Sayıklasak da mı Saklasak?
Sessizlikle başlar her şey. Farkında olmayışın senin sessiz kalamayışından. Sessizlik neden sonsuzluğu çağrıştırır bilmem. Kerameti kendinden menkul bir anlam arama sözlerimde. Keramet, keramette aslında. Okurken çok delikli bir erkekler tuvaletinde, yanlış kabin seçmişliğinde de bir keramet bulmuştum. Öküz ölüp ortaklık dağılmış gibi, ortak bir paydası kalmamıştı, memleket için sıçanların. Memleketin içine sıçanlardan olmaktansa, diye düşünebilirsin. Evet, böyle ulvi bir yeğleyiş sana yakışırdı zaten. Cebinden çıkardığın notlarına bakışında bir tereddüt mü görüyorum. İkircik fukarası cahil cesareti de sen, de. Bir baykuşun tünediği o eski zaman ağaçlarına sen de kon hele. Sorgucun yapışkanlığını hisset, kokusunu içine çek ve kıvamını yokla parmaklarınla. Sembol la bu İstanbul, cehennem durağı. Korku kaçık akıllarından. Firdevsi keşmekeş keşkek çal makamından. Ömrüm yoğurt tuhafı, yayık ayran cabası. Kukla kulvar değiştirmeli mi, değiştirmeden mi kulak vermeli. Fingir fingir Fahriye bir abla mı, yoksa abla mı Fahri ye Fındıkzade durağında? Kızılelma Caddesinde pusetteki bebenin ninnisini söyleyen kim? Koca Mustafa Paşa otobüsü müydü o geçen? Körüklü, aynalı şarkılar söyleyen. Filinta, afi ve piştov Topkapı'da patlatan. Dem bu dem, Korukent Evlerinde, buz pistinde, manken zarafetinde, ehlihibre ne ulan, bir bilen. Boğaz manzaralı gecekonduda geçen gecelerde gezen. Şimendifer, serasker, yine Geredeli Hüsrev. Işınlanmayı tehlikeli buldulardı da. Salim seyrüsefer. Oşinografi Dairesinden beyler. Kitipiyoz hercai damda yatar Osman‘ ı da hayvansever sandılardı. Kirpiyi öpünce oklarıyla beraber. Sorgusuz ve sessiz dururlar mıydı safa? Yatanlar da olur muydu? Hacı ve yatmazların analarına küfreden gavur olaydı. İhtimallerin ihtimal dahilinde yahut haricinde olmalarına ne diyeyim? Küfretmek yakışıyor, belini incitince belli belirsiz. Hoşluk rüzgarına ses veriyor. Boşluklar büyüyor uslarda. Uslu kızlar ana dizleri kötü yola düşme havadisleri dinsiz ipsiz kefereler. Mücrim hasta kullarına merhamet et. Sonsuz ve sessiz bir kıyamete düştü yolları. Çıkmaz sokak bağımlısı. Ah o inatçı Arnavut kaldırımları. Ah o kaldırımların mühendisleri. Yollara düşmek mi güzel, yola çıkmak mı? Aslan payını kapar mı kaldırım şövalyeleri? Mücahitlerin müteahhidi mütehassislerle münhasıran mübadelesi. Çemkirebilmeyedeğerlilik sınavına hoşgelebilir biri misiniz? Kütahya dağlarında mürdüm ağacı. Adem elması oynayan bir hacı. Gacıya kader kısmet, yol erkan bilir. Handiyse hastane önünde incir pekmezi satabilir. Peşin ya da veresiye. Ölesiye rekabet içindedir teyzesiyle. Adından almıştır ders terbiye. Muallimler ocağı, kucağı. Endaze arşın, hepinize danke schön. Bitte aynşıtaygın. Dolmuş paranız bizden. Nankör gelin badem büzüklü ölür. Ölü diri hatırına öpülür ardından iyilikleri söylenir. Bir aşır lütfuna doksan dokuz duaya amin denir. Ruhuna fatiha. Amin, ecmain. Mutsuzluk apış arasında ıslanır. Kör tuttuğunu kaç kez öper. Artık görme engelli deyiniz. İşte böyle kafalarla başla sen yazmaya. Tufaya gelir haller içinde. Turfanda hayaller peşinde. Tuhaf alıklıkların sadeleştirilmesiyle tahfif edilişlerinde. Kamu halleri malları dalları derken. Sayıştay'ın sıvışın kapısında yatmışlığından. Yolsuz yönsüz kalan yetkililerin de. Göynümüş üstleriyle. Kösnük alt benlikleriyle. Çıban başı kadar ibikleriyle dünyayı düzen adamlar görmüşüm de. Kaba konuşuyorsam affediniz. Aslında yol yordam bilirim. Yani kim kimi ne zaman nasıl övebilir bilirim. Bildiğimi kimin bildiğini de. Sahte bir gülümsemeyi asmış o dudaklarına. Dedikoduyla yıkılıyor. Kasaba kurnazı imtiyazlılığıyla. Yazlık bir bahçeli evin köşesinde. Kimseler görmeden diyorum. Görgüsüzce parmaklamışlardı birbirlerini. Hatta, bozmaktan bile bahsettilerdi. Defter kitap bahane ettilerdi. Şelale saçlarıyla yıkamış mıydı ruhları sahiden bir yeni yetme Afroditimsi. Efsaneler, destanlar, Eski - Yeni Ahit manzaralarından kaçan billur kahramanlar. Kitap Kuran Duvar Duran aşkına. Ehli dindiler, dindiler. Dilleriyle, usturuplu dindiler. Halleriyle dünyevi dindiler. Evleri fabrikaları arabaları uçakları kalın banka hesap cüzdanları. Cüz cüz dizdiler koçanları. Haklı zenginliğin ışıltısı. Tatmin olmuş akçaları. Kalçaları. Botoksları. Ları lan ları. Aptala söylenir fazlası…
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Farkli....etkili guzel bir calisma....kutluyorum.....saygimla
Yazınsaldaydım.Ayrık ve etkili..
Kutluyorum Değerli Dost.
Nicelerine.Erdemle.
bu işte halimiz ahvalimiz.ne güzel anlatılmış.kutluyorum.
KIYMETLİ KARDEŞİM,
MAKALE TARZINDA GAYET GÜZEL ÇALIŞMANIZI TEBRİK EDİYOR,SEVEREK VE KEYİFLE OKUDUM ..GÖNLÜNÜZE SAĞLIKLAR DİLİYORUM....
baykuş sembolü almış olan bir "bilge"nin bile içinden çıkamayacağı, yaşananları hayra ya da şere yoramayacağı, hesap- kitap ederek bir formülle nasıl düze çıkılacağını bile çözülemeyecek günlerin içinde yuvarlanıp gidiyoruz. Kimin eli, kimin cebinde; okuyan- okumayan aynı düşüncelere dalmış garip bir durum. hepimiz ucundan kıyısından etkileniyoruz ki, düşlerimize giriyor. Rüya mı, gerçek mi onu bile ayırt edemiyoruz. Tebrik ederim.
güzel bir anlatım.Bence iyi bir makale olmuş. Merhaba Kıymetli İnsan.selam size.
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta