Saygı
Kısaca saygı: “Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu”
Saygının diğer manasında yer alan; “Değer, üstünlük, kutsallık, yaşlılık” üzerinden “Saygı” beklentisi izafidir, kişiye görecelidir!
Değer; kime göre, neye göre?
Üstün; kime göre, neye göre?
Kutsal; kime göre, neye göre?
Yaşlı; kime göre, neye göre?
..
Kutsal Savaş
Kutsallık, değer verilen ve korunan kapsamında! Kim, neye değer verip koruyor ise o, onun için kutsaldır! Herkesin değer yargısı aynı olmak durumunda olmadığı için çelişen değerler üzerinde üç durum var!
1. Durum: Herkes, birbirinin kutsal değerlerine saygı gösterecek ve ilişmeyecek!
2. Durum: Herkes, kendi kutsal değeri için savaşacak!
3. Durum: Herkesin kutsal değeri kendince olduğundan kimse diğerinin kutsal değerini, kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek konumunda olmayacak!
Şıkları irdeleyelim.
İlki: “Herkes, birbirinin kutsal değerlerine saygı gösterecek ve ilişmeyecek! ”; bu şıktaki “İlişmemek” uygulanabilir ancak kimse diğerinin kutsal değerine “Saygı duymak” zorunda değildir; kavga çıkar! Bu şık yetersiz; kavga zemini var!
İkincisi: “Herkes, kendi kutsal değeri için savaşacak! ”; bu şıktaki “Savaş” zaten “Şık” durmuyor! Öyle ki savaştan başka bir barışa çıkacak, diğerinin kutsalını ortadan kaldırmayacak yol da görünmüyor! Herkes kendi kutsalı için savaşır ise zaten barış söz konusu olamaz! Bu şık da yetersiz; kavga zemini var!
Üçüncüsü: “Herkesin kutsal değeri kendince olduğundan kimse diğerinin kutsal değerini, kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek konumunda olmayacak! ”; bu şıktaki, “Kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek” konumunun olmaması yani ortada bir “Dayatma” olmaması savaşa da gerekçe olmuyor! Kişinin kendisi, nasıl ki başkasının-başkalarının kutsal değerini kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek konumunda değil ise aynen kendi kutsal değerini de başkalarının kabul etmesi, saygı duyması, kötülemesi veya engellemesi gerekmez! Kavgaya zemin yok!
..
Sonsuz Belirsiz Potansiyel Ve Belirli Algı
Sonsuz potansiyel, belirsizliği gerektiriyor! “Hiçlik” olarak düşünülen boyutsuz ve sınırsız potansiyel, ana kaynak! Belirli olan veya belirsizlikten çekilen, belirleyenin sınırına girmiş oluyor! Sonsuz ve sınırsız potansiyel, belirlendiğinde veya belirlenen kadar birinci boyuta çekiliyor!
Hiçlikte, sınırsız potansiyelde, boyutsuz olan her şeyin kaynağının “Boyutsuz” olduğu söylenebilir! “O”
Birinci boyutun, hiçlikten çekilen ve hiçliğe en geniş çekim haliyle eşit olması; özdeş olamayacağı düşünülebilir! “Ben”
İkinci boyutun, birinci boyuta çekilen tercihin detaylanması veya projelendirilmesi gibi bakılabilir! “Ruh”
Üçüncü boyuta, ikinci boyuttaki tasarıların uygulama alanı olarak bakılabilir! “Beden”
Özgün sıralama: O, ben, ruh, beden!
..
Mutlu Aile Tablosu Hayal Mi?
Mutluluğu sadece yuvada yani aile kurumunda aramak ne kadar doğru?
Mutluluğa aile kurumunda doruk noktada ulaşmak elbet ideal. Ve daha mantıklı, daha kolay olmakla birlikte, inanın en zor olanı bu aslında! Demem o ki bazı aile yapısı mutsuzluğun kaynağı olurken bazısı da mutluluk kaynağı.
Aile kurumu tek başına mutluluk sağlasaydı boşanmalar olmazdı. Aile kurumuna saygı ile bakıyorum. Ama aile kurumu tek başına mutluluğu sağlamaya yeterli değildir! Aileyi önemsemeyen sözler ettiğim için benim şahsi durumum merak konusu olur. Ben 30 seneden fazladır evli ve mutlu biriyim. Çevremde sadece aile yapısında mutlu insan fazla gözlemleyemedim. Yazar kendinden ziyade gözlemini yazdığı için beni çokları ayrılmış veya mutsuz biri olarak düşünür. Kişisel durum kişiye kalsın.
Toplumdaki mutsuzluk aile kurumu ile sağlansaydı evlilerin çoğu mutlu olurdu! Din ile de yani aileyi kutsallaştırarak da bu sağlanamıyor! Çünkü insanlar farklı yaradılışa sahip. Farklı istek ve farklı deneyimleri kovalıyor. Farklı hevesleri, arzuları taşıyor! Özgür ortamda insan elbet kendi tercihiyle mutlu olacağı seçeneğe meyleder. Aile kurumunda mutluluğu yakalayanlar için bunun devamını sağlamakta özverili olmalarını tavsiye ederim.
..
Aşağılık Kompleksi
Aşağılık kompleksi olanlar kendi şahsına saygı duymadıkları için kendilerine saygılı olanlara da saygı göstermez. Kendini aşağı gördüğünden kendini aşağılayanı da yüksek görür. Onlara tevazu gösterirseniz sizi aşağı zannederler, kibirli olup onlardan üstün olduğunuz hissiyle davranırsanız, size hürmet ederler.
Sayısız güzel, özlü söz var; hepsi doğru kabul edilir. İçlerinde yanlış olanlar olduğu gibi söyleyen kişiye ve zamana has olanlar vardır. Yeni bir söz söylediğinizde illa geçen yüzyılın bilge şahısları, tescilli filozoflarının görüşlerinin süzgecinden geçiriliyor ise fikirlerin geliştirilmesi de mümkün değildir.
“Dünle beraber gitti düne ait ne varsa, bu gün yeni şeyler söylemek lazım, cancağızım.” Mevlana
Eğer geçmişe bağlı yaşayacak isek yeni bir şey söylemenin ne anlamı var? Eski bilgiler ezberlenir, yeri geldiğinde kusulur. İşte burada özgün kişilik devreye girmeli. Herkes kendi kişiliğini açığa çıkarmalı. Yüklenilen ezber bilgilerin hazmıyla oluşacak yeni fikirler üretilmeli.
“İlim kendini bilmektir” Yunus Emre.
..
Bir kadının kendi özgüveni ve yeteneğiyle, ayakta kalmak istemesi; feministlik değildir. Erkeklere dahi güçlüklerle mücadeleyi ve özgüveni öğreten, bir kadın neden feminist olsun ki. Erkeği de kadını da yaratan rabbim; onları birbirini tamamlayacak şekilde yaratmış; aynı yaratmamış. Feministlik, katı manasıyla bir nevi itirazdır. Neye itiraz; yaratılışa mı? Yaratana mı? Kadın kadınlığa has özelliklerini açığa çıkarmalı; o zaman güzel olur. Erkeklerde bulunması daha güzel olan bazı özelliklerde ısrar etmesi, kadının zararına bir sonuç olur kanısındayım.
'İltifat da hakaret de aynı kaynaktandır: Başkalarına bağlı olanların kaynağından.' İltifat gerçekten, hakkıyla yerinde güzeldir. Övgüyü hak edeni, överim; sevgiyi hak edeni, severim. Feministlerin en büyük sorunlarından birisi; yeterince sevilmemek. Her kadın, sevilmeyi ve güvenmeyi yaradılış gereği ister. Bazı feministler, himaye edilmeyi ve itaati kabullenemediklerinden; fıtraten çok ihtiyaçları olan, sevgi ve iltifattan mahrum kalıyorlar.
Bir kadın, adam gibi (doğru, dürüst, mert, sevecen, güçlü, hakim, kararlı, inançlı, şerefli) bir erkeği neden reddetsin? Adam gibi adam, kadın gibi kadın bu zamanda zor bulunuyor gerçekten.
Sevgi saygı ve duayla. Dost kazanmak zor, kaybetmek çok kolay.
..
Küllük Gülü
Küllükte yetişen gül, tezeksi kokar!
Perde, harika da arkası berbat...
Köylerde küllük olur, hayvanların tezeklerini biriktirildiği açık bir alandır! Küllükten geçerken tezek kokusu insanın burnunun direğini kırar! Bazı küllüklerde çok güzel, kokulu güllere de rastlanır! Ama tezek kokusundan dolayı o güllerin kokusu algılanmaz! Ya da tezek kokar!
Mevlana’nın sözünü bilirsiniz; “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol! ”
İnsanın olduğu gibi görünmesi nasıl olur?
İnsanlar neden olduğu gibi görünmek istemez?
..
