SEDİR
Sırtını yasladığın her an enerjisini değiştirir
Sürekli seni hareketlendirir: bir o yana bir bu yana
Yediklerin içtiklerin artık ruhunu doyuramaz,
Dönersin bir sağa bir sola…
Ruhun gençleşir, çocukluk yılların aklına getirir
Yalnız olmayasın diye,
Yine dönüp sağ yanına, sol yanın yaralı, kasların serinlik arar
İçine çekilirsin yerçekiminin en güçlü kara deliğine,
Çıksan karadelikten,
daha büyük karanlık delikler, kalsan zaten ölüsün
Sedirde elimi koyacağım yer neden yok? Çünkü artık ellerim yok!
Pis fırtına!
Fırtınalar alışığım ama bu puşt bir rüzgar…
Dut ağaçlarının taze temiz yapraklarını bile dalgalandırmadan,
Yüzüme kasırgalar estiren, ben, yani yok olan karadelikte hırsız bir çocuk,
Yakalanmışım,
bir oyuncakçı dükkanından plastik kırmızı kamyonu, daha süremeden
Yüzümde utanmanın verdiği pis bir gülümsememe… keşke yerin dibine girsem.
Sedir…
Ne kadar daha ellerimi özgür sırtında taşır ki beni?
Kaç en büyük sevgimi, her şeyimi taşır kim bilir…
Yaşamak ölmek gibi,
Her sabah doğarken ölmek gibi,
Yeniden beynimi harmanlarım, arta kalan anılarım;
Emiyorum her gün kendimi, beynimden imdat çığlıkları
Ne kadar daha insanlar beni baba gibi görecek, zamanı sayarım
Ölüm,
Ölümmüş,
Hadi oradan yalancılar!
Sizler kaç kere öldünüz?
Her gün dirilmek nedir bilmezsiniz,
İnadına ve sonsuza kadar:
“Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanaki…”
Yine yaşarım… hepinizden habersiz!
Hakan Karaduman
Hakan KaradumanKayıt Tarihi : 25.5.2025 18:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!