var mı bilen başıma seni saranlar arasında adını
mantık mı diyorlar idrak mısın hafıza mı
sahici bir şeysen eğer söyle bakalım
neydi sevgilinin koynuma kaçtığı tarih
yıllardan hangisiydi hangi mevsimdeydik ayın kaçıydı
koynummuş madem sevgilinin göz diktiği yer kaçmak için
incecik ürperişli gölgesi cismime neden kıydı
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
herkes ,
kendi kaderine denk düşen mısraları alıp çekiliyor bir kenara...
"sor ,
gücün sormaya yetiyorsa
var mıymış gönlümü bin parçaya böldüğünün bir sebebi.."
şaşırtıcı derecede,muhteşemdi,bu kadar uzun bir şiirin nasıl son satıra kadar bir komutan havasında gittiği,savaş bitti demesinden anlaşılıyor,çok söze gerek yok,Üsdad gene yapıcağını yapmış,tebrik ve teşekkürler...iyiki varsınız
Zengin mutfakta her türlü nevalenin bir arada pişirilmesiyle ortaya konan, ama kimsenin yiyemediği damak tadımız olmayan bir yemek gibi geldi
Ben halkım anlayamadım hoşlanmadım.
Şiir az sözle çok şey anlatma sanatıdır der kimileri ve ben de bu tanıma katılıyorum. Yani şiirin lafıyla anlattığı arasında bir anlatılanlar lehine ters orantı vardır. Oysa burada o ters orantıyı göremedim. Şair belki çok şey anlatmış ama, çok şeyi o adar lüzumsuz lafla anlatmış ki, bu anlamda ben bu metne şiir diyemiyorum.
buharlı trenlerde birinci ikinci ve üçüncü mevki kompartmanı zamanlarını bildiğim için şiir bana daha bir tanıdık geliyor..bir de milli şefin treni niçin beyaz diye bir şey sormuş şair..bak o treni ben görmedim işte..biz ona yetişemedik..beyaz boyalı tren ve kömür isi...o treni temizleyen işçilerin yerinde olmak istemezdim..ben ufacık bir otomobili bile zor temizliyorum..koca tren, üstelik beyaz ve dahi üstelik sürekli kömür dumanına maruz..hemi de şeref vip'i bir milli şef ..süreki beyaz kalmak zorunda tren...kirlenme hızında birinciliği alan beyaz .. ne eziyet ama işçilere
Keremine yandığımın Ferhat abisi..Öyle söleme yafff..
üstad halen ve behemahal, Ural dağları kadar sosyalist, Tanrı dağları kadar Türk ve Hira dağı kadar müslümandır kendileri..
Yani ben ovadan bakarak kendilerinin dağ temelli bir analizini yaptığımda bana öyle gösüküyolar..
:)
Dostlar,
Şiirin kurban bayramı ile ilgili kısmını buldum ..Teğet filan geçmemiş şair moda deyimle..bizzat teğeti bırakın kiriş yapmış ve daireyi çapından ikiye bölmüş şair burada ..
:)
yenilmezdi gerçi kestikleri ama
astıkları astıktı
hatırla ikrar etmeye şayan bir hasıla var mı şimdi
savaş bitti..ismet özel
Türk dilini kanaviçe misali dokuyan müthiş bir şairimizdir. Sözcükler adeta dansa kalkar üstadın dizelerinde. Beni en çok Dibace adlı şiiri büyülemiştir. Bir Yusuf masalı'nda.
Bu uzun şiirinde şairimiz ,bir dönemi bütün çıplaklığı ile ,kapsamlı bir şekilde dile getiriyor. Sömürü,dalkavukluk,yalakalık,kokuşmuşluk,yoksulluk,ve daha yığınla çarpıklıklar şamar gibi okuyıcunun suratına çarpılıyor.