Bir kadının kendi özgüveni ve yeteneğiyle, ayakta kalmak istemesi; feministlik değildir. Erkeklere dahi güçlüklerle mücadeleyi ve özgüveni öğreten, bir kadın neden feminist olsun ki. Erkeği de kadını da yaratan rabbim; onları birbirini tamamlayacak şekilde yaratmış; aynı yaratmamış. Feministlik, katı manasıyla bir nevi itirazdır. Neye itiraz; yaratılışa mı? Yaratana mı? Kadın kadınlığa has özelliklerini açığa çıkarmalı; o zaman güzel olur. Erkeklerde bulunması daha güzel olan bazı özelliklerde ısrar etmesi, kadının zararına bir sonuç olur kanısındayım.
'İltifat da hakaret de aynı kaynaktandır: Başkalarına bağlı olanların kaynağından.' İltifat gerçekten, hakkıyla yerinde güzeldir. Övgüyü hak edeni, överim; sevgiyi hak edeni, severim. Feministlerin en büyük sorunlarından birisi; yeterince sevilmemek. Her kadın, sevilmeyi ve güvenmeyi yaradılış gereği ister. Bazı feministler, himaye edilmeyi ve itaati kabullenemediklerinden; fıtraten çok ihtiyaçları olan, sevgi ve iltifattan mahrum kalıyorlar.
Bir kadın, adam gibi (doğru, dürüst, mert, sevecen, güçlü, hakim, kararlı, inançlı, şerefli) bir erkeği neden reddetsin? Adam gibi adam, kadın gibi kadın bu zamanda zor bulunuyor gerçekten.
Sevgi saygı ve duayla. Dost kazanmak zor, kaybetmek çok kolay.
..
Her Şey İnsan İçin
Açık yazacağım çünkü kimse üzerine alınmıyor, en az bir asırlık tarihi olan ideolojiler bitti. Ya kendilerini yenileyecekler, değişimi yakalayacaklar ya da yok olacaklar. Klasik manada ilk çıktıkları haliyle; kapitalizm, faşizm, kominizim, v.b. İzimler bitmiştir. Atatürk’ün devrimcilik anlayışına ayak uyduramayan Kemalistler zaman içersinde Kemalizm’den uzaklaştı çünkü devrimciliği başaramadı, sloganlarla ve kavgalarla işi kotarmaya çalıştı ve olmadı. Kendilerini yenilemedikleri gibi kendilerinden olmadığını düşündükleri kişilere rast gele tavır alıp toplumu sıkıntıya soktular. Hatayı ötekileştirdikleri kişilere atıp kendilerini kutsadılar. Kendi elleriyle karşıtlarını üretip savaşa giriştiler. Sonuç ortada. Çözüm ise çok kolay topluma insan eksenli bakmak, insandan daha önemli bir varlık olmadığına göre insan isteklerine de saygı duyulacak.Hala birilerine “şöyle inanamazsın, şu kitapları okuyamazsın” üzerinden saldıranların Atatürk’ün yolunda olduğunu iddia etmesi sadece saçmalık olur. Buna toplumun inanmasını beklemek de ahmaklık olur.
Saygılar
Ahmet Bektaş
..
Secde Adem’e Yapılır
Allah için Ademe secde edilir, Adem hakikatine yani. Ahsende yaratılmış makamına… Yoksa karşımızda Allah duruyor da ona secde ediyoruz gibi anlamayalım. Allah zaten her yerde… Ayrıca insana kuranda tavsiye edilen “Salât” Namaz olarak meal edilmiş. “Namaz” olarak mealde var, orjin kuranda “Salât” olarak var! Salât da namazda yapılır elbet.
Lugat manasına bakalım; Osmanlıca- Türkçe; İslamî-İlmî-Edebî-Felsefî Yeni Lûgat Abdullah Yeğin
“Salât: Namaz. Tebrik, tezkiye (zikir) . Muayyen vakitlerde Kur’ânda emredildiği tarzda ve Hz.Peygamberin tarifi vechi ile yapılan ibadet. Dua. Peygamberimiz Aleyhisselâma yapılan dua. İstiğfar. Rahmet.”
Demek ki salat; tebrik, tezkiye(zikir) , dua, istiğfar(Af dilemek) , Rahmet istemek. Bunları da Namaz ibadeti içine aldığı için kolay anlaşılsın diye Salât’a namaz demişler! Ama salât çok daha kapsamlı…
“Hani meleklere, “Adem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.” Bakara/34 http:www.diyanet.gov.tr/kuran/meal.asp? page_id=5
..