Kadın kalmış bir kenarda
Kaldırımın kalkık, kalabalık, kilit taşlarında kederli…
Kara bir kuruluk gibi kolyesine bulaşmış buruntu…
Kırılmış künyesinde karalanmış bir isim; künse…
Kasmış biraz kendini
Ne kasım’ın serin esintisi
Yürüsem bugün…
Biraz sağa sola sapsam
Hatta sızsam
Kırmızı bir portakal bulsam
Soyunsam içine girsem
Birinin midesine otursam
Bilmezsin ben İstanbul’dum
Onun kadar serin onun kadar büyük
Onun kadar hapis
Sen başka yerlerdeydin
Bilmezsin ben ağlardım
Bulamazdım neredeydin
Yağmur yağardı…
Ne ben sensiz kalırdım
Nede sen sessiz
Yağmur yağardı
Islığını duyardım
Ne ben sensiz kalırdım
Teflon vadinin kötü örnekli parlaklığı bu ilerdeki…
Gözlerimizin gittiği yönde sisler...
Anlattığımız gibi hep, kader bu…
Aç karna ağlamak buğulu bir akşam olsa
Bu kadar koymaz ama çırılçıplak bir gecede
Bir hayatın en fazla kaybedildiği,
Ne zaman seni unutsam
Bir zaman
Plastik, ahşap, çürümüş ve sağlam pencereler
Mavi su şişesi kapakları
Kaldırımlar ve tozlar
Islanmış yer parçaları
Bu yeni ev…
Alışmak zor.
Senden sonra çok büyüdüm ben.
Artık biliyorum Perşembe senin gittiğin gün.
Çarşambadan sonra gelen gün hani…
Ben hıçkırmıştım…
Bir şehrin ışıkları kapatıldığında…
Ay ışığı ardınca sıralanan hayaller sevgiliye döküldü.
O şehrin arka sokaklarında orta sıra bir kumandan…
Duaları bir zarfta, o zarfa kurşun döktürdü.
Bir ülkenin arka sokağında hayali kumandan çocuklarını düşürdü.
Şehir düşüyordu…
Kimi insanların eski çakmakları olur vazgeçemedikleri
Yürüyüşleri benzer.
Cebi çıkmış sümüklü çocuklar önümüze geçer yürürken
Yavaş yürürler.
Karın ağrısı biterken yardım eden şeytan…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!