Seçip Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Seçip

Evrende bir duvarın içinden yükselen küreleşen, Cennet’in gongu …
-

A.
♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥

Düşüncelerin arasında bir sis deryası.
Sonra yakıyorum ekranın yanındaki lambayı.
Yanarsa yanıyor, işine gelmezse hiç.
Daha sonra, bazen, yakıyorum ampulü.
Beynimde düşünceler canhıraş, koşuyor.
Neden, niçin, nasıl, nerde... ~
İsim hayvan şehir oyununa döndü,
eğer insanlar yazmaya başlarsa
'saksağan' ya da yerine 'kuş'
Veya 'kuş' yerine 'muhabbet kuşu',
Jakarta yerine de Hong Kong.
Kuşun adı var; ellerim, parmaklarım.

Bir soruş, bir cevap ediniş;
fazlası değil, gerekli, harekete geçiş.

Hayat içinde yaşayan,
zamadan hesap sorar, yerli yerli.
Bu da, kalabilmiş aklın bir belirtisi.
Anahtarlı akvaryumum,
ama kendisi..
üçüncü kişi hariç biri'nde;
Bilene sorun... ~
Bilirim sessizlik tesyüz edilir,
hem de kaçyüz kereler...
Anlamsız Korkutmacalar
kuşku, korku ve endişeler
korkutma ididir, sana doğru;
sonra, o, senin içine çöreklenir.

Değil nahoş, sadece ses edilmesin;
ama bir ıslıkta, yüreğe kuvvet..

Sevgi yardımdır,
yardımsa anlamaya merhamet.
Kuşku duymak için merhamettir,
acımaksa.
Ne alakası var bunun senler'le. ~
Hiçbir şey dejenere değil; öyle ki,
değil ki anlaşılmamış, bilinmemiş.
İşine gelmezse hiç,
ama zaman da bize en iç:
Dışarıla onu en önce;
sonra vardırt bana, kendine

Şafak, daha çok fecir gibi şimdi;
binali yok yine de, var yek bir tane.

Havada uçuşan kar taneleri,
yüzü berrak, güldü gülecek-gülümsüyor:
Neden hiç kahkaha atmaz pervasız?
Ya da, bize mi öyle geliyor?
Ferahlaman biraz lazım;
ama önce ağlaman, sonra kurtarman. ~
Buzdolabı senin değil benim kurtarıcım
lavabodan sonra;
ama eli kaşıklı düşünen tencere,
bir yanında o hep açık pencere,
doğuransa sen.
Hatalarını gözden geçirmen,
uygun tavırları belirlemen.

İnce bir rüzgarda başaklar harekette;
azrailin orağı, bir/az şeffaflaş

Düzgün gelen pıtırcıklar
düzgün de gider,
senin umursamazlığın kendine
Kuyruğuna asılmış kimi taşıdığını unutma
Hesap soranlar seni sevebilmiştir,
Ayrımları yap, dengeleri koru.
Bil, seni düşüneni ~
incit sana garezi, değil düşüneni.
Dün bir bugün iki,
Yarın diyen dillerini sevsinler.
Çamaşırlarını fön makinesında kurutma.

Dikkatli olsana biraz;
Yo, hiç de alay değil, gene, hem de hiç.

Neyin ne olduğu belli değil.
Zamansızlığın yanık kokusu;
sen, var mısındır ki aramızda.
Hem aramız, paylaşım da nedir ki?
Zaman ve paylaşım bilmeyenler vardır;
aşılır elmanın yarısı, aşılır nehir.
Bizim sonumuzda çağlayan yok. ~
Ama gidişimiz suyun üzerinden
İzin verme buz tutmasına
Ya da buzun sana kendini sindirmesine.
Kartal uçuyor, gözleri tavuk gözleri.
Güvercin de aynı, serçe de.
Bir türün hepsi sence, böyle, aynı mı.
Birbirine benzerler, doğrudur.
Ama bunu anlayabilen, hisseden sen
daha fazla onlardan mesulsündür

Sorumluluk lafların’ın empati haznesi,
ağlar yaptı beni sana seni.

Demli bir çay koyup
arasam sabahleyin, ne derdin?
Kim çıktı cebine, geldi çöreklendi?
Evin teli hala değişmedi mi?
En, kendini beklemektesindir.
Kimseyi beklemez, düşünmeden
çeviren kalbura, kabusa rüya …
Sonra, susan sonsuza … ~
Sonsuza susan, çok kere yapmıştır bunu,
evrenin döngüsüne çok fazla
ne olur bitanem.. kafa tutma:
Yıldızlardan çok daha fazla sevdim seni
Rüyalar içinde bir bebek,
rüyalarını mantıkla ayırabileceğini
sanıyor denebilir
Ama olan her şey anlamsız.
bir zamanlardır bu böyle …

Van’a gittin mi, gittiysen künefe mi?
Çilek de kırmızıdır, sevdiğin gül de.

گ en yok musun, sıçrar durursun
al, bütün bu kalpler sana
İki kere iki dört, bir kere bir bir;
dokuz kere dokuz, al sana seksendört:
Bütün gerekliliklerimiz, biziz! ~
Planlarımızda ruhu bir afacanlarız.
kızar, döner sevişiriz:
Hatırlarsın, nerelerdeydik..
Biz bir ruhuz, uçar konarız gene
Birbirimizi hep acanım buluruz

Annane reçel rafından kavanoz aşırıyor
mutfakçı Huckleberry, is it strawberry?

Trakya’nın güzel kızı,
ülkenin biricik güzel gülü,
Kalbimdeki yerin her zaman ayrı.
Yetmiyor yalnızlıklar, özlemek çok kötüymüş.
Uçar bir kuş, ben cahilim;
konacağım gene sana, kötüyüm ben. ~
Frigg gibi de esneyemiyorum, özür dilerim.
Dönem dönem şöyle,
yoksa yok şöyle böyle.. olabilemem
Ama tek bir stratejim de yoktur:
Pek..kimseye benzemiyorum
Gene de, tüm bu belirsizlikleri altetmek
boynumun borcu bile değil, senseno:

Alışkanlık değiliz, olmadık hiç de;
eski ağza yemi taam’ı, burada getirmem! !

Seksenlere dönmek istemiyorum.
Oysa ki her şey çok basit,ve güzeldi.
İnsan ayırt etmeden hazırcevap
ve güler/yüzdüm 24 saatler …
:Sadece okulda mı? sanmam.
Söyle, kimmiş bakim benim her şeyim? ~
Aptalca bir çocukluk mutluluğu mu,
yoksa 28 ve 32’nin göksel planları mı …
Unutma, istikbal göklerdedir! !
Böyle yaşamak sana yaraşmaz bebeğim

Sana çok üzülüyorum,
seni çok seviyorum;

Ne diyeceğimi bilir miyim. Neyim? :
Kaçtığımız bir yön yok, kaçmıyoruz.
İstiyorum sana çiçek vermek,
değil hakkım atıldığını buketin görmek:
Bunun, sebepler bile bilmiyor beni…
Millet giderken uykuya,
“BİZ” gideriz bıcı bıcı sabaha. ~
Bir saniye duy beni gene,
o‘bir an’lar nelere kadirdir bizde! !
Sonsuzluk dersen, mutluluğumuzdur;
birlikteliğimiz, sonsuzluğumuz…
Sonlu ama sınırsız evrenin
kendi içi-çapraşık hali
değil arta kalacak olan “BİZ”e! !

Zamanın yontucuları var, tırnak tırnak! !
Hasbelkader bilmez namütenahi …

Bu dünyada yaşamak bu dünyayı;
başka bir olay’dan, ışın …
Şuazerki kuvvetin,
çok dayanıklısın, zamanı durdurursun.
Bir hayalet kadar bilinmezsin,
ben bilirim voltalarını senin
Bir odaya çekilir kalırsın ~
E kadın kimi beklersin.
Kavga dersin o da değil amacın …
Beni çok üzüyorsun, üzebiliyorsun …
Artık, farkında mısın …

Ben iğrenç biriyim, elveda bilmiyorum.
Hem çirkinim, hem de tek hücreliyim.

Beklersen gelirim; aksi, yiterim …
Aşk şiiri mi, al işte aşk şirki,
her zamanki …
Okursan, kundakta sallayacaksın
dizlerinde; okumazsan, aşıksın bana.
Kutsamasın seni izbendutlar,
Dut aaacı kutsasın seni
Karikatür krizi gibisin, yokluğun
Damardan girince damar bırakmıyorsun
Günah işledik biz, ama
tabiata inceden süzüldük
ve çiçekleri kopartamadık biz ~
Yok bir tek birbirimize yalanımız
Tek bir abartımız bile yok
Çocuk gibiyiz biz, çocukça sevdin beni:
Hatırla tabiatı! hatırla kendini! ! ! ~
Abartı önlemi için bile
sayfalar dolusu yazdıklarım,açıklamalarım…
Akan kanımız, sorar seni;
Bedensel kriz çarpınmaları, ruhumuz …..
“Rumuz zekisi seni önemsemiyor akıllım,
Neden yazıyorsun hala? ”
‘‘Bilmiyorum’ diyemem bu soruna?
Hem sen de kimsin? ? ’

Eşeleye eşeleye; köstebek, görür oldu.
Katar katar hayal var, Neverending Storié…

B.

Gün güneşinde ışıklar çok güzel;
gel birtanem, yakalamaya ne dersin?
Bir kayık var, gölde giden
Ay bize yakın
Kayıkta tıpa biz kayığın içinde
aşağıdaki su bize yakın
Yengeçler mi kaldırıyor tahta yığınını?
Elini ver canımın içii
Tutayım şuracıkta; çok özelsin…
Haydi yengeçler, bizi biraz kaldırın! ! ...
Bir dağa çıktık canım şimdi
Nuh baba gibi mi oturduk.
Can kurban böyle karaya oturmaya;
Aynı, gözlerimiz açıldığı gibi;
aşk olduk aşık olmuştuk işte
Hayat çok güzel böyle
Biz yakınımıza alalım akrabalarımızı şöyle
Arkadaşlar, dostlar
Ve sen …

Gidelim bir balıkçı kasabasına.
Az kuytuya, uzağa kaçalım orda.
Erzak tazelemee ineriz sonra bir ara

Güneş ne güzel;
bak, Ay Dede var yukarda.
Bana bir ninni söyler misin,
aşkımızdan sözetsin …
Doğrular doğrulara,
çelik değil dayandıklarımız hayata:
gerçek olan bir şey varsa,
samimi hislerimizde.
Tut ki bırakırım seni,
ne olacaktı?
Kim benim kadar sevebilir seni?
Bazen koca bir bebek olabiliyorum,
ama al kucağına salla beni.
ben kolay açılırım canım

Tek, sen bırakma beni
Hayır, seni bıraktığımı kim söyledi?
Karalamaca bunlar, aldırma

O kayıkta, elin elimde;
ne mesutuz değil mi…
Adamıza gideceğiz
Salmonella kapmayacağız;
Tüm hazırlığımız var uygarlıktan
Ama biraz böyle rahatlamalı
Değil mi? sen, de ki burada kalmak istersin
; e dönmeyiz hiç; ama bir bakalım,
Ne varmış buralarda…
Kurda kuşa yem olmayalım sora

Hadi gel, çıkardık kayığı sahile;
Karayip mi burası, Fiji mi, Maldivler mi?
Gidelim şu ufuktaki orman içerilere

Sinek ısırıkları arasında
geçtiğimiz bu patika,
korkutmasın bu seni canım;
birazdan bir açıklığa çıkacağız
“Nerden biliyorsun? ”
‘Güven bana, hep güvenirsin’
‘Hiç yalan söyledim mi? ’
“hayırr”
Hadi gidelim o zaman
“Hadiii”

Derken, patika dağa uzandı.
Az gittik uz gittik, dere tepe düz …
Ellerimizde ellerimiz, sırtımıza hörgücümüz

Hiç insan yok buralarda,
yağmur başlayanda, ‘var bir kovuk şurda’
“Hadi, başımızı sokalım…”
‘Olur canım’;
Yalnız, bir fırına bakalım
‘sen dur bi, bir bakayım ayı mayı var mı? ’
Deli gibi boşanan yağmur
anca zevk verebilir bazı kaçıklara.
Onlar hiç girmeyenlerdir evlerine;
kuytularda yaşarlar,
ama da hep bağır bağıra …
“Çok yaşa bitanem, girdik sonunda,
Hadi bir ışık yakalım
çak kibritini zifiri mağaraya aşkım.”

‘Tamam bebeğim, zaten kurumamıştım,
çok ıslanmıştın; gel kurutayım.
Sarıl bana, şimdi ısınırız…”

Yağmurun kokusu havaya tütüyor.
Toprak kokusu, ve yeşil çimen …
Ne yapardı, o tek bindğin tren?
Bak, böyle birlikteyiz, Noel Baba kürüyor.
Her mevsim geçer, tabiat canlanır.
Tek lüksümüz,
birlikte olma gerekliliği;
bunu hep bileceksin, değil mi?
Hoş, bunu hiç belki sormazdım;
ama artık seni çok daha seviyorum, kanım

Güzellikler canlanır gönüllerde;
gördüğümüz, gittiğimiz yerler –hep, vakitler
- bizim birlikteliğimiz: daha neyi müjdeler! ! ...

Delice kışlar geçirdik; her şey uçtu
Devasa kasırgalardan, hiç meyletmedik
Devasa kendi kasırgalarımızdır
vareden saadeti.
Hep bunu bilirsin,
asla sana yan çizmeyeceğimi.
O halde sen de unutma,
geçmiş geleceğin teminatı
Yüzünü çeksen benden,
elini çekebilir misin?
Bu kadar deli olamazsın;
Aşkı gözlüklerle görmeyecek kadar akıllısın.
Bazen sende akıl, bende duygu;
ve tersi de,
yüzde seksenbeş te, nerden estiyse;
tamlanmışlığıdır böyle, ama bilinçli de …

Zır zanaati, deli kalburu; zıraatçi’de,
zehir zakkum’un yok işi, taşımada kamburu!

Bir ev kurulacak artık o adada.
Kovuktan çıkıldı,
kovuksu mağaradan …
tahta ev yapıldı güneşli havalarda! ! !
Umududur bu işlerde,
yaşatan insanı; vareden, beşik kertmei..
he, bunu kim demişti ki …
Konaklar asmaların altınca
Altın güneş kasırgası-termo
Canım, ne kadar sıcacıksın
bu tropik bölgede,
daha da fazla canlanıyorum nedense.
Sen varsın yanımda, ondan ….

Bil bunu, bil bunları, ve yanlışa sakın kaçma.
Zordur hayat; suç, bizde yoktur.
Karanlığa ışık sözlerimiz, gözlerimiz…

Bütün günler oturdular o adada,
gitmek istedikleri, hep varolduklarıdır.
Hep el ele, birlikte, ya da uzaktan sevda
Her şey var, bir iki şey hariç:
Hariç sığıntısı bir gemi yanaşması
bir rüzgar başlar bir gün …..
‘Kim kaçırdı saadeti? ’? ?
dedi kahraman asker,
‘Ufukta bir gemi göründü;
engellemeliyiz buraya yaklaşmalarını!
Engellemeliyiz, saadeti bozmalarını! ! ! ! ...’
Kimse alamaz bizden sevgimizi …

Rüzgar; iyi eser, kötü eser –belli mi ola!
Her vakit tetiktedir, olmalı, ama aşıklar
Bi yerlerde, asılı, bekliyor, kara sevda

Taşları bileylemeye başladı birbirine.
Bekleyen biri var.
Bir çocuk büyüdü, ama hala çocuk.
Hayat çok garip
İster inan ister inanma, sevda gerçek
Üzerine üzerine geliyor Atlas’ın
taş bloklar …
Derse ki, ‘Nasipp’,
doğuşuna ihanet olur bu:
Bazı dallar kırdı, uçlar yontuldu;
‘başka taşlar sürttükleri’ ora bölmeler’e takıldı
-deminki, bileyiledikleri’ne …
Müthiş bir cenk yaklaşıyor,
alabiliyorum ta kokusunu.
Ya huzur bulacak ya huzur …..
Ne olacaksa olacak, ama anlaşılacak! ! !
Ne nedir, hangi sebepledir……
Kim kaldırdı, ne nedir?

Coşkular, küp küp; ergime, kesif.
Zindan mahşeri-Carousel bekliyor yaş almaya
Şehitlik, burada, belki umur; madalya? hiçç…

Kulağına hoş bir müzik geliyor,
Nerden geldiğini biliyor, pusulası kayıp
Neşteri-okları ve yayı, hazır
Okların gövdesi, kırılmamış dallardan.
İlk kez büküldüler;
zoraki(leşştridinelme.. ve tril triko tiril tril tırtıl
yol, gurt ylu, kurt deliği):
çünkü kaçırdılar sevdiceği
İş başa düştü
karanlıkları yarmaya alışkına
vız gelir tırıs gider
Ama bazı şeyler zorluyor aşırı, insanı
Bunun sonu nereye gider,
bulabilirsen yönel de aç tıpayı(!) …

İnsan insana, dağ dağa;
kaç miğfer daha kaldı geriye …
Bir teki bile olsa, cesaret vurmalı zirveye!

Eline azrael’in tutturuldu
Kavuşmak için aşkına, bana mısın der mi
Bir kez ve hep
o ölümlerden geçti
Ve şanslıydı ki ve biraz çokça-becerikliydi
de kutuldu
Zamanın durduğu bir yere
sürüklediğindeydi bir peri kızı …
Bir yerden izletiyor Azrail bir şekli
Karanlıklar içinde yanıyor
içi kopkor bir kürenin ayazı! ! ...
Bir kadın, bir erkek mutluluğu,
içinde dansediyor bir hengamenin …
Tuttu ordan elinden, kaptı gene adamı
-ki saçı başı,
adadan kalma,
karmançorman karışıktı artık-
uçurdu Azrail gökten göğe
Sonra bir köşe başında, yere kondurdu …
Shelley’leerin malikanesinde
vakt-i gece olmalıdır!
bir bit yeniği gibi kalpte çarpıp daimi sırıtan
bir güve-töhmet altlığı `casına
kalpsiz duygular barınağı
bir merdiven yanı başına ki..
orası sanırım malikanenin en dip noktası
mahzeni olmalıydı.
İncin top oynayışı,
küçük bir okız çocuğun
üç tekerleklinin pedalı kanırtışı.
Elm Sokağı’nı görmeye göz gerekir, göz.

Uykuda değilken, söz; gözler, kartalın.
Uykuya yattığında, yanında ol, sevdiğinin.
Şakır gagalar, oynaşmıştır suda balıklar …

Geldi yerleşti
çalılarınarasına;
danseden çifti izliyor.
Ne Azrail kaldı; ne malikane, görünürde…
Agahta Christie’nin
ipuçları kaldı bir tek
-önceden öğrenilmiş
Ve seneyi dört, bouna:
Ama gözleriyle bakıyor;
İşte, bu gözler onun gözleri!
Bu sözler, onun sözleri!

Bir cennet varetmeye azimli;
çünkü kurarken yalnız başına değildi
-bilen ara’yı; ikiden tek, birden çok ……

C.

Tüketmediklerimizdir her zaman varolan:
Aldatıcılar, sana bazen gelen;
ulaştırıcılarıdır tüketilenlerin.
Böyle çalışırlar aldatmaya;
“Bu sizindir” diye, ve.. “şu da şu…”
Gerçekte, olmamıştır silindirden geçilen.
Zamanın sözüne kanmacalar bunlar.
Hayat geçiyor diye
korkmamalı insan.
Yolunu şaşırmamalı
-korksa da- ~
iki büklüm pozisyonlara girmemeli.
Böyle bir kamburum, olmayacak,
zamana, ve onun tüm yansımalarına.
Sevdiğinle gelsin zaman; bu, iyisi…
(sana da kambur oldurtmayacağım
ama önemlisi…)

Karınca kararınca, ama verilen sözler:
Bazı şeyleri azımsamamalısın asla.

Ölçüler nedir? ölçü aldıklarımız…
Öcü demek
kendini yaratmaktır bir anlamda;
modeller al, ama özellikli olsun.
Sev ama
işine geldiğini almak olmasın,
“İşine mi geliyor” dediğin sevilen.
Empatiden önem arzeden de bir insan;
her zaman doğru davranamıyabiliyor.
Empati diye diye
sessizliğe gömülürse bir kadın;
gerçeğin ne olduğunu hatırlatmak
hakkı değil midir sevgilinin? ~
Bir de, kalbi atıyorsa! ! …
Öcü demek, ölçüler’dir bazen,
azrail kastedilmediğince mesela
Evrensel bir ölçü diye bilinen
ışık hızı-aşılamaz-konisi;
mutluluklar varetmek için burada olmalı. ~
Yoksa etrafımızdaki her şey,
bencil varlıklar nitelendirilirlerdi:
Burada, bu noktada başlayan inanç,
şunu diyor bana;
diyor ki: “ Güzel şey için geldiniz…”

Güzel sevgilim, siz güzeldiniz;
gerek hatırlamanız, en güzelsiniz halen.

Karşılıklı konuşmalar;
anlamayış, tartışmaların sonra;
teditkar, titrek el’in ve çarpan heyecanın
gerçekten, neresinde?
(bilhassa yuttum bir kelimeyi,
ama yalan da değilken bu…..) ~
Yüreciğindir üstelik
o avuçunda sıkıp tuttuğun, ~
bırakmadığın hiç
Hiç, hiç, hiçç; tüm safsata bir hiç!
Sensin, güzel iç! ! ~

Ar faresi gülümsüyor, şimdi okuldadır.
Yaşın liseli sevgili, evin kerpiç

Hiçbir şey kaybolmaz,
yaraşmaz unutmak –heleyse bildiğini! .....
Sebepsizliğin içindeki
sebepleri anlamaya çalışıyorum
Ya da sebebin içindeki sebepsizlikleri …
Her halikarda sen varsın:
Sen olduğun için sevgilim;
bazı yaklaşımlarım,
isterim inancımca hep yenilsin
Matt Arnold kara gökyüzleri altınca
sapkın ışıldayan
o kapkara meydan muharebeleri,
bunları biz bilmeyiz canım: ~
biz hep gider geliriz;
en azından, öyle idik –
sonrası,
daha güzel olması için.. sarfedildi bu
- gider geliriz;
öldüğümüzde biliniriz:
Son suyu
kimin avucundan
içtiğin meseleleri … ~
Altın çağı olmalı, yaşlılık, insanın,
Hem daha umutsuzluğa düşmek için;
değil mi, çok fazla yolun başındayız.
Yaş almaz insanın umutlarını
ya da İsa’nın umutlarını gömmez
bir put, yozlaşmış hristiyanlıkta;
çabalamak olsa, her şey ışık …
Her yaşta, en mutlu olabilir insan;
içindekini reddetmediği süreçte …

Korkularını buna yor, bunlara; çabana;
Gayret ettikçe yükselen enerji! ! ! ...

Korku vardır!
Adrenalinimiz harici,
lanet olası bir iblistir! ~
Güçlükleri kaldırırken sen,
yanında olmak istiyorum.
Sorun bu.
Başkaca, sorundur kuşku
-bunun harici … ~
Bilirsen bunları
ki hepp, bilirsin..
ve tutarsan elimi veki zaten hepp,
yoktur korku! ! !

İki tane orak sürücüsü var. Biri, orakta;
diğeri azrailin elinde. Güneş’se, başaklarda.

Ölüme gidiyoruz, değil mi?
Korkman için yeterli bir sebep mi?
Zevk mi almaya başladın yoksa?
Deme ya …
Meraklı bebek gözleri tanıyorum,
Uğramış yuvalarından,
hinlik düşünmez
Ve biberon bile beklemiyor.
Cin gibi.
Süt bekliyor ama biberonun
orman yerine bahçe getireceğini biliyor.
Kediye kaç kap süt getirirsen kedi içer.
Sabah yiyor, akşam yiyor,
yarın gene yiyecek kahvaltıda …
Ya kedigenden bir bengal kaplan naapsın … ~
O sen misin ben mi, o da kuşkulu …
İşte, bu gözbebekleri ~
yalan,hiç söylemiyor.
Aynaya bak, öncesinde lavabo! ~
Ölüme gidiyoruz, değil mi?
Korkman için yeterli bir sebep mi?
Hayatın önceliği senin için nedir?
Güzelleştirmeye ne dersin … ~

Kağıt familyen mısralar; papirüs’e ses!
ve metronom; geç zaman geç! Ama seç! ...

Düşünürsek özellikleri,
özelliğindir değerbilirlik, kadirşinaslık.
Narin bir nezaketse, aynı an’da;
o da ustayken seni yalancı çıkartmamakta.
Verince verirsin sevgini, aşkını derinliğine;
seni gidi hınzır peri, ~
çalıları kullandın saklanıp kaçmalara!
Ben doğayı tanırım; 1,2,3 ……
gülleri verirsin kırmızı sevdanda, gene
de kır çiçeği gibi koşturup duruyorsun.
Bazen, koşarken, çiçekleri atıyorsun;
sana iletilen …
Ben seni evrenden ~
çok daha fazla seviyorum biliyor musun.
Luxirian, is not (great) senses
You may be thinking ou* spent time
as a success in fake
but these are the best days
you must not self-forget …

Seçebilir, besleyebilirsin bir pet;
hakir de görülebilirsin. bense, buradayım.

Özgürlük, Hürriyet; Anıtkabir yoludur: ~
Her kim şaşarsa bundan, sonu yoktur.
İnancın bekçiliği, yenilmezdir.
(“Bin” tane yoktur, “bir”dir her “binali”;
ötesinde,
teslimiyetçiliğin de buradan
feyz aldığını bilmezler:
içine düştüğümüz her buhran,
kocaman bir cesarettir aslında.)
Düşer kalkar laiklik, gene gelir;
buradadır hep ~
İnatçılar menfaate düşmüşse,
öğrenmeleri uzun zaman olacaktır;
Ama bu, çarkı durdurmalarına
asla yetmeyen bir olgu…
Dinle! Bir merak uygar etti insanoğlunu
(Ve merak mı önceydi, uygarlık mı,
evren mi, zaman mı? hiç bilinmez –
bir arada doğar her şey …)
Ve içindeki sevgi kıpırtısı
sevda etti tüm gelir giderleri
Nedenler sonuçlardan önemlidir. ~
Kaldı ki
her fırsatta o kendini ortaya çıkarır. ~üü

Bir dil bir, iki dil iki insan; şiirde beyit,
1dir1’den uzuneşek tekerleme’ye neyit?

Bekliyorum böylee,
hiç sevmediğim …
Kendimi anlatmalıyım:
Beni nasıl buluyorsun? ~
Nasıl savuşturuyorsun hatalarını?
Attığının elinden asıldın kuyuda.
Kaç kere?
Ne iştir bunlar …
Bir şatomtrak inşa etmeye ~
Başlamış idim ama haberin var.
Haberin var, kuşlardan
haberci kuşlardan,
böceklerden, çakıl taşından, toz’dan..
çalıkuşundan;
ak kuyruklu, Ak Kuyruksallayan’dan
Ve “kara guguklu” mu ney ondan …
Taş kuşları’ndan haberin var,
Bülbülleri’nden
Öter Ardıç’la Ev Kırlangıcı’ndan …
Benekli Sinekkapan ile
Söğüt Bülbülü ve Çıvgın’dan, ah! ! ...
Taş kuşu, küçücük;
Çayır Taşkuşu,
Dağda, bir taşın ardında
Dağ Bülbülü, gagasını dikmiş havaya.
Kır İncirkuşu, incecik.
Ak Kuyruksallayan, karnı burnunda, ~ü
doğurdu doğuracak;
lokma çalan bir güvercin
gibi pencerede;
-verilen ıslak hububat parçalara-
arkadaşı türdeşinden, semiz…

Rengarenk, cıvıl kuşlar, sardı her bir yanı;
İnşa haberini almış olabilirler mi?

