Binlerce yıldır yüzlerce savaş yaptı, milyonlarca cana kıydı, adına insan denilen şu azgın canavar. Son savaş, Ukrayna'da, dünyanın gözü önünde son sürat devam ediyor.
Düşmanın gözü dönmüş, insafı yok. Uçaklar, makineler, silahlar, ölüm kusuyor. Bir türlü doymuyor emdiği kana, aldığı cana. Her dakika katlanarak artıyor kuşatma, saldırı, cinayet, vahşet, zayiat, acı ve yıkımlar. Yazık oluyor onca fidana, çiçeğe, toprağa, insana...
Biz de sıcacık evlerimizde, çayın yanında çekirdek, pasta, patlamış mısır yiyerek, sanki bir aksiyon filmi seyreder gibi izliyoruz savaş sahnelerini ve yorumlarını.
Çekirge sürüsü gibi, salyalarını akıtarak işgal ve istilaya yeltenenler... Amansız taarruzlar. Yakılan, yıkılan, bombalanan evler, üsler, tesisler, hastaneler, şehirler... Elinde bir bavul ya da çuval ile evinden, yurdundan, sevdiklerinden koparılanlar. Yok yere hayatını yitirenler. Budanan fidanlar, ezilen çiçekler, savrulan umutlar...
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta