sen gittin ya mathilda,
artık tek kurtuluşum sana sağır kalabilmek,
seni içimde dinlemekten kaçmak.
nasıl pis bir haldir bu,
ne acayip,
ne ayıp,
ne sakıncalı,
bu nasıl esirliktir,
bu nasıl saçmalamaktır mathilda.
biliyor musun mathilda? yanağını ılık ılık ıslatan yağmur,
sen gittikten sonra, bir daha istanbula hiç yağmadı.
sen gittin ya mathilda,
ihtimallerle beslenen kırmızı gözlü ihanet tanrıları,
tebessüm satıcıları,
düş emiciler,
ten soyucular,
ihlaller,
tesadüfler,
renksizler,
soysuzlar,
ve yalancılar,
ve yavşaklar,
nasırlı ruhlarının azadını bekleyen orospular kutlamalar yaptı.
defolun gidin! ben yokum dedim onlara.
yoktum mathilda,
ben yoktum,
benim az önce
asılmak suretiyle idamım gerçekleşti.
cesetimi mathilda’ya verin,
bir eylül akşamında şarap içerken yaksın dedim,
hiç olmamışım,
yaşamamışım gibi,
savur küllerimi mathilda…
Kayıt Tarihi : 19.2.2013 13:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!