Ev Kırlangıcı evde; ~üü
seçilmiyor gözleri,
turuncu bir küçük gaga.
Gömülmüş mahzene gömülmüş
petek gibi bir kovana …
Orman Toygarı otlar arasında.
Tarla kuşu, küçük ama keskin, kararlı bakışlı.
Kırlangıç,
kolları arasına almış başın…
Kızılgerdan, bir şeyler yapıyor
ne yaptığı anlaşılmıyor;
Boz Kuyrukkakan, şaşkın …
Ökse Ardıcı uçuyor gökte,
Karabaşlı Ötleğen,
dalda, gözü ufukta oynaşta.
Ak Mukallit, ince dalda
Küçücük, mülayimcesine titrek-ince.
Boz Ötleğen’in orantısız koca kafası;
Dikkuyruklu’sunun ağzı açık,
mama beklentisi.
Karaboğazlı Ötleğen’in akbaba görüntüsü;
Karabaşlı’sının, Dalda,
nöbetçi..polarize pozisyonları…
……..

Kanatlarım olsa bebeğim, uçup konsam;
koşarım sana, nolur susma sen bana

Bir çok basamak dişlisi,
şatonun içinde.
Escher’in elinden çıkma simetriler;
Faustal “Metropolis”te budananda …
Flash Gordon ve
Karikatürü’nden,
b.adamı Zarkoff’u hatırlıyorum
- bir fasıl, Freddie Mercury…
Bir otobüsten bozma araç,
şatoya giden yolda
Çölleşmede bir kökler var;
her yer hızla kavruluyor gibi.
Sanki büyük bir deprem esnası,
yer fırınn-kayaçları
birbirinden artık çözülmeye…
Kökler daha berrak çıktı orta beriye. ~
Antik bir kapı belirdi
birden okul otobüsünün önüne
İki tarafım da orman, önüm arkam sobe;
Arizona mı, Dakota mı;
Ankara Ege, Toroslar yolu mu burası?
Küçük, beyaz bir yapının önüne geldim,
şatodan önceki son durak.
Hani, ana bir sera
gibi camekan vardır,
daha büyük;
Ama bir kule gibi de çardak … ~
Sevgililer buluşur orda.
Şatonun esas çıktısı bura altınca.

Buradan çıkıp, temin erzağımızla; o buzlu,
gideceğiz Icno** surlarına; o kapı, …

Insidea*** biraz içerisinde,
Caedorph’un.
Merkez kale-uzay gemisi’nin
en iç, yaşanabilir noktası. ~
Oralarda bazı köylüler de yaşıyor.
Elfin ve Gnome,
Grifin gibi şeyler,
ama hepten iyi yürekli …
Icno ve Caedorp, aynı mıdır;
senin şaton ve bizim gemimiz?
Ben nerdeyim, onu bulmalıyım. ~

Bir pencereyi asla kapama canımm.
Aşkım aşkın; canım sevgim, bizim …

Dünyayı gezmek
ve uzayda astronot olmak
Sonrası bir büyük uzay gemisi
Hellingen’le.
Hellingen dönüşmüştü, Gellingen’e: ~
Gelir gider, geliir gider …
Namütenahi mahizaferler
Bitmesin, bitmesin beşer çabalar,
Yükselir sanatlar ….

Yakında, bir burun uzatacağım işine;
Bekle beni, seviyorum seni

D.

Yıkarak geldi sonra çalıları,
azrael -
bıraktığı yerden beni
- nereye gitmişti,
şimdi nereden geldi
belli değil.
Hiçbir surat ifadesi takınmadan,
Bir insandan
bile daha soğuk …
Başladı konuşmaya, eli hala oynaşta;
kesiyor dalları,
bitkileri,
tek bir orak’ın
orak ucları…
Çalıları budadı, saklandığım…
Dedi ki ” ben ziyarete gelmem..”
‘O halde niye gitmedin” dedim
‘..yani.. (niye) hiç gitmmmiştin…’
“Gitmemiştim ki” dedi
“Öyleyse, buzamansız
klıfınla,
ne cüretle ‘geldim ‘gittim’
gibi ifadeler kullanabiliyorsun? ! ’
diye sordum dedi ki:
“Ben gitmem” (bu sefer de…)
(Biraz aşırarak benden,
biraz sözünü zamansal çarpıttığıyla;
bu ‘zamana bağımsız’ yaratık
br de zamanı sorguluyor gibiydi.)
: Aynı çamur,
şu bilindik
oyun plastrini değil;
Kötü’de bezi olan kötüdür.

Uçmak aşkın damarlarında;
‘asla başlanmamış’ değil ki,
anımsata sevgililere cila verniği!

“Şimdi,
biraz farklı yerlere gideceğiz” dedi
Aldı uçurdu
bir kürenin içine koydu:
falcılar’da
uzak ara sarhoşun ahize;
üç beş kadın,
belki bir poker partisi…
:‘Rüya’ isimli olan
-ki pekala, ciklet isteyecek olabilirdi,
aastemedi! ...
eki, polise haa-
hiç ses vermedi.
Dedi ki azrail oralardan,
uzak ama yakın
bir yerden;
“burası olacaktı senin sığınağın”
Peki şimdi nerdeyim ki? ”, sordum.
:”Öyle gayret ettin ki iyi’ye,
pokerciler kayboldu.
Hayallerin artık sensin…”
‘Ne demek bunlar? ” dedim
‘..jokerlerimle mi, bittim? ’
‘Anlayacaksın”, karşılığı…

Nerde kaldığımı anlayamadım.
anlayamadığım, tıkanıp kalmışlığım;
anladığım, şu an burada olduğum …

Götürdü attı
Bir postmodern barokluğun varoşa.
Fena halde deli çıktı
‘sığınakları’
ya da ‘sandıkları sığınakları’..
techno barlardan,..
maskeli balo-e fest. zamanı
viennalıları
Vurdu kırdılar sokakları.
Ağlayan çocuk duymaları
mümkün değil.
Bir anlamda,
sevgili’den de
onlar sorumlu!
yani, yanlış erkekler de;
bir anlamda…:
Genel geçer mevkiler,
genel geçer mevziler;
Halbuki mevzi almışlar,
taarruzdan çok müdafa
yapıyor denilir olmalıydılar …

Şimdi, buralarda
hayatın içini aramak var; kar
yine her yer: ‘tanıdık’, eşit mi ‘Tanıştık’?

Bir buluta tutundum derken
paniğe karşılık gelebilecek
panik gene bir hamle ile
zor bela;
kendi başıma,..bu sefer
tek elim
ama sıcacık hala…
o elim ki, aşağıda, boşta …
işte, bu ebedi güneştir! ! !
ağustos böceğinin
karınca tanışmamış hali belki…
:gitmeyenler gitmez;
Falcı değilim ama
neler hissettiğini
ÖYLE iyi bilebilirim! ! ...

