Bir tarih kadar eski yara izlerime gözlerimi dikip
Acılarımı dokudum tespih tanelerine
Sonra tek tek saydım
Hangisinden başlamalıydım
Orantısız ayıplarımdan mı
Yoksa yürürlükten kalkmış küfürlerimden mi
İhanet eksilmez insan oğlunun yuva kurduğu yerde
Hani biraz da masum sayılırım bu yüzden
Dün bir kedi sevdim
Ertesi gün çocukların patlayan topunu şişirdim
Yırtıp fırlattım,
Her sabah ölümü anlatan gazeteleri
Düşünme derdi annem,bunları
Al yazmas,ı kırmızı bir gül olurdu
Şuramda ,tam şuramda..
Islak bir ekmek gibi beynimi kemiriyorum anne ..
Öyle çok yaşadınız ki bir gün unutacaklar sizi
Öyle çok öldünüz ki yaslanarak bir avluda
Ve ayaklarınızın altında titreyerek..
Elimde bir dudak inziva alıp gösterdim size
Bir kuş ağzı, bir kadın ağzı
Ah dünya!
Ucuza kilitlenmiş saydam bir küre..
Diz üstü düştüm eteklerine
Hatırla, tuz yaladım avuçlarında
Su dibimde yürürdü
Bana su yok, bana uyku yok
Sen saydam küre
Avuçların küçük,doyurmak için insanoğlunu
Hafifçe kıvrık omuzların
Hafifçe eğik başın
Utanç fazla kabarık bel kemiğinde
Boyunun posunun güzelliğine rağmen
Yoldaşlarına ihanet eden saydam küre
Muhalif rüzgarlara,
Lekesiz güneşe,
Çatısız yıldızlara,
Ve içimdeki ay ışığına
İsmini sayıklıyorum..
Bir daha geleceğim buraya
Toprağı yararak
Suları yayarak
Birlikte uyuduğumuz elbiselerimle
Gürbüz ve yetişkin bir çocuk gibi
Yanımda savaş atlarının cezbesi
Dört nala sürerek isyanımı
Ve iki yabancı insan gibi tanışacağız
Kayıt Tarihi : 25.9.2025 07:15:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!