Birkaç gün evvel Orhan Miroğlu’nun yeni kitabı için biraraya geldiğimiz restoranda “yıldız yağmuru” gecesini seyretmek için balkona çıktım. Şehir ansızın kaybolmuştu. Beceriksiz bir sihirbaz, yanlışlıkla Boğaz’ı, serseri vapurları, yıldızları, evlerin cılız ışıklarını, zarif minareleri, çatılarda durup dünyayı seyre dalan martıları, havada döne döne dolaşan sarhoş sayıklamalarını, her şeyi ama her şeyi yok etmişti sanki. Eski zamanlardaki gibi düet yapan sis ve vapur düdükleri de işitilmiyordu. Bir çocukluk anısı kadar tanıdık olan manzarayı yumuşak bir yorgan gibi örten sislerin ortasında öylece kalınca muazzam bir yalnızlık hissiyle ürperdim.
Nefes aldıkça kızgın kedi sesi çıkaran ciğerlerime rağmen oturup bir sigara yaktım. Bilmiyorum, belki o masalsı atmosferin çekiciliğine kapıldığımdan hayalet gibi yüzler belirdi sis bulutunun içinde. Her manada çok yakınımda olduğu halde ulaşamadığım “yabancı” insan yüzleri. İyi tanıdığımı sandığım ama düşününce iç dünyalarına nüfuz edemediğim dostlar. Sessizliğin çıtırtısıyla yırtılıveren, dalgın, esrik, kederli bakışların kimselerin göremediği karanlık kuyunun dibine doğru usul usul damladığı bir an... Kesif bir korkuyla birleşerek muhayyileyi kışkırtan hayaller... Bir de kış ortasında balkondan aşağıya sarkan şımarık, kırmızı sardunyalar... Puslu bir resmin içinde durmuş “sırlarımızın” ne kadar kıymetli olduğunu düşünüyordum. Bizi biz yapan, karakterimizi oluşturan özellikler sevdiklerimize itiraf edemediklerimizde gizliydi ama nedense onları itinayla saklamaya çalışıyor ve bu yüzden çoğu kez birbirimizi fena halde hırpalıyorduk. Loş odalarda sakladığımız hakiki benliklerimizi en çıplak haliyle gösterdiğimiz vakit sevdiklerimizi kaybetmekten korkuyor, gösteremediğimizde de “samimiyetsizlikle” itham ediliyor, bazen gerçekten de öyle davranıyorduk.
Yazar nihayetinde okunmak ister!
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta