Edebiyat adıyla kurulmuş güya site
Bir kaç ‘’Üstad’’ bulmuşlar güne şiir seçerler!
Seçkileri kimlerse nesneli otorite
Katlederler şiiri ırzına da geçerler!
Popi olma yolunda koşuyor bir kaç geyik
Ayakları kayıyor uyağı baştan eğik
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şair haksızlığı gördüğü yerde sesini yükseltmesini , hakkını aramasını bilendir...
Şiirin Başka bir sitedeki haksızlığa karşın kaleme alınmış olduğunu biliyorum ve o siteye üye olmama rağmen iki yılı aşkın bir süredir orada paylaşım yapmıyor ve kullanmıyorum...
Kalemine yüreğine sağlık Osman Bey Kardeşim... Sevgilerimle...
Esselamünaleyküm Osman gardaşım.... Maşallah yine döktürmüşsün hem de tam 12 den vurarak
İnşallah 23.08.16 tarihli günün şiiri olarak seçilen 'FEZA' ile beni kast etmemişsindir... etsende canın sağolsun... Ben övülmeyi değil yerilmeyi (ama adam gibi olmalı yergi hakaret değil) daha bir iştah ile okurum... Her tenkit aslında bir eğitimdir... En azından ayaklarını yere bastırır. Baba göre ustalık, hele üstatlık taslayanlar sadece kendi nefislerini tatmin ederler... Kamu oyu yani halk mutlaka her eserin layık olduğu hakkı verir. selam ve saygılarımla
Dünya ve Türk Edebiyatında birçok şiir ekolü ve grubu vardır.... Bunlarda adını çok yakından tanıdığımız sanatçılar bazen birkaçının etkisinde kalmış, farklı şiir denemeleri de yapmışlar.... bazılarıysa hiçbir ekole yakın durmayarak kendi tarzlarını oluşturmaya çalışmışlardır....
Bunların içinde aruzla şiir yazanlar da var, heceyle yazanlar da serbest yazanlar da... Demek ki önemli olan şairin hangisiyle kendini daha iyi iade ettiği... duygularını ne kadar içten anlatabildiği... Sadece hece saymayı ve dize sonlarında ses benzerliği olan sözcükleri kullanmak için şiirsel anlatımında vazgeçenler de var... her ikisini birden muhteşem bir bütünlükle harmanlayarak anlatanlar da var sizin gibi...
Yüzyıllardır Dünya ve Türk edebiyatına damgasını vurmuş şairler bu konuda nokta koymadıklarına, 'sanatın özgürlük olduğunu' söyleyerek kendi tarzlarının dışında yazanlara da övgüler düzdüklerine göre... Seçici Kurulun 'kraldan daha kralcı' bir yaklaşımla kendilerine ya da sizlerin isteklerine göre bir seçki yapmaları daha büyük eleştirmeyi hak ederdi...
Yazdığınız güzel şiirlerin sizin ekolünüz dışındakilar tarafından da okunup beğenildiğini göz önüne alarak sizin de aynı bakış açısıyla şiire yaklaşacağınızı umuyor… Neyzenvari satirik şiirinizin de ‘istim üstündeyken’ yazıldığını düşünüyorum…..
Saygılarımla Osman Bey……
şiir epeyce sert olmuş osman bey, eleştiriyi anlıyorum ama sanki şiirde serbest yazanları ve şiir seçkisi yapanları aşağılama var... bu düşüncenize katılmıyorum... sonuçta bu site okuyup yazan herkes için bir fırsat sunuyor... her görevin zorlukları ve sorumluları vardır... gördüğüm kadarıyla sizden de şiir seçmişler... her şair hece yanında serbest şiir de yazar... sonuçta okuma zevkini hangisini beğenirse okuyucu yaşar...
Güzel bir taşlama olmuş, kendinize göre şiir diliyle elştirinizi yapmışsınız, hak eden hakettiğini alır üstüne..kendi adıma düşünüyorum, teşekkürler tenkitler için, her zaman daha iyi içindir tenkitler, önem veririm..
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta