Savaş Değil Soykırım!
“ Rahat mısın yerinde mahzun ve sessiz yatan?
Şehidim kalk da bir bak; ne hale geldi vatan! ? ”
Askerlik sanatı atadan bize
Mirastır, erenler hele dinleyin…
Beş bin yıldan fazla tarihimize
Son destanı yazan seli dinleyin.
Gelbol’da yazıldı bu büyük destan,
Dualar yükseldi topraktan taştan,
Şahlandı beş yüz bin korkusuz aslan,
Yarısı yer tuttu cennette dostlar.
Balkanda kırıldı iki kolumuz,
Allahuekber’de bacaklarımız,
Sandılar ki; çıktı artık canımız,
Hah! Dediler, Türkler artık bitiyor.
Bayrak dikmek için nazlı çatıya,
“Hasta” denen bu köhnemiş yapıya,
Bir coşkuyla dayandılar kapıya;
Bir omuzla yıkılacak sandılar.
Bir delinin sözüne bütün dünya aldandı,
En güçlü silahlarla Türk’ü yenerim sandı.
Bilemedi yürekle savaşmak ne demekti,
Karşısında savaşan pak imanlı yürekti.
“Medeni” denilenler, hakikat kara yılan
Doksan seneden beri sürüyor koca yalan
Kızıl kana boyandı Gelbolu toprakları,
İşte burda utandı tarihin yaprakları.
Savaş değil burada, yaşanan soy kırımdı
Yok edilmek istenen millet ve bayrağımdı.
İngiliz, Frenk, Anzak,Rus, coni hepsi yamyam
Yüzleri maskelidir, yürekleriyse sırtlan.
Hedefleri apaçık, parçalamak Osman’ı
Tarihten silmek idi Türk’ün şanlı adını.
Şahlandı Türk ordusu bilmedi bunu düşman
Bir tek asker kalsa da edecek seni pişman.
Yürü yavrum cepheye dedi kaç asil ana?
Kına yaktı oğluna kurban etti vatana.
Sünnisi, Alevisi, Lazı, Çerkezi, Kürdü…
Yemin etmişlerdi hep; Kurtarmalıyız Yurdu!
Boğazın girişine geldi yüz elli gemi.
El sallayıp gülerek geçirirler mi seni?
Iskartaya çekilmiş yirmi altı fedai
Nusrat ile sessizce Kara Liman’a indi.
On sekiz Mart sabahı hepsi büyük hevesle,
“Hurralarla! ” İstanbul’a yol tuttular aheste(!)
Alçakça bir saldırı başlattılar denizden,
Eser kalmayacaktı tarihte artık bizden.
Vahşice ilerlerken Boğazın yukar(ı) sına
Amiral gemileri çarptı Nusrat may(ı) nına,
Kaynıyordu boğazın suları kana kana,
Darmadağın oldular gemiler her bir yana…
Ardından patlayınca Seyyid’imin mermisi
Parmak ısırttırdı hep, dost düşmana herkesi.
Askere gelmiş Seyyid, görmeden yavrusunu
Dokuz yıldır güdüyor düşmanın sürüsünü.
Şanlı Türk tarihine yeni sayfa yazıldı.
O koskoca armada bölük bölük bozuldu.
Kudurmuştu haçlılar Hilal'in zaferine,
Yeni plan yaptılar soykırım seferine…
Bu amansız tokadı yiyen düşman, ilk durdu,
Sonrasında aylarca vurdu Mehmet’i vurdu…
* * * *
Oluk oluk akıttın vatan için kanını
Unuttun çocuğunu, ananı ve karını.
Tek başına kim bilir kaç düşmanla boğuştun?
Kalbinde iman ile korkusuzca dövüştün.
Düşünmedin önünü, sonunu ne olacak,
Ebedi hayalindi, yeter ki; yansın ocak.
Al bayrağın koynunda, dilinde Allah! Allah!
Yok olmazdı bu millet, yok olamazdı billah!
Aylarca gece gündüz uyku durak bilmedin,
Vatan kan ağlıyordu sen de bir kez gülmedin.
