Var edenin adıyla karanlıklar ardından
Tüm gücüyle yırtınan bir aydınlık süzmesi
Sonsuza uzanan yol, faniliğin yurdundan
Başından aşağı bir iman ve aşk cezbesi
Bir Şubat gecesinde ölümü duyduğum an
Anlamıştım; nasıl da aciz tüm kelimeler..
Nasıl da kuşatılmış çepeçevre tüm zaman
Nasıl da habersizmiş sabahımdan geceler.
Yağmur yağmur gerçeği avuç dolusu içtim
Simsiyah bir gecede göğün dudaklarından
Durdum durdum düşündüm... tekrar ve tekrar geçtim
Şuursuzca geçtiğim fikir sokaklarından
Uyandım uykulardan, doğrularla irkildim
Gerçek soğuk su gibi aktı ense kökümden
Yalancı aynalardan düşüp kırıldı bendim
Bütün geçmiş silindi, korkmaz oldum ölümden
Meğer ne kadar açmışım var olanı bilmeye
Ne kadar körmüş boşa açılmış şu gözlerim
Başlayınca kainat gözümde dirilmeye
Artık ben gerçekleri... Gerçekleri özlerim!
Bildim O'dur dünyayı kudretiyle süsleyen
O'dur deniz mavisi! O'dur güneş sarısı!
O'dur tüm mahlukatı merhametle besleyen
Yemin ederim yoktur! Yoktur ondan gayrısı.
Toprak çeşmelerinden boşandı ab-ı hayat
Sonsuzluk idrâkime dokundu neşter gibi
Öylesine sancılı, ağır bir ameliyat
Dört bir yanım kan revan, tüm şuurum harp yeri
Yıllarca karanlığa hapsolmuş dimağımda
Doğmaya çabalıyor, şu en mukaddes sabah
Ve çağlar ötesinden bir ses var kulağımda
La ilahe illallah Muhammed resulullah
Kayıt Tarihi : 12.5.2015 21:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!