06.03.2013
Uyan borusu çalan mert adamların
Direniş bildirileriyle güne başladın.
Şeftirik’in sopasıyla gıdaklamaya başlayan
Aktöreden habersiz üfürükçü tavukların
Cılk sarılı haberlerini ciddiye bile almadın.
Televizyonu açtın birkaç dalkavuk dolaştın
Ak tavuklar gıdak, gıdak
İnanmazsan mayın eşeklerine bak
Tüm kibarlığınla hemen kapattın
Kulaktan kalbe dolan uydurmaları silmek için
Aptal kutusu payandalarına aymazlık aşısı lazım
Raflardaki kitapları en az bir kez okumuştun
Kitaplardaki şiirleri neredeyse ezbere biliyorsun
Biliyorsun ama
Kimse yanında değil, kimsenin yanında değilsin
Bir saatin bir gün sanki
Bir gününse tam bir saat
Zamanı rayına oturtmak
Yalnızlığını rayından çıkartmak için
Güneşli bir Mayıs sabahı başladın adımlamaya
Köşedeki bakkaldan bir paket süt aldın
Başını okşadığın kedi yavrusuna
Lıkır lıkır dökülürken süt plastik tabağa
Delikten bir fare çıktı
İtiraf et göremedin bile
Yavru köpeğin nereden geldiğini
Zaten köpek için önemli de değildin
İnek ya da bakkal da önemli değildi
Kediyle fare için
Önemli olan tek şey
Savaşmadan paylaşılan
Yağı çalınmış pastörize süttü.
Elmanın seni sevmek zorunda olmadığını
Nazım’dan öğrenmiştin
İnsanların kötüsü hariç
Yaratılanı sevmeyi Yunus’tan
Ağır adımlarla sekiz on adım uzaklaştın oradan
Sabah akşam balkonda bekleyen yaşlı adama
Merhaba demek için kaldırdın kafanı
Balkon demirlerine konmuş bir martıyla göz göze geldiniz
Gayrı ihtiyari etrafına bakındın simitçi falan yoktu
Tekrar yukarı baktığında martıda yoktu adamda yoktu
Kapısını çalmakla çalmamak arasında gidip geldin
Her zaman olduğu gibi ikilem içinde boş verdin
Her gün olduğu gibi
Bir parça gökyüzüyle yetindiğin
Eskiden çıktıklarını bildiğin halde
Tabiri caizse
Günah çıkartmak için girdiğin
Bir sokaktan
Bir sürü insanla birlikte
Birkaç kez gidip geldin
Bakışları aynı
Eli yüzü, kaşı gözü farklıydı insanların
Boyu posu, dili dişi farklıydı ama
Aynı kelime vardı dillerinin ucunda
Artık yeter!
Birini seveceksen
Birle biri çarpar gibi
Biri bire böler gibi
Birbiriyle toplar gibi seveceksin
Birinden bir çıktığında
Güven sıfır bileceksin
Kimseyle konuşmadın, kimse seninle konuşmadı
Hiç kimsenin ağzından, dilindeki çıkmadı
Sonunda sokağın biri meydana çıkarttı seni
Turnike girişinde kollarını açtın üzerini aradılar
Gerekçesini sordun fazla konuşmaktan saydılar
Gürül gürül damarlarında akarken kan
Cilalı taşları yatağında tozlanan dere gibi sustun.
Bağıracaktın ama
Kimse yanında değil, kimsenin yanında değilsin
Işık arttı dumanı acı bir rüzgâr gözlerini yaşarttı
Ve meydandaki kalabalığın içinden
Maalesef keskin bir nişancıya seçildin
Bu fırsatı kaçırmadı rayına oturdu zaman.
Artık hayatın yönetmeni de olmadığın
Anlamını yitirmiş siyah beyaz eski bir film
Seninle gökyüzü arasında
Gidip gelen şaşkın bakışlara
Ve senaryo gereği uzaklaşanlara aldırmadan
Utanarak sevindin
Mostar’da, Tiflis’te ya da Bağdat’ta doğmadığın için
Ya da otuz altı yıl önce meydanda olmadığın için
Sevindiğini herkes gördü utandığını birkaç kişi
Şimdi sen onların, onlar senin figüranların
Yaşayacaklarınızın provası yaşadıkların
Sesten hızlı dalış yapan uçak gibi
Suratında patlayan okkalı bir tokat gibi
Başrolünde oynadığın biyografin devam etti
Ne konuşan vardı figüranlardan ne de sapan atan
Önce, onlara kızıp boş vermişliğin geldi ekrana
Sonrasında ise kocaman siyasi bir harita
Tunus’tan Şam’a deniz
Kepçenin içinde Akdeniz
Kabil’e uzanan sap savaşının
Kurbanlarından birisiniz.
Sap sallanır
Akdeniz dalgalanır
Rüzgârın izin günü ama
Sabrın rakımı yüksek
Dalgalandıkça büyür
Büyüdükçe dalgalanır deniz
Minare boyu taşar Akdeniz
Tüm elektriğini mi çaldı hırsız?
Sanırım nükleerde yetişemedi imdadına
Yarıda kaldı film
İşte tam bu anda kendine geldiğin sırada
Bir el bir mendil uzattı limon kokulu ve ıslak
Bir çift göz sanki yüreğine bakıyordu
Hiç görmediğin kadar parlak
Güzelce temizlenip paklandıktan sonra
Teşekkür babında
Birer çay içtiniz radyasyonu komşudan armağan
HES’lere yenilmiş martı bakışlı Karadenizli garsondan
Yalpalayan yalnızlığın mı çıkıyordu acaba şimdide rayından?
Basit şeyler konuştunuz
Çok az kalan ortak değerlerden ikisi uyuştu
Birini çabucak kısa kestiniz
İkiniz de papaz kaçtı bilmediğiniz için
Politik konulara hiç girmediniz.
Sen yalnızdın, o yalnızdı, yalnızdınız
Adreslerle numaralar paylaşıldı ayrıldınız.
Köşedeki bakkalın önüne geldiğinde fark ettin
Selam vermeden geçtiğin yaşlı adamın yerinde oturduğunu
Eli yüzü kir içinde bir delikanlı
Plastik tabağı gülümseyerek servetine katıyordu
Aklına köpek, kedi ya da farenin durumu değil
Neden ben sorusu geldi
Neden ben ya da neden o?
İşte bütün mesele bu
Bende birini sevmeliyim demekle olmuyor bu işler
Başını okşadığın kedi yavrusu değildir birini sevmek
Belki insanlığın gereğidir
Herkesi her şeyi sevebilirsin ama
O kuşta dâhil bunlara
Zor iştir birini diğerlerinden ayırabilmek
Erosun oklarına inanan iki salaktan bahsetmiyorum
Gideceğin en kısa yoldan ya da
Çıkmayı planladığın en yüksek dağdan da
Vatan için ölebilirsin güle oynaya
Hatta satabilirsin genlerinde bozukluk varsa.
Fiziksel durumlar yeterli mi?
Birini diğerlerinden ayırmaya.
Yeterliyse biri
Yeterli değilse ikiyi tuşlayın
Kararsızsanız kuşu bekleyin
Yaşam şeklinizle alakası çok fazla ömrünüzün
Kuş sizi seçer
Keskin nişancıyı ise siz seçersiniz.
Sessizliğiniz kadar suçludur elleriniz.
Bahattin Çakılkaya
Bahattin Çakılkaya
Kayıt Tarihi : 6.10.2021 11:42:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bahattin Çakılkaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2021/10/06/se-ns-sizlik.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!