl.

Evin kapısına gelmişti. Babasından kalma iki katlı bahçeli bir ev de oturuyorlardı. Zile nasıl bastığını bilemedi. Kapı hızla açıldı.
-Ne oldu elin zilde kaldı.
-Gir hanım içeri çabuk.
-Hayrola ne var? Elinde ki o sepette ne?
-Dur bir nefes alayım anlatacağım sana, der demez bebek sesi salona yayıldı.
-Aaaa bu da ne?
-Parka bırakmışlar Sevim, ne yapalım diye sana sormaya geldim.
-Ne tatlı bir şey bu. Açtır bu Ahmet koş git süt al. Bir de çocuk bezi.
-Çocuk bezini nasıl alırım bakkal demez mi bu ne için diye.
-Tamam tamam ben evden birşeyler bulurum.
Alelacele bakkaldan süt alıp geldi Ahmet bey.
Komşu, çocuğunun biberonunu unutmuştu bugün Sevim hanım da.. Hemen önce bebeğin altını değiştirdi. Arkadan da sütü ılıtıp çocuğa verdi. Bebek öyle acıkmıştı ki çabuk çabuk içti sütü ve uykuya daldı. Sevim hanım koltuğa yer yapıp bebeği yatırdı.
-Eeee Ahmet ne yapacağız?
Bir yandan da sepetin içinde ne var ne yok diye araştırıyordu.
- -Ahmet bak bir mektup buldum.
-Oku çabuk.
-Mektupta şöyle yazıyordu.
'' Kim bulursa oğlumu polise teslim etmesin. Çocuk yuvalarında büyümesini istemiyorum Ayhan'ın. Allah aşkına büyütün ve ben den hiç bahsetmeyin. Çünki çok az ömrüm kaldı. Bugün doktordan öğrendim. Kimim kimsem yok. Bir ay önce de kocamı kaybettim. Anlayacağınız gibi, Ayhan'ın da kimsesi yok. Dilerim yavrum hayırsever bir aileye düşer diyordu kadın.
-Ahmet bey telaşa düştü. ne yapacağız Sevim.
-Allahın bir lutfu bu bize. Senelerdir evlat hasretiyle yanıyoruz. Öyle değil mi? Evi isteyenler vardı ya hemen satalım. Başka şehre gidelim yavrumuzu orda büyütelim.

Senelerdir evi isteyen vardı. Yıkıp yerine iş yeri yapacaktı. Güzel bir paraya evi satıp İstanbul'a yerleştiler. Ne de olsa istanbul büyük şehirdi. Kimse kimseye karışmaz evlatlarını da gül gibi büyütürlerdi. Halice yakın bir ev ve dükkan aldılar. Ahmet bey bakkal dükkanında harıl harıl çalışıyor tek çocuklarının geleceği için uğraşıyordu.
Ayhan gittikçe büyüyor artık okula gitmek için hazırlıklar yapılıyordu. İlk, orta, lise derken üniversite çağlarına gelmişti. Yakışıklı bir delikanlı olmuştu. Anasına babasına çok düşkün, dizlerinin dibinden ayrılmazdı hiçbirzaman.
Ahmet bey ve Sevim hanım herzaman Allaha dua ederlerdi. Böyle hayırlı bir çocuğu bize nasip etti Rabbim diye.

