Şu ardıç ağacını görüyormusunuz?
Bir gün, eğer bir gün
Şehit düşersem asker ocaklarında
Eğer bir gün vurulursam, şehit olursam
Omuzlara alınmış köyüme girersem
İşte, beni tam oraya gömün
Mezarı öyle bir yerine kazın ki
Ardıç gölge olsun yakıcı güneşte
Bir bardak su versin
Terimi silsin, tozumu silsin
Parkamdan, postalımdan akan kanımı silsin
Mezarı öyle bir yerine kazın ki ardıcın
Gecenin alaca karanlığında
Gökyüzünde yıldızları seyrederken
Hilal gözümü kamaştırsın
Beni o ardıç ağacının yanına gömün
Belki gün gelir baykuş konar ardıca
Yaklaşmama izin vermeyen
Benden hep kaçan, korkan bir baykuş
Bakarsınız geceleri ardıç’ta tüner
Ötüşünün soğuk yankılarında kendime getirir
Yalnızlığımı paylaşır
Beni o baykuşlu ardıç ağacının yanına gömün
Her varlığın bir aşkı vardır
Öyle değil mi?
Baykuş’ta sevdalı, o da aşık
Baykuş’un aşkı
Belki soğuk toprağa düşen canlar
Belki şu omuzlarda gelen tabut
Belki ardıç, belki de ben
Beni o ardıç ağacının yanına gömün
Anamın ağıtları arasında
Köyümden yükselen ezan sesiyle
Omuzlara alınıp kabre giderken
Hilallere sarın beni
Ve marşlar söyleyin bir ağızdan
“Çırpınırdı şehidim bakıp Türk’ün bayrağına”
Ardımdan ağlanmasın sakın
Size söz giderken
Göreceksiniz el sallayacağım tabuttan
Size söz
Marşlar söyleyeceğim omuzlardan
Beni o ardıç ağacının yanına gömün
Soğuk toprağa bırakırken bedeni
Bayrağımı üzerime serin yorganım olsun
Toprak atarken mezara
İncitmez, can yakmaz
Bedene düşen toprak
Varsayın yağmur yağıyormuş
Toprak damlalarında ıslanmak
Gün ışıgı yavaş yavaş kararacakmış
Varsın kararsın
Bak ne güzel kokmaya başladı toprak
12 Temmuz 1999
ANKARA
Kayıt Tarihi : 31.3.2010 23:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!