Ne güzel doğuyor Güneş. Yansıttığıyla; dönüşlerinde görünür, yansıttığı cismin kendisinin.
Çünkü geceyle gündüz birbirini takibetmiyor -etse, 'boğanın boynuzlarında duruyor' yaklaşımlarının
da kökü kazınmıştı ama, gerçeklik yine kendinden gösterebilir çünkü daha fazla ilerledi kendi hali'nden.
İlerlediği kendisi, 'neden'leri 'nasıl'ları'na ise, haşa, ne haddi (!) İnanmak merak edip merakını araştırmaksa,
sonda ele geçen veriler de bir yerde, bir inanca ya da şok oluşa götürmez mi... O halde, ele geçeceklere takılmadan
ilerlemek en önemli bir iletici olmalı.Neden çünkü istek olmadan merak olmuş olabilir miydi. Şu halde,
merak ve araştırmak ile isteklerimiz arasında bir çetrefillik olasılığı en aza iner görünüyor. Burdan da,
olaylar ile isteklerimiz arasında bir bağıntı bile olmadığı ortaya çıkıyor :) çünkü halihazır, iç içeler.
Bölünseydi, bir bağıntıdan bahsedilebilirdi..bu mudur paylaşım? iç içe durumlar paylaşmaz ki, vadesi dolan entrikalar
yaşanmaz. ama burdan da şu an yaşamadığımız sonucu çıkmıyor, bu belli. Gene başa geldik bu noktada:
ne güzel doğuyor.. demek belli tarzlarda hareket edersek, uygun sonuçlara hep ulaşılabilir.
Seher vakti
eller doğmaya çalışıyor
güneş belirince
ve biz
öz be öz kendi deneyimlerimizi
mi yıkıyoruz böyle,
yeni beliren yıldız tozlarına?
Ama anlamışız
da soruyoruz.
Ne garip bir ikilem,
ikilem olmayışından ötürü:
İşte,
bunu da biliyoruz.
Yavaş yavaş iniyor günışığı,
dağıtıyor kendini dünyaya
-bir sabah daha oldu-
; insanlar inerken
yeryüzünden eriyik çekirdeğe:
'O kaçışlar niye? '
[ (derim farzımahal)
(ya da 'Bu kaçışlar niye? ', dersin ya belki)
ama soruyorsun da,
bilirsin,
ve 'farzımahal', 'öznel bir 'O'' dememle anlamlıdır bana da..]
az sonra akşamüstü çökecek -
daha çökelek olmasın geceden
- coşkum bellediğin
inançların yerine gelecek.
Halbuki gündüz gözü,
daha sakin geçirmişti vakitleri.
Hikayenin özüne in
ve di'li geçmemişi gör.
Bu ışık tamtamları
diri Mart'a öğütlüyor olmalı Siegreicher Marsch,
kendi anlamını onda ortaya çıkaracak olan Nisan'ı.
Sonra bir 'Mayıs' (ki bir Mayıs, her halikarda has) yaşanacak geceye değin,
değme gitsin...
-
Umudun kendinden ayrı tutulup bilinçsiz de olsa TANRIsalLaŞtIrIlMaSı ve uzaklara itelenmesi, onun
çok yakınımızda olduğu gerçeği görmemizi engeller. günışığından setler çekmemize gerek yok kendimize.
O setler ki, günışığı değil aslında, çünkü,yerine, yine ordan geçerek bazıları mutluluğu yakalar, bazılarıysa kederi -
bu süreci hazırlayan o bireylerin anlık duygu değişimleri olsa bile.
Şu halde ışık bilincinin oluşu'yla değil ancak, onu kendimize adaptemizle ilgili bir konu (bizlerde) ..
ne mutlu ki hislerimiz, zekamız var.
Kayıt Tarihi : 16.5.2006 10:44:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Akın Akça](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/05/16/seher-vakti-14.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!