Ayhan'ın üniversite yılları başarıyla geçmişti. İkinci sinıftayken tanıştığı Melda ile delice bibirlerini seviyorlardı. Artık ailesiyle konuşup evlenmek istiyordu. Bir akşam yemekten sonra,
-Anne, baba oturun sizlerle konuşacaklarım var.
Hayretle anne ve babası koltuğa ilişip Ayhan'ın anlatacaklarını dinlemeye başladılar.
-Ben bir karar aldım ve evlenmeyi düşünüyorum. Ne diyorsunuz?
Anne, baba şaşkındı. Çünki onlar için acele bir karardı. Babası söze atıldı.
-Ayhan oğlum. Daha üniversite bitmedi. Üstelik daha bir işe de yerleşmedin. Önce askerliğini yap. Geldiğinde güzel bir iş bul sonra tabii evleneceksin.
-Baba bir ay sonra diplomamı alıyorum. Önce gidip isteyelim. Nişanlanır askere giderim. Ne diyorsunuz?
Birşey diyememişti babası.
-Peki oğlum öyle yapalım.
Ayhan ve Melda diplomalarını almışlardı. İkisi de avukattı artık.
-Seni bu akşam istemeye geleceğiz Melda.. Ailene haber ver.
-Tamam canım. Ailemin haberi var zaten. Buyrun.
Sevinçle evine gitmişti Ayhan.
-Hadi baba bu akşam istiyoruz Melda'yı. Haber verdim buyrun diyorlar.
-Peki oğlum hazırlanıp çıkalım. Giderken de adet neyse onları alalım. Bir de sizin başarılarınızı iki aile olarak kutlarız diyordu Ahmet Bey.
Harika bir çiçek ve çukulata almışlardı. Ayhan çok heyecanlıydı. Melda'nın kapısına geldiğinde heyecanı bir kat daha artmıştı. Zile bastı. Kapı açıldı.
kapıyı açan Melda'nın kız kardeşiydi.
-Buyrun efendim. Ben Selda. Hoşgeldiniz.
Hoşbulduk diyerek içeri girmişlerdi. Gerçekten iyi bir aileye benziyor diye düşünüyordu Ahmet bey. Sohbet güzel başlamıştı. Kahveler içilmişti.
-Efendim gelmemizin sebebi, oğlum Ayhan'la kızınız Melda anlaşmışlar evlenmeye karar vermişler. Bizlere de güzel kızımızı istemek kalıyor. Allahın emri peygamberin kavliyle kızınızı oğlum Ayhan'a istiyorum.
Melda'nın babası Servet bey cevapladı hemen,
-Oğlunuz Ayhan bundan sonra benim de oğlumdur. Hayırlı olsun ve mutlu olsunlar.
Söz kesilip ikramlar başlamıştı. Aileler de birbirlerine öyle kaynaşmıştı ki sanki kırk yıllık ahbaptılar. Gece güzel geçmişti. Eve gelip kendilerini yorgunlukla koltuğa atmışlardı. Annesi
-Oğlum gelinimi çok sevdim. Aferin tam sana yakışan bir kız seçmişsin.
Askerden geldikten sonra baban sana bir büro açar Melda ile birlikte çalışırsınız.
-Tamam annem, çok mutluyum sevdiğim biriyle evleneceğim
diye çığlıklar atıyor odanın bir köşesinden bir köşesine koşuyordu.
-Oğlum başım döndü vallahi otur artık.
-Tamam anneciğim, sen ne dedin de ben yapmadım deyip, annesinin yanağına kocaman bir öpücük kondurdu.
Melda nişan hazırlıklarına başlamıştı bile, söz kesileli iki hafta olmuştu.
Daha erken diyordu Ayhan'ın annesi babası.

Aradan bir hafta daha geçmişti ki nişanı haber verdiler Ayhan'a. Sevim hanım kapalıçarşıya nezaman gitse gelinime diye birşeyler alırdı. Nişan bohçası bile hazırdı. Ahmet bey herzaman takdir ederdi eşini. Nişan Melda'nın babasının tuttuğu deniz kenarında bir restorantta olacaktı. Ayhan arabaya anne ve babasını alarak boğazda nişanın yapılacağı yere doğru
hareket etti. Yaz ayı olduğu için beyaz bir takım ve içine de ipekten uçuk sarı bir gömlek giymişti. Mutluluk gözlerinden okunuyordu. Biraz sonra restauranttan içeri girdiler. Daha kimse gelmemişti. Ayhan Melda'nın yerini sorup yanına, ailesi de gelenleri karşılamak için kapıda beklemeye başladılar.

Salon tıklım tıklım olmuştu. Biraz sonra nişan töreni başlayacaktı. Harika bir müzikle Ayhan ve Melda geliyordu işte. Nişanı kızın dayısı takacaktı. Ailenin en yaşlısı oydu. Önce güzel bir konuşma sonra yüzükler takıldı. Güzel bir Tangoyla dansa başladılar. Sonra yemek servisi ve beş katlı bir pasta. Tek kelimeyle harika bir geceydi. Ayhan ve Melda kelebekler gibi uçuyorlardı.

Aradan iki ay geçmişti. Ayhan Melda'ya
-Ne dersin askere gitmeden önce evlenelim mi?
-Peki nerde oturacağız?
-Ben gidince annemler yalnız kalacak. Onların yanında kalırsın. Geldiğimde de bir an önce işlerimi ayarlar ayrı eve çıkarız. Ne diyorsun Melda?
-Bilmem. Sen bilirsin.
-Zaten kısa askerlik yapacağım. Altı ayda gelirim.
-Peki canım senin dediğin gibi olsun.
Ayhan bu fikrini ailesine söyledi. Babası,
-Oğlum biz ne desek yine bildiğinden şaşmayacaksın. Nasıl istiyorsanız öyle yapalım.

