Tarih seni nasıl anlatsın
Bu cesareti kendinde bulur mu
Bilmem, sen tarihi yazıyorsun.
Çünkü sen hala yaşıyorsun.
Hem de nice tarihçileri, toprak olmuş, toprağına karışmış, makberlerinde taşıyorsun.
Nice kralları, sultanları, şerefle,
şerefinle ağırladın sarayları, zindanları, köşkleri, yalıları,
göz kamaştırıcı, gönlü mest eden, rengarenk çiçeklerin, güllerin,
lalelerin arzı endam ettiği bin naz ile güzelliklerini raksettirdiği gül bahçelerinde,
gönül bahçelerinde herkese, her kesime hakettiğinden pay verdin.
Sen hiçbir zaman, hiçbir canlı varlığa haksızlık etmeden mazluma kol kanat gerdin.
Zalime haddini bildirmek için cesaretle, yüreğinle kükredin.
Ey merhamet pınarı, yüreği yananlara, yürekleri yakanlara
Damla damla hayat taşıdın.
Kıştan bahara, uyananlara,
Uyanamayıp uykuda kalanlara,
Kendini öksüz, sahipsiz sananlara.
Engin yüreğini açıp şevkatli ellerinle okşadın.
Kederi olan sana geldi.
İhtiyacı olan sana geldi senden onlara deva geldi, derman geldi.
Öyle müşfik bir tabibsin ki nazik ellerinin okşadığı her bedenin acısı diniyor.
Adeta yeniden hayata, yeni bir dünyaya dönüyor.
Yüreklerde akis bulan tesellin karşısında her sıkıntı, üzüntü, hüzün savruluyor,
Daralan ruhlar, bunalan gönüller rahatlıyor, ferahlıyor.
Her kes seni arıyor,
Sende bir şeyler arıyor, arayan aradığını buluyor,
Eli boş dönmüyor.
Bin bir kapın, bin bir penceren var.
Hepside farklı, farklı dünyalar.
Dünyalarında mevcut yeni kapılar açılmayı bekler, daha nice asırlar
Deryayı güzelliklerini, fani insanlar, hangi kalemle, nasıl, ne kadar
Kayıtlara geçer, tarihe yazar.
Edep yahu dedik! Sığındık hoşgörüne saygıyla, geldik bin kapından birine,
Selam dedik, kerem kıldı da bize hoş geldin diyerek açıldı yüzümüze.
Şehri fatihi anlatmak ne haddimize.
Sergilemiş güzelliklerini cümlemize.
Ah ne güzellikler, ne güzellikler.
Bir sevda gibi kuşanmış, masmavi bazen durgun,
Bazen esen rüzgarla
Dalga dalga kıyıya gele gide düşmüş yorgun,
Boğazla birbirine vuslata ermiş denizler,
Asırlarca ayrı düşmüş uzaktan uzağa birbirine el sallayan,
tatlı meltemlerle birbirlerine selam yollayan,
kavuşmak için fırsat kollayan, kıtaları birbirlerine bağlar.
İki köprüyle yetinmeyip az diye ağlar ağlar da göz yaşını boşaltır marmaya
Bu sesi yüreğinde duyan yiğitlerin var.
Tüp geçit yakında, hazırlan marmaray’a
Maziyi bu güne taşıyansın,
Bugünüde istikbale taşıyacaksın.
Ey şehirlerin sultanı,
Canım İstanbul
Bu necip milletle ilelebet yaşayacaksın.
Kayıt Tarihi : 22.4.2006 13:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!