sisli bakışlarıyla dünyayı izlemede çocuk
kan tutan ortadoğu’nun tekinsiz sokağında
gökyüzünden ürken aklı… korku pusulası
çocuk bu, yine de dil çıkartır
barakalarına ateş yağdıran çelik kuşlara
ayaz kış yollarında ekmek ararken
kardeşi abdülsalim düşer aklının sığınağına
çizgileri yücelir… abla şefkati kokar elleri
şu petrol, şu yeşil kağıt, şu puştluk çağında
erken büyümek nedir, en iyi onlar bilir
zulasına sığdıramadığı yırtık cin ali kitabı
bir de kulak memesindeki maviş küpe olmasa
şimdi çocuk mu denir onlara
ayetlerle susturulan bir çığlık oturur kalbinin yırtık haritasına
özlem uçurur annesi adsız mezarların birinde
yüzünün yuvasında ölü kuş cana gelir
kanatlanır fıstık yeşili uzak dağ kasabalarına
bütün çocukların adını barış sandığı
bir gece köpürse taşsa akdeniz derim,
alıp gitse derinine
beyaz taş sarayların cümle kötülüklerini
en insan yanımızla uyansak çırılçıplak
arınmış bir antakya sabahına
dul savaş kadınları gelse çardağımıza
taze soğan, tulum peyniri, kiraz, soğuk üzüm suyu sunsak
yeniden sevsek o çocukları merhamet dileyen ellerimizle
savaşa dair bir şeyler konuşmasak, sussak
tarihin doğusu susar mı göz bebeklerinde
Önder Birol Bıyık
Kayıt Tarihi : 11.11.2017 15:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!