Eli silah tutanların gidişiydi bu
Rediflerin, vay anam kur'asının.
Çalgıların da insanlar gibi
Zort zort edeni var
Zom zom gideni var
Uyandım davulun bağnazlığına
Davulun, trampetin
Gerilmiş derilerin muştusuna
Seferberlikti bu, karşı durulmaz.
Bir sesim vardı benim
Bin sesim olsa n'olacak
Çocukların sesiyle adam vurulmaz
Kim getirdi bu savaşı ekmeğin beyazlığına
Şimdilerdeki gibi anımsarım
İkiz bebeklere benzerdi ekmekler
Püren balı gibi kokardı
Biz oldum olası ekmekle doyarız da
Çocukluğum geldi aklıma.
Hep savaşlardan mı kaldı bu yoksulluk
Seferberlik derlerdi ben de bulundum içinde
Pelit, ekmek ağacı, bal ağacıydı bizim Güney'de
Çocuklar ya çok azdı, ya çok ağlamazdı
Ya da ağlamaya vakit kalmazdı.
Hastalık lekeli humma
İlaç kınakınaydı
Gitsin, gitsin de gelmesin
Çocukluğum geliyor aklıma.
Kayıt Tarihi : 21.5.2001 10:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

benim bir asam varken şavkıyıp çöllerde hançer gibi
kesip dalgalarını kızıldenizin
yani varken benim bir asam
hiç mavi serinliklere çıkmamış acıların
sancıyan yüreklerin
ağlayan annelerin
kuşatılan surların
ifşa edilen sırların kimsesi var mıydı sahi
bu kadar çok yalnız olanın bu kadar çok kimsesi olur muydu
olmaz tabi ki
olmasın benim de bir asam
tahta bir atım olmasın
anneler bu kadar çok ağlarken neye yarar ki..'
“kısa çöp uzun çöpten
hakkın alır elbette.
direnmekle kurtulmakla
barışla ben amenna.”
Bizler o günleri görmedik, ama türkülerini çokça dinledik…
Kendimi bilmeye, düşünmeye, bir şeyleri idrak etmeye başladığım yıllarda özellikle Hasan Mutlucan ve Ruhi Su’nun o Davudî sesleri hem çok hoşuma gider, hem oldukça etkiler, hem de içimi bir ürperti kaplardı.
Yine bir şeyler mi olacak?
Ne oluyoruz, savaş ihtimali mi var?
Sanki bu iki değerli sanatçımız sadece çok özel günlerde, olağanüstü günlerde, savaş ihtimalinin belirdiği günlerde veya kahramanlık günlerinde dinlenirmiş gibi, TRT Ankara Radyosu özel yayın yapardı.
Ruhi Su’nun şair yönünü bilmiyordum.
Bu vesileyle öğrenmiş oldum.
Kendi ifadeleriyle “seferberlik” yıllarını bizzat yaşamışlar. Zor yıllar olduğunu, dediğim gibi çok dinledik. Büyüklerimizin gözlerine bulutlar çöker, yüreklerinde ıstırap ve hayıflanma duygularını yeniden yaşadıklarını hisseder, seslerindeki o raşeleri, o titremeleri çok belirgin şekilde duyardık.
Ruhi Su denilince, ilk aklıma gelen, “Bilmem şu feleğin bende nesi var” türküsü olur.
Yâd ederek yine o türküyü açtım ve dinledim.
Sevgi ve saygılarımla…
Hikmet Çiftçi
26 Ocak 2014
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
TÜM YORUMLAR (5)