Düğünleri harika olmuştu. Ahmet beyin aldığı büroda, Ayhan ve Melda çalışmaya başlamışlardı. Bir gün postacının getirdiği mektuptan Ayhan'ın askere çağırıldığını öğrendiler. Bir ay sonra askere gidecekti Ayhan.
Zaman gelmişti davul zurnayla uğurlanıyordu. Askerliğini Ankara'da teğmen olarak yapacaktı.
-Melda sen den ayrılmak çok zor. Öpüp öpüp duruyordu karısını. Bir yandan da anne ve babasına sarılıyordu. Ankara uzak değil diye sevdiklerine moral veriyordu.

İki ay bitmiş Şırnağa yolluyorlardı Ayhan'ı. İki günlük iznini ailesiyle geçirmek için otobüse binip İstanbul'a gidecekti. Yolda çok özlediği eşini, annesini, babasını düşünüyordu. Bir den uykuya daldı. Postacı kapılarını çalıyordu. Kapı açıldı annesi çıktı.
-Telgraf var teyze.
-Nerden oğlum?
-Şırnak'tan
O sırada Melda kapıda belirdi. Aceleyle telgrafı açtı. Açmasıyla düştü bayıldı. Annesi yere düşen telgrafı aldı.
Oğlunuz terörle mücadele verirken şehit düşmüştür diye yazıyordu.
Birden uyandı.
-Allah Allah rüyaymış. şehit mi olacağım acaba. Bana malum mu oldu diye düşündü. Allah ne yazdıysa o olur. Vatanım için canım feda.
İstanbul'a az kalmıştı. Bir an önce gelsek çok özledim ailemi.

Ayhan kapıyı çalıyordu. kapıyı Melda açmıştı. Bir sarılış nerdeyse ikisi de yere yuvarlanacaktı. Annesi de gülmekten kırılıyordu.
-Dur babana telefon açayım da gelsin.
Babası da koşarak geldi. Daha kapı açılır açılmaz sarıldı oğluna.
-Sen zayıfladın mı oğlum.
-Yok babaaa kilo bile aldım.
Herkes mutluydu.
-Sana müjdem var Ayhan, ben hamileyim.
-Neee baba mı oluyorum harika bir duygu bu. Sarılıp Melda'yı uzun uzun öptü.

İki gün çabuk geçmişti. Şırnakta birliğine gittiğinde bir telaş vardı.
-Ne var yüzbaşım
-Dağlarda kıstırmışlar terörüstleri, birlik yolluyoruz. Sen yeni geldin bugün dinlen de.. bu böyle olmayacak.
-Haklısınız efendim.
Ranzasına oturdu Ayhan, kağıt kalemi çıkardı. Yazmaya başladı.
Canım annem, canım babam,
Öncelikle sizleri çok seviyorum. Hatta canımdan bile çok. Askere gitmeden evvel masanın üzerinde unutulmuş bir kutu gördüm. Sizler de yoktunuz evde. meraktan açtım. Senin günlüğün vardı anne, benim evlatlık olduğumu günlüğünden öğrendim. Ama inan önemli değil canımsınız benim. Çok sevdiğim anne ve babamsınız. Bak ben de baba oluyorum. Öyle sevinçliyim ki. Anacığım, rüyamda şehit olduğumu gördüm. vatanım için şehit olursam sakın üzülme olur mu. Oğlum olursa benim ismimi verin. Kendi oğlunuz gibi çok sevin onu da.. Sizleri çok seviyorum. Melda size emanet. Ona da kendi kızınız gibi sahip çıkın. Gözüm arkada kalmasın. Melda'yı çok sevdim. Ölsem de ruhum hep onunla olacak. Hepinizi çok seviyorum. Allaha emanet olun.
Kağıdı zarfa koyup çantasına sakladı.
Aradan bir hafta geçmişti. Komutanı Ayhan'ı çağırdı.
-Ayhan yarın teröristleri yakalamak için hazırlanın, sabah erken yola çıkacaksınız.
-Tamam komutanım. Siz den ricam, ben şehit olursam bu mektubu aileme yollayın lütfen.
-Aklın kalmasın birşey olmadan döneceksiniz inşallah.
Ertesi gün, gün ağarmadan yola çıkııldı. Büyük bir mücadele başlamıştı. Bombalar patlıyor silahlar hiç susmuyordu. Bir bomba Ayhan'ın yakınına düştü. Aniden arkadaşı onu olanca kuvvetiyle ileri fırlattı. Ne olduğunu anlamadan düştüğü yerden kalktı. Bir baktı ki arkadaşı kanlar içinde yatıyor.
Ali hayatını kurtarmıştı onun. Hemen sedyeyle taşıyıp askeri hastaneye yetiştirdiler yaralı askeri.
Birliğine dön emri verildi. Askeriyeye döndüler. Komutanı,
-Ayhan senin öldüğün haberi geldi askeriyeye, ben de mektubu dün postaladım annene.
-Ne yaptınız efendim. mahvolacaklar şimdi. Aslında ben ölecektim Ali onbaşı beni uzağa fırlattı. Benim yerime o şehit oldu
diyor gözlerinin yaşını durduramıyordu.
Hemen posta gitmeden evi aradı ve olanları anlattı. Çok iyi olduğunu bir ay sonra yanlarında olacağını söyledi.

Bir ayda çabuk geçmiş terhis olmuştu. Telefonda geliyorum anne sevdiğim yemekleri yapın diyordu. Evde bir bayram havası esiyordu. Herkes mutluydu. Anne, baba, mektubu almamış gibi davranıyor. Ayhan ise yazdıklarını mutluluktan çoktan unutmuştu. Güzel, harika günler onları bekliyordu artık.

Menekşe Gülay
Kayıt Tarihi : 4.11.2007 21:21:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ümüt Güngör
    Ümüt Güngör

    Yüreğinize sağlık Menekşe hanım güzel vede çok duygulu bir hikaye bu gerçekten.Allah tüm şehitlerimize ramhet eylesin mekanları cennet olsun.
    Mevlam kederli ailelerinin yar ve yardımcısı olsun.Kahraman Mehmetciklerimiz hain eşkikaya şehitlerimizin cevabını soracaktır soruyorda zaten.Tebrikler vede saygılar Allaha emanet olunuz ümüt güngör



    Şehidim Hesabını Sormaz İsek Darılır

    Bu güzel sevdamızı vermeyiz uykulara,
    Yürekleri açtık hep vatandan duygulara,
    Onun için razıyım işkence sorgulara,
    Şehidim hesabını sormaz isek darılır.

    Yüreğimiz vatana ezelden sevdalıdır,
    Sevmeyen tüm illetle her türlü kavgalıdır,
    Müslüman Türk çocuğu bayrağa sevdalıdır,
    Şehidim hesabını sormaz isek darılır.

    Her toprak çiçek açmaz içinde kanı yoksa,
    Vatan vatan olamaz şehit gazisi yoksa,
    Boşverin birileri bu davada hiç yoksa,
    Şehidim hesabını sormaz isek darılır.

    Türkiyem cennet ilim keserim sussa dilim,
    Hak yolda koşmaz ise ne gerek ayak elim,
    Gençliğime lazımdır her türlü bilim ilim,
    Şehidim hesabını sormaz isek darılır.

    Dağda yiğit gezmeli itlerin ne işi var,
    Mutlaka çekeceğiz bunlarında fişi var,
    Ağzında kırılacak azı köpek dişi var,
    Şehidim hesabını sormaz isek darılır.

    Unutmadık biz asla Dağlıca Aktütün'ü,
    Helal ettirmek gerek annenin ak sütünü,
    Çoğu şehit olduda yapılmadı düğünü,
    Şehidim hesabını sormaz isek darılır.

    Şırnak Bingöl kırsalı mayınlar döşediler,
    Mehmedim'i görünce altına iş......diler,
    Yandaşları ortadan usulca çekildiler,
    Şehidim hesabını sormaz isek darılır.

    Yavrusunu sevmeden kara toprakta kaldı,
    Dediler yavrusuna baban askerde kaldı,
    Yaradanım inşallah onu cennete aldı,
    Şehidim hesabını sorma isek darılır.

    Ağlamayın anneler mertebesi yüksekte,
    Vatanım bahtiyardır bizler şehit düşsekte,
    Onun için fadadır damarımız söksekte,
    Şehidim hesabını sormaz isek darılır.

    Dinlemeyin leşleri şeytan olmuş eşleri,
    Mehmedim'in kanıyla kaplanmış pis döşleri,
    Bu itlerin her zaman sürülecek peşleri,
    Şehidim hesabını sormaz isek darılır.

    Onu şehit edenler bolşevik bozmasıdır,
    Yahudinin soyunun bir nevi kopyasıdır,
    Elindeki silahlar nazinin kazmasıdır,
    Şehidim hesabını sormaz isek darılır.

    Serdengeçtim susmuyor hiç sesini kısmıyor,
    İtlerin tehdidine aldırış eylemiyor,
    Etrafları sarıldı Mehmedim hız kesmiyor,
    Şehidim hesabını sormaz isek darılır.

    Ümüt Güngör




    (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Menekşe Gülay