Savaşımız
Sıska parmaklarının arasında geberen hasretlere,
“Dur!” komutları verecek trompetlerin çığırtısı; notasız, es’siz.
Görevin ne senin, haşmetpenahım? Oynaşmak mı?
Serseri kurşuna dönüyor ölümcül sessizliğin;
duyamadıklarımın şakağına saplanan.
Bu yol ayrımları, sıkı bir dizeyi hatırlatıyor her seferinde:
— Sana diyecek sözüm vardı, bana kaldı…
Yazarına kimden ne kaldı bilinmez;
ama bana kalanlar sendendi, güzeldi.
Bırakalım cam kesiği yüreklerimizi meyhane masalarına.
Bir Che’nin purosundan çekelim derince,
bir Fidel’in istakoz sertliğini de al gel,
denizanası yumuşaklığıma.
Payların paydalara,
bölünenin bölene isyanı başladı işte.
İçimde biriken sislere yetecekse nefesim:
— püfffff…
Dağıldı mı bilinmezliklerin?
Al sen de barışın, sevginin saflarındaki yerini;
yoksa sen de temiz çıkamayacaksın
o kirli savaştan…
Kayıt Tarihi : 23.10.2008 23:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!