Taş bağladın karnına peksimet olmayınca,
Eğilmedin bir kere ecel can almayınca.
* * * *
Çelikler eriyorken Mehmetlerim dimdikti
Her Mehmet savaşırken çelikten daha sertti!
(İ) kiyüz elli bin metre kare savaş sahası
Her metrede var bilin bir Mehmet’in parçası.
Yaz ayında dereler kan dolusu akmıştı
Şeytan bile kahırdan yüzünü saklamıştı.
Nice babayla oğul, kol kola savaştılar
Beş kardeşin beşi de burada buluştular.
Her birisi bir kale, her birisi bir vatan
Yüreğindeki sevda ebed(i) yete uzanan!
Ertuğrul Koyda deniz gurur ile şaşırdı,
Suyun rengi gök değil, sanki kan kırmızıydı.
Altmış üç askeriyle Yahya Çavuş siperde
Hilâli galip kılmak, tek düşünce her erde!
Gök gülle doğuruyor, yerler kan ağlıyordu,
Tonlarca mermi yerde Mehmetler yutuyordu.
Her metreye altı bin mermi boşaltan düşman,
Boğaza geldiğine köpekten beter pişman…
Dünya ordularıydı önünde dize gelen
Sense gayet vakurdun, şanlarla şereflenen…!
* * * *
Asil bir kırbaç indi gökten İlâhi takdir
Şahlandı nice süngü, dilde binlerce tekbir!
Hayran oldu Alparslan, Fatih, Yavuz, Kanuni
Dünya burda tanıdı şanlı Sarı Kemal’i
Siper etti göğsünü güllelere korkmadan,
Sonunda mükâfata kavuşturdu Yaradan.
* * * *
Burası son kalemiz, urbamız kefen bize!
Kudursa bütün dünya, girmez haremimize!
Gücü yetmez aslana, çakal olsa da kuduz,
Mehmetler haykırmıştı; Biz asil Türk oğluyuz!
Yüz yıllar öncesinden gelip geçmiş nice can,
Mehmetlerin yanına oluverdiler canan.
Bulutlara uzandı bayrağındaki alem,
Şehitlik mutluluktur, ölüm değil o âlem.
Ne melek, ne Peygamber girmedi arasına…
Allah’ını anarak girdi aşk deryasına.
Özledi defalarca canlanıp tekrar ölmek
Rabb’inin emri ile ölüp ölüp dirilmek.
* * * *
Zaman geçtikçe gerçek anlaşıldı yeniden
Türk’e kefen biçenler silindiler cepheden.
Mağrur, gururlu, cesur sürülerle geldiler…
Bitkin, perişan, zelil sürünerek döndüler.
Ölümsüzlük şerbetini içip burdan geçenlere
Vatan için hem anadan hem de yardan geçenlere,
Hayatı yaşamak varken, şehadeti seçenlere
Selam olsun gönüllerden, selam olsun şehidime!
Dünya malı, parayla pul yoktu onların gözünde,
Yolları Allah yoluydu yalan bulunmaz sözünde,
Türklük ve İslam şuuru şahlanmıştı hep özünde,
Selam olsun gönüllerden, selam olsun şehidime!
Cumhuriyet harcına kan verdi onca Mehmet…
Tarihin kütüğüne şan verdi onca Mehmet…
Can çekişen millete can verdi onca Mehmet…
Bizden sonsuz dualar, Allah’tan sonsuz rahmet…
Helâl eylen hakkınızı, yanlış sözüm oldu ise
Bugün yarın kahırdayım, layık olamadık size.
Seni deyen diller susmaz, bitmez seni yazan kalem.
Tarihimde eşsizsin gurur(um) sun Çanakkale’m!
Şehidim şimdi bile vatan nöbetindesin,
Yurdumun kapısında dört sütun abidesin.
Sana yetmez dört sütun ve de Türkün tarihi!
Seni doyurur ancak Rabb’imin inayeti! ! !
02.03.2004
Mustafa Yaman BirgiliKayıt Tarihi : 30.7.2009 18:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!