henüz vakit çok erken
alışılmadı daha sensizliğe,
aldığın nefesi geri verirken
bir tıkanıklık olduğunda, sol göğsünün üstünde,
aklına geleceğim..
soluma bıraktığın acı,
ilk günkü durduğu yerde.
masandaki kadehin damlasına
takıldığında gözün,
gözümden akan yaşları
anımsayacaksın.
uzaklara daldığında
göğü yırtacak düşüncelerin,
kabuslarından haykırarak uyanacak,
şöminenin karşısına geçtiğinde
çatırdayan odunların
ateşinde bulacaksın gözlerimi..
yaptığın en kısa yolculuklarda bile,
gelmek bilmeyecek
gitmeye çalıştığın o yer.
ilk yol ayrımından dönmek isteyeceksin..
kara bulutlara gözlerini dikip
artık üzerinden geçmesini istemediğin anda,
yakalayacağım pişman gözlerini.
adım gelecek aklına,
sesim gelecek,
sesin titrediğinde bir gariplik duyacaksın içinde.
üşüdüğünde yanında olmadığıma yanacak,
tek kişilik hayatından bıkacak,
her döndüğün köşe başında
beni arayacaksın.
kimliğini gizleyip
kendini bana hatırlatmaya çalıştığın
günlerinden utanacak,
zamanın hızına yetişmekten korkup,
yorulup halsiz kalacak,
iç ürpertisinden kendini alamayacaksın.
tam da o an ellerimi yanında arayıp,
boş ceplerinden medet umacaksın.
bir akşam vakti kapına dayanıpta,
alacaklı gibi çalan korkularını
göndermeye uğraştığında
bulacaksın gözlerimi duvarda.
yanına kadar yaklaşıp
hayal mi gerçek mi olduğunu
anlamaya çalıştığında,
duvarların buz gibi soğukluğuyla
sarsılacaksın.
balkonundaki sarmaşıkların ne kadar uzadığını,
sanki beynine dolaşıp hücrelerini sıkıştırdığını
anladığında duyumsadığın acının
farkına varacaksın.
karanlıktan korktuğun bir vakit,
yıldızlara uzanmaya çalışıp
indirip teker teker yeryüzüne,
ışığından faydalanmaya çalışırken bulacaksın kendini.
efkarlanıpta yaktığın bir dal sigaranın dumanında
çıkacak suretim karşına,
sonra kaybolup gittiğinde bensizliğin
ne demek olduğunu anlayacaksın.
uzadıkça uzayan gecelerden bıkıp
güneşi çağıracaksın pencerene,
geldiği zaman ise ışığından korkacaksın.
yarınların hiç gelmeyeceği korkusu
sarınca bedenini
bir çığlık koparacaksın,
avazın çıktığı kadar susacak kalbin;
kulaklar bu haykırışı duymamak için kapanacak,
hiçbirine engel olamayacksın.
gözünden yüreğine süzülen
bir damla yaşın sıcaklığında bulacaksın beni,
elinin tersiyle silip
yok etmekten korkacaksın.
nefes almaya çalıştığın vakit
kokum gelecek uzak denizlerden,
nefes almayı da unutacaksın.
yürürken dar kaldırımlardan
tek başına sığabildiği farkedip
yalnız kalacaksın.
arada bir kafanı kaldırıp
göğe uzanacak gözlerin,
yaşadığını sanıp yanılacaksın.
bir elin diğerinden hesap soracak
ısınamadığı için..
uykuların bölündüğü an aklına geldiğimde,
uyuyup uyumamak arasında kalacaksın.
ince belli çay bardağının belinden tutmaya
utanacak,
bıraktıkları dudak payına dokunmaya korkacak,
tek kişi oturduğun o masadan
yine tek başına kalkacaksın.
belki de yürüdüğün bir sokakta
kendi çocuğuna seslenecek annesi
benim adımla,
sana seslenilmiş gibi dönüp bakacaksın;
hiç tanımadığın o kadını susturmak istediğinde,
aklın sana oyunlar oynacak.
bir dağın en tepesinde bulacaksın kendini,
uçurumun kenarına geldiğin an
ruhunu aşağıya salacaksın..
kanatlarını koparıp kendine takacak
belki de artık yanıma geleceksin.
yol üzerinde o kuşa denk gelip,
zamanında gagasına bıraktığın o mutluluğu
geri alacaksın..
Kayıt Tarihi : 25.5.2011 11:11:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Raziye Aktaş](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/05/25/sarsinti-19.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!