Sonra ne oluyor; Sonra bir nefis mücadelesi başlıyor, Genç yaşta kendini içinde bulunduğu bu irinsi ortamdan dışarı atıyor şairimiz. Tüm varlığı ile karşı çıkıyor. Ve tabiidir ki tepki alıyor arkadaşlarından. Ama vazgeçmiyor.Gözünün önünden madde perdesini aralayınca, farkettiği gerçekleri hiç çekinmeden dili kullanmadaki ustalığı tavan yapan bir dille aktarmaya devam ediyor şairimiz.
Malumaliniz İsmet Özel Önceleri sol tandanslı bir şairimizdi. Daha sonra kulvar değiştirdi. Sol cenahtan büyük tepki toplamıştı. Bu şiir belki de o tepkilere verilmiş birer cevaptır.
Bugün Antoloji’de şiir bayramı var sanki… Bir tarafta üyelerin şairi Emin Çelikli, burada ise şiirimizde başlı başına bir ekol olan ve bir kuşak genç şairler üzerinde inanılmaz olumlu etkiler bırakan büyük şair İsmet Özel. Uzunmuş kısaymış demem, okurum tüm şiirlerini. Etkilenirim de… Hatta “Vurgun” şiirimi onun bir dizesinden yola çıkarak yazdığımı hatırlıyorum. Son yıllarda pek çok eleştiriye maruz kaldığını biliyorum. Benim de eleştirdiğim zamanlar olmuştur elbette. Ancak, kişisel değerlendirmelerde tarafsızlığım daima ön plandadır. Şairi yargılarken şiiri darağacına göndermek bana göre değil. Önyargılı olmak da… Sonuçta karşımda bir şiir dehası var mı, yok mu, ona bakarım...
Belli bir dönemi anlatır gibi gözükse de geniş zamanlı, kapsamlı bir eleştiri ve başkaldırı şiiridir bu.
“Her hayat istasyonunda yine ölüm karşılıyor insanları ru-be-ru”. Görüyorum ki değişen bir şey yok.
Aşağıdaki derin istihzaya kulak vermeden edemiyorum:
“fakat dikkat
dünyanın başka yerleri denildiği zaman /
tadına doyulmaz bir taam
karşılığında proforma acılar
çekilen bölgeler kastedilmemektedir…”
“kapışmaya dalmanın hayrını gör, bak ne güzel yakıştı /
“çapulcular kim idiyse tarih onlara kaldı…”
diyen şikâyet dolu sese sağır kalamıyorum.
Dualarımızda göğe açarız ellerimizi. Oysa İsmet Özel göğü de sorguluyor ve isyanını dile getiriyor:
“gök /
gök müydü dönmek için can atılacak taraf /
göktü evet gizlice göz kırptı öldürene /
göktü aynı gökyüzüydü ölene el altından
tanışıklık veren de…/…”
Savaşın acısını ta yüreğimizde hissettiriyor;
“toprağın ne hititlerden kalma kara saban /
ne de isveç çeliğinden pulluk görmüş olan /
toprağın safiye meryem hatice katmanları /
kopmuş vücutları himayesine aldı…/…”
“bizi korku, bizi yağma, bizi kan yargıladı”
Ya da,
“gizli övünmelerde yoklandı bir darp izi /
mezeler yenildi kafalar çekildi /
tarladan kovulanların irin topladı derisi /
irinliler kabilesi…/…”
derken çaresizliğimize, ötekileştirmeye neşter atıyor.
Kendi içine dönüyor sonra:
“tarihi inceleyin göremezsiniz
soytarısız bir kral dalkavuksuz bir sultan
padişah imparator gözdeki mübalağadır
bana bunlar yaramaz…/…”
Ve önce nefsini ıslah etmemenin iç hesaplaşmasını; sonra da onunla derdi olanlarla bir dış hesaplaşma yapıyor.
İsmet Özel’in tüm günah ve sevaplarıyla gerçekten “özel” bir şair olduğunu düşünüyorum.
Okumuştum, yine okudum, bir daha okudum. Alacağımı aldım.
Bu bayram hediyesi için editöre teşekkür ediyorum…
Bu şiir ile ilgili 23 tane yorum bulunmakta