Bloglarımı takip eden bir arkadaş İnciraltı ile ilgili yazımı okuyunca mesaj göndermiş.
İzmir’e geldiğimde mutlaka uğrayıp göreceğim demiş.
Uyarmadı demeyin dedim, gelmek kolaydır da dönmek zordur.
Önce bir işçi geldi
Dert yandı hayat pahalılığından
Sonra bir memur
Yine aynı sıkıntıdan
Bir öğrenci bir çay içti
Veryansın etti vizelerden sınavlardan
O kadar güzel batıyor ki namussuz,
Hiçbir şey düşünemiyorsun
Ne borçlar geliyor aklına
Ne çocuğun okul aidatı.
Sanki dünya üç şey üzerine kurulmuş
Güneş, deniz, ve yakamozlar.05/04/07
Biliyorum bazen tebessüm ettiğinde dalıp gitmişken,
Mahallede yakan top oynadığımız akşamlar geliyor aklına
Kulakların çınladığında bazen, benim gibi
Sessiz sinema oynadığımız geceleri düşünüyorsun.
Ve acıktığında, sevim teyzenin salçalı ekmeğinin tadı geliyor damağına,
Arabanı sürerken yağmurlu sessiz bir günde ve yalnızsan,
Bir hayalle dans ettin mi hayalinde
Yada çıkmaz bir sokakta yürüdün mü saatlerce
Gelmeyeceğini bilerek bekledin mi ömür boyu
Ümit siz kaldın mı uykusuz gecelerinde
Bir sabah uyanıp ta güneşin doğmadığını gördün mü
İki satırı okudun mu günlerce
Gece doğmak üzere
Günün muhteşem batışıyla
Gece doğmak üzere
Yalnızlığı kederi gözyaşıyla
Gece doğmak üzere
Umutları neşeleri kavuşturmalarıyla
Gün gelir; Bir mahpusluk anı olur
Hüzün şahikadadır o gün
Ve zincirler
Ve kelepçeler
Ve duvarlar
Ve parmaklıklar
Yokluğunda bu gece
Buzdan yıldızlar
Üşüdüm yalnız
Sokaklar boş
Karanlık
Yapayalnız ben
Tanrı lütuf etti bu lutfu bilene,
En büyük görevi verdi dünyada öğretmenlere,
Bir harfe kırk yıl az
Ömür yetmez hakkınızı ödemeye….. 10/06/2005
Mahpusluk günlerimde
Bir amca vardı tanıdığım
Tunceli’liydi
Suçunu bilmem sormadım hiç
Sıkılsın istemedim
Anlatırdı dileseydi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!