Bir buluta tutundum derken
Bulut götürdü attı beni adaya
mağaramıza çekildim düşüne zırlaya

~Kanter içinde uyandım.
Monitörün başı, yanak-yatak’taydım
-‘ikizKraliçeYatak’tan iyicesine’
canııımm.
O falcı kadınlar, birini esir aldı.
Hem monitörde, hem yatakta kalmak
uyuya; nasıl şey dostlar, ola?
: Gerçekten bir gerçeği yaşamak;
iteleyen bir) o) ses,
her zaman kulaaım`dğğ
~Attım kendimi sokaklara;
tabi, Rimbaud, çıkabilirse:
Tavan arası, çökmedi;
o, üstüne çöktü.
Aznavur bekçisi’nin şeyh’e muhabbeti;
Eywallah Şehri’nde
‘kaç yıldız-seyr ü ürü-sefer’ saydıkları!
Oysa ki çatı bir sefer çöktü;
o da,
tavanarasının kütüphane
arası enkazı
~Bir enkaz bile denemezken
İskenderiye aя tılanları’na
-tabi.. yani,
baki kalanlar olmuş ise o da-
öyleyse, çatı, daha yüksektedir! !
Hem belki hiç çökmemiştir.

:Garip fikirler, gelir gider.. gelgit’ler
Kuğulu’ya fırladı gece, Arşimet,
suyun kaldırma kuvvetiyle;
garip garip bakan iki polisâlâfacan,!
arabadan…
: Gözler yok, (ortam) karanlık.
İki kafa, belli belirsiz.

Çıngıraklı araçtan,
cam içerden açıldı,
nüfuz kağıdı tasdiki-hayali sorgu …

~Gölet bile değil:
Çek! tıpayı havuza-göl’ün, heyhat!
Bırakılmamışlığın bırakılmışlıı,
Boşvermişliği boşvermezliğin:
Kelebekler sardı her bir yanı;
Sabahın ilk ışıkları,
Şubat kuşları-balkon sefası:
Cik, cik cik cik cik cik …
(Ürkerek can kaçırmaktan)
‘E yeter, az susun” diyorum
‘derviş-sabrederek-bir köşede-
derya çırpıntı’;
kaçıyor keyifleri …
(sonra, dengeliyorum biraz kendimi;
Ve, haydileyin! kol çırpıyorum
geri geliyor, sesler,
..sesler …..) ~
:Yoksa, deprem olduğu
için mi olduğuma günahlı..
inanmaya`a? başlıyorum…
Oysa ki, hep.. faldan kaçtım
ama uğurböceğine de
‘merhaba’ dedim.
Her yan kelebek;
her yan, uğurböcek.
Aslında hepsi de böcek.
Ama sevimli sevimli böcek.
Üstelik, bir de
kanatlarının altını karıştırırım
~üçabilen uç uç kınkanatlısı’nın
-gülü bükmeyerek, bile …
Demiştir ki,
düşebilen tavus tüy’den
hafif ses tonuyla:
“bok böceği nerde? ”
Demişimdir ki, ‘Az şansın varsa
-ki,kendin yaratmalısın onu,
hediyen-iraden’le dünyevi-
o, da..’paçacıl’ da.. uçabilmiştir;

..havadayız hepten …
bil bunu esasen,
havayı kollamak hem olanca kolaydır…’

Gitti fırlamış olan oturdu
ir banka Kuğulu Park’a.
(Bir lambada, hayali bir Brükselli
lahana, lambada yapa yapa, gay;
diğerinde bir ayyaş..
asmış kendini
-postmodernliğin getirisi.)
Gecenin sığıntısı
üç dört ışıldak lamba
Şanslıysan, birkaç,
çevresine tepkisiz kafa.
Biri mutlaka arka taraflarda
uzanmıtır
; ‘o,bellediği kendisinin
bir sarı zamkahahabank’a.
“Melih Gçkçek-ışıldıyan
‘Gençik ‘Park’a hol’’”:
girişş, aynen yazıyor, kendi ağzından:
“Her şey Ankara için! ”
Şehrin, giriş Eskişehir Yolu’nda,
yazın dönüşte;
ba.. kkaç lamba yanıyordu e,
sağda solda? !
Yıkmaya da yeltenirler
ses çıkarmasa insanlar
Kuğulu Park’ı da,
suyu çekilmiş Gençlik Parkı girişi …
Yo, yo, yoyo zıplayışı;
sular gerçekte çekilmedi:
brr-brilerince, bizzat çektirtildi.

Aynı, elimizden tiftik keçi kaçırttıran,
İnsan güleci keçi kayıran
Victoria Kraliçesi gibi

Ben de,
bir kavanozun içine tünedim;
ada’lar’dan geldiğim çalı-
’lar-
‘`dan
alınıp (toplanıldıımm) ,
sonra,
nasılsa ki,
arasından
tinerci kadınlar’ın pokercil’erin
daha-uğrak bi yerler’e
savrulduğumm…
Bu, gerçek olabilir mi?
Dibinde biraz şeker var,
anneannenin
duşaocak sigara’da
bıraktığı
Reçel``in dibi tutmamış rafta

Bir koca ağız kükrüyor o kavanozdan;
bir tek kapuşla,
geldiği ada’lar’ almaya! ! ...

Bir tek suskunluk,
nefret ötesi alakasızlık’ın
getirip oulaştığı bulaşık’,
her zamankiyle aynı, aslı
Ama neden ses çıkarmıyor? ?
Kendisini sorgulamayan..
sana seni sorgulatır:
Fısıltıki gaipten, ki demiş olan;
“Desene, ‘beni nasıl buluyorsun? ’
..cevaplayayım ben de.
Son dediğini ama
yani yanıtlama işini,
tam demiyor,
düşünce baloncukları
bunu bana söylüyor …

Çiçek çöplerine ucuzluk gelse kaç yazar.
dillendiren kişi, ‘istediği’ yapmıştır bunu.
İstenç; zeka kıvrımlarında, aldatılabilir mi?

Dağ duvarlarını yardı
gene mağaraya geldi çöreklendi,
Ecoş’un
kendi ‘Mağara’
şiirinden ses avazı …
Pinokyo, bu sefer,
yalnız balina’nın içinde
Gepetto dedesi’ni tarıyor.
Eskiden
tahta bir masanın
etraflı oturur
ruh çağırırlardı –mecazi.
Ama pinokyo hala tahta,

dağlayabilir yara;
Yara, kabuk bağlayabilir.
Bilinen şey`ler` düşmez dara…

Devo balinanın
ağzına-mengen eller,
olayların arasını bilemememizden
kendi sorumluluğucasına asaletle
geldi, açmaya çalışıyor o ağzı!
Açabilirsa ağzı
dedesi Gepetto belirebilir,
balinanın içinden mideye! ...
(Nasıl bir inanç
sığmış o tahtacık bacaklara,
ordan da mangal yüree…)
Sonra, ordan çıkarması kolay olur.
Bir şans perisi var üstünde
Pinokyo’nun..
ve onun üst kümesi
şu balina’nın:
Balina sevinçle su fışkırtıyor
kafa-ense bölgelerinden
O suyun, içinde, üstünde,
bir kız hopluyor
her su püskürtülüşünde yukarı…
Dursa bisiklet,
düştü düşecek gibi mi?
Garip bir tesadüf,
doğum senaryosunda,
yoktu hikayede böyle bir şey

Neler neler çıkarıyor hayat, bağırından
kahrından, yanlışa gidenlerse; seyirci:
Mesuller, seyirciler; cesareti es geçerler.

