(…Ve herkes kendi gölgesini satıyordu.)
I.
Bir beden ki, çarşılarda sürünür,
Yüzünde eski paraların hışırtısı,
Elleri kırık terazilerde tartılır –
"Ruhun nerede?" diye sordular,
Ben de gösterdim:
**Bir bıçak yarasıydı kalan.**
II.
Güneşi sattılar sonbaharda,
Her ışık bir madeni paraya dönüştü,
Gölgeleri paketlediler siyah poşetlere,
"Alın size aidiyet!" dediler,
Benim payıma düşen:
**Bir sokak lambasının titreyen uğultusu.**
III.
Zerreni kaybettin değil mi?
Oysa ne çok dil döktüm avuçlarına:
"Buğday taneleri gibi sakla" diye,
Ama sen onları kum saatine doldurdun,
Şimdi zaman bile
**Senin üstünden akan bir yalandır.**
IV.
Cehennem dediğin nedir ki?
Bir AVM’nin altıncı katı,
Herkes kendi küllerini satıyor,
Ben bir köşede –
Ruhumun fişini çekip
**Şarj istasyonuna koydum.**
V.
Söyle, kaç gram kaldı içinde?
Bin parçaya bölsen de tartılar
Hep eksik gösteriyor,
Çünkü en ağır kısım
**Gittiğin gün bana bulaşandı.**
VI.
Artık ne güneşte yanar ne ayazda donarsın,
Çünkü bedenin bir fiş, ruhun bir barkod –
Sana soracak olan yok:
**"Şu anki fiyatın, dünkünden ucuz mu?"**
VII.
Bir gün gelir de zerreni ararsan,
Bakma gökyüzüne,
Orada sadece eski reklam panoları
Ve senin kayıp
**Çocukluğunun son indirimi asılı…**
(…Ve herkes, kendi gölgesini satın almak için sıraya girdi.)
İlban Orkun KaramüftüoğluKayıt Tarihi : 11.6.2025 17:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!