Aynı böyle, sonrasında
emekle varedilen
bir
şans seansında bulunan sevi;
bir küre varediyor.. yeniden
ve hepp,
kür-korucusu’nun ellerine,
bulunması için
sevgili’nin ellerinde! ! ! -de...
En baş ‘cenin sonrası’nın
az ötesindeki çocukluk’un
daha ilerisi’nde bulunan’ın
biraz daha ilerisi’ne anca
erişebiliyor erişen;
kişisel zaman yolculuğunda,
dengeli bir biçimde de,
fazla geriye gidememiş
olma kabilinden …
Yine de.. yakın! ! çok yakın …

Çocukluk-bilinçsizcesine
-hasıraltısal soyut matematiği;
Uslamlamaları olmak zorunda zamanın…

Bir adım,
çok yakın.
Daha ötesi (bile) yok
Sadece, ses …
Artık adadayım.
Ama sen geldim.
İki kelepçe, varolan hayatadır;
Tek kelepçe ise, benliklerimize …
:biri gider kalırsa diğeri,
ne hak çıkarabiliriz
biz kendimiz
(doya doya
ama bunu yaşamalı
-benliklerimizi…)
Bu, bulanık daha;
şu anki
-varolan hayat, +90%’ler…
Ama inanılan ki bilinen,
Ölmedi
ölmez
Öl’emeyecek.

Klein şişesini suya salacağım bir gün var
Sevilene inançla azmin hak bilir sadık zaferi.
Bekle; paraşütü uçmak için takarım! ! !

Tanıdık olmadığım
tek kişilik bir trene geldim,
sanki,
adadan adaya bulunduğum yerde,
Karayipler’deyim
kendi rızamla geldim,
inanabilirsiniz:
Bulmak için, birini.
Delilik ikizi krizleri sonrası
suskunluk sessizliği-suratı takmış,
papyonsuz kravatlı-kondüktör
azmanı
korkunç bir palyaço
ki azrail mi acaba
yavaşça süzülüyor izbece
vagonların arasında,
koridorda
Ve benim ruhum o koridorda
v benim bedenim
bölünecekmiş gibi olan o ara bölmede
bilerek, isteyerek geldim;
Vücudumsa,
hareketli o ara bölmede
bölünecekmiş gibi olan o ara bölmede
Zangır …
Kompartımanı bulmak için
kondüktörün ihracı gerekliliği
harici..
iki köprü daha var
ve var da olacak.. aşıl(m) ası…
:’bulunca yaşanması muhtemeller’
Ve,
‘giderkenki,
orak faktörü’.
Gün ışıyor! ! !
Her gün, sevinç.
Yaşanmakta oluşa kıvanç

Bu eller benim; gel/`in, tutulan bilir.
Göz bilir; gözün yettiğinden tutup da..! ! ...
Söz bilir, kimin hala yetmediğini! ! !

E.

Nedir varolan?
‘Bilinmiş’
ve anlaşılmış,
eğilinen üzerine
ve yol yordamı
‘zaten doğa’n’dan
aldığın gerçekler’ değil midir…
E, bu doğa’da
bir d e sen varken;
Ne sorun olabilir, ~
erken..
ya da geç,
“Şu” ya da “bu”,
Varla yok …
Bir tam endişe, telaş,
panik katarları;
ardından
yaşayana hediye
bir ölüm sessizliği.
Tutmaya çalışmak
panikleri dengede,
aynen, yardım da görmeli …
Nedir varolan:
Olmayan şeylerle uğraşmamalı. ~
Eline geçen gerçekler ~
her şeyin aslı.

Beyin, kıvrım kıvrım; yol yordam, varım
farkındalık, et hareket,! ! Asmalı Kasrı …

Beklemek ya da geçmek harekete….
Bekleyip duran,
beklemeyi sevmeyen’in
istemez beklemesini
hem kendisi için de..
-gösterildiği üzere, bir kere …
bir kere, ve yüzlerce … ~
Zaman, içi boş bir safsata
gibi geliyor bazen:
Nedir? ‘Akış`ı`nın sade
sinsi olduğu’ -ki öyle göründüğü
- bir şelaleye
giden akan bir ‘sinsi nehir’:
O şelalede aktık biz hep canım, ~
ufkumuzda olansa asıl,
o nehirdir.

Bilmek gerçekleri; en sade, olası tavır
İnadın, direnmekse; bağır(ır) sessizde de

Noktasız bir cümle
gibi olsun her şey;
sonu boş, gelmesin sonu;
baş ise, öyle ya da böyle, belli.
Amaa, elin bende, ses de gelse; ~
nasılsa ki koyarız virgül, çentiklere:
Adımlarda, şekillenir bir çetele;
merdiven, basamaklarda …
Hayatımızı güzelleştirmek için varız.
Üzüntü çekmek için her zaman genciz.
Soyunmak gama; güzel değil, çirkin.
Yok ama da sende hiçbir kin.
Fakat kendini de unutmuş gibisin. ~
İki kere daha sessizlik,
bunun sebebi bensen eğer;
‘iyi’ midir, ‘kötü’ mü, bu ‘iki kere’er?
Bir şeye sebebolmadım desem
“Zaten
senin sorunun bu”
mu, gene dersin…
Sakinleş biraz, ~
tüm gönlünle dinlemelisin;
Kötü zamanlarda.
Haklıysan da, haklılığını
kaçarak ispat etmemelisin.
Hayat, birtanem;
senin hatan değil ki
-sen onun günahı olasın …

İki kollu bir ahtapotun elinde bir elin
Ve bir elim; sair, eller kenetli.

Yumuşak bir yanağın içinde ~
Birbirine atan iki gözbebeğicesinden,
İki laf haznesi var.
Ve şöyle dursun riya,
Abartma bile yok
Gözbebeğin parmaklarından,
Aralarında.
Öyleyse, nedir aldatma;
Nedir alakasızım geçinmeler?
Yamanma bunlar, ama suçun değil.
İdare etmek, yuvaı …
Çocuk yuvasında çok kaldın. ~
Git de bir yüz yıka.
Biraz da, bak gerçeklere.
Biraz bak, biraz, o yeter…

Hayat, o ahtapotun kendi; yaşam ise,
gözü hayatın: o, kör, ama sevinince görür.

Bir bitkidir belki ahtapot.
Hayat, canlanıverince,
şuur kaybı yaşıyor olabilir.
Budur, o, ‘itici kısımlar’ bildiklerin:
Alakası var mı?
Her gelen eli kalkan el sanma,
sonra.. bir bakarsın
en de kalkan el olursun:
Cinsiyetlere bir kılıf aramaktır,
ama sen bazen bilinçsizsin;
ama yüzünü yıka:
‘hayatın silgisi’, işte asıl, budur! ! ~
Bunları belirtiyorum
yüreğin can alsın diye:
Gerçeğin farkı, şahlanmalar gizemi
Ki oherzaman, değer verdiğin …

Kıskaçlar; sulu eşek şakaları, en fazla.
oldu olacak, bir de öldür bari…

Her zaman kolaydır
harekete geçmek. Bir sefer ise, ~
yakın olduğu üzere zor’a:
… şimdi de mi onun içindeyim ki, o bir sefer’in;
Ki, iyi’dir.. o vakit…
‘Daha zor’, ama ‘gene aynı’dır o zaman.
Fakat daha anlamsız bir sessizlik:
Ben, anlayamıyorum,
sebep belirtmeden süklüm püklümler
Sonra bir köşeden cezalandırmalar
Ardından ebedi susuşlar.
İnsan, haşa, tanrı sandığına
verir bu cezayı;
ben kimim ki, ebenin eline
kahkahacık konuluyormuşum …

‘Bilirim..’ demişti biri; susmamak niyetinde,
susmaması’nın, biliş’i-ibiş olduğu bilincinde…

Karakterin gelir karakteristik mihenklerini
oluşturur, bu da, senin fazların’ı …
Bir sistem olan hayatın içinde yaşıyoruz.
Bu, daha karmaşık çorba’da;
tüm olasılıklarının senin süperpozisyon’un
üst bre üste.. binişi:
Yeni fırsatlar da yaratacaktır,
senin ama beni değerlendirmen’egene! ! !
Esas bunu hiç yadsıma …
Çünkü biz akıllı yaratıklarız:
Duyguları akla şeklendirir
insan denen.
Ve şekil gelir duygulara oturur.
Ama kalkması gereken zamanı
da bilmelidir ‘şekil’.
Sonra ve hep, gene his ışıldar.
‘Köprü’ güzel, ama ulaşmak için. ~
Zeka, duygularımıza yardım eder.
Partiküler bir ayrıştırıcıda
beynini moleküllerine ayrıştıracağım senin ~
Sonra tekrar varolacaksın
hem de gene, kimliğinle.
Ama daha net görebileceksin.
Korkma aşırı uçlara gitmekten
-insan kendini biliyorsa…

Her bilişsiz suçlamaya cevabım var,
sorduğun. Haklı yere var …

Kendi başardığını
sana da yorması ama bunu
soruyla sana iletmesi kişinin;
Ne demektir empati, “sempatik” ne demek ~
sende`ysen, bırakmam ne demek … ~
Sonuç göreceğim
canım cicim
Sen, her şeyi kendine yorma,
genel geçer’in;
ağzını tutamayan başka şeyini tutar
ama eğer, tek ki, yapıcı gakladıysa.
Ayının ini de ayıcık görür;
ayıya sövmemek de
bir erdem olabilmektedir.
Sövmek için önce,
anlamak gerek hemen her koşulu.
Sen, bir parçacık değilsin;
Benden asla bekleme hakaret ~
ne olduğuna dair:
Bir insansın.

İnsan vardır, biridir; biz, mesela.
Biri de vardır, bunların hiçbiri değildir.

Kendini aşmak, biraz ukalalık;
bu biraz ukalalık’sa,
beyaz yalanlar bile değildir.
Hem abartmalar bile,
olmayabilmektedir
-tabi, şaşırmazsa yolunu, şaşırmamış…
Bu, biraz şımarmak;
patlayıp gitmek de değil: ~
İçin dolu.. nüvesin, ama güve değilsin.
Kazağı kış gelince giyersin. ~
İnsan, sıcakta kaçışmaz;
orta yerlere bir de, çıka çıka:
Sıcak olunca sevinir, ~
daha bir rahatlar insan.
Böceklerse koşturur durur fırına.
Kabuğuyla mı yanmak isterler?
Ben, sen, kabuksuzuz; ~
ilerliyoruz da ama …

Aş hep kendin, ama hayatı kendin say:
Asla üfürükçülük değildir, başardıkların.

Bir gerçeği kabul edenler
illa amip değildir; ~
bir meseleyi,
ne yöne çektiğin önemlidir..
ve ayrıyeten,
çektiğin mi yoksa çekiştirdiğin mi
-eğer tavrın kötü
görüntüdeyse- önemlidir.
Her koşulu kapat kendinle,
ama yüzde bir bir şans bırak; ~
sonuna da %nin, iki imleç boşluk…
Paylar, olasılıklardır;
ilk karşılaşmalar gibi;
aynen, sonra da gene …
Çünkü asıl hidayettir
yaşam içi varlıklar’a, ilerlemek:
Anlayışlı bir anne
olmaya çabalayan bir anne;
başka güzellikleri de bilebilir, ~
zekidir
-bunu da unutma.

Her şey birdir; hayatta, sevgi’de
ve özl., özel’de. Değilsin farklı sen de

Gel, bir sarıl bana ~
Hiç el bırakmazsın~ ki sarılabilesin.
Olsun, bir elini
sımsıkı tuttum, bak.
Sarıl şimdi bitanem gönlünce.
Öyle bir sarılacağım
hiç bırakmayacağım bir daha! ! ! ~
Hiçbir şey
önemli değil unutma;
değer bilenleri
yanında bulmak harici
ve tabi, sağlık, sıhhat…
Bu da küpe olsun kulağına
Ama gönlüne giden senin
kulak kanalına… ~
Ne demiştir sağlık?
“Ben varım kavuşmalara.”

Gel, bir öpücük ver bana herşeeyim
Deyim yerindeyse; bebeğim, teddy’im..

: Bilinç içinde barınabilir, aşk.
Körlük, görmekle eşdeğerlik
üstüne alabilse de;
Karakteri çok daha fazladır:
Kimin?
Ne bileyim, ama var :)
Ya kör ya görür ama sürer
Ve ama önemlisi;
Güzel devam eder.
Ayakkabı boyacısının gözlerinde
umut vardır,
her kuleye kin duyma
karakteristiği geliştirmiş
olsa bile bazenleri, olası …
Laf, bunun için anlatılır;
Umutların gerçekleştirilmesi için. ~
Kötü bir şey demiyorum ki,
Laflarımı dinlemyorsun.
Şu an, o boyacı çocuk gibisin.
Ne var ki çok ar-anların var senin.

Umut sende. nede zor imiş: bende
saklı kaldı ‘kılmak’; oynaşalım bari böylece

Deli gibi davranmak;
adı üstünde,
her zaman deli olmamak.. ~
Gül sen bir, yüzün çiçek tarlası;
Ve laf-ü güzaf, tüketendir tek…
Üreten çünkü başak, ekindir,çiftçi ve çoban
Gül sen bir,
sana baki kalan her gerçeği
hatırlamak kaydıyla amaa
Ve hatırlamak, bir süreçtir o;
el üstünde kaydırmaca-tuşlu cep:
O ses, gelir gider gaipten;
gıdak gıdak ü ürü,
çatıda bir mürekkep akı leke
-rüzgar gülü ü ürüsü,
kadınkalan-kadın kaplan… ~
Bir çalar kesilir birden gene gelir. ~
Gönül burkucu-iç açıcı adrenalin
Heyecan, en güzeldir gene de
Hele ki tatlı sürprizler söz konusuysa;
tatlılar tatlısıdır esen meltem’de
Sıcacık bir hava,
uyuyup uzanalım n’lur birlikte. ~

Çelikten değildir kapılar,sadece bazen.
Koşullar, aşılmak içinken; gell, güzel gel! ! ! ...

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 13.3.